SUBJECT
PRONOUNS
(ŞAHIS ZAMİRLERİ)
(ŞAHIS ZAMİRLERİ)
İngilizce’de ilk olarak
öğrenilmesi gereken temel kelimeler zamirlerdir. Bu kelimeler Türkçe'de olduğu
gibi isimlerini yerine kullanılır ve "zamir" diye
adlandırılır. Doğadaki her bir nesnenin mutlaka bu zamirler tarafından bir
karşılığı vardır. Cümlenin "öznesi"
konumunda başta bulunurlar ve cümle içinde başka
bir görevleri yoktur, yerleri asla değiştirilemez.
I ……. Ben
You … Sen,Siz
You … Sen,Siz
He ……. Erkekler için O
She ……Bayanlar için O
She ……Bayanlar için O
It ……. İnsan harici varlıklar için O
We …… Biz
They … Onlar
İngilizce cümle yapısını incelediğimizde her zaman Subject (Özne) - Verb (Eylem) - Object (Nesne) ana formülüyle karşılaşırız. Bu formülde zamirler her zaman "S" konumundadır.
EXAMPLES
I am a teacher (Ben bir öğretmenim)
She is ill (O -kız- hastadır).
They are playing football. (Onlar futbol oynuyorlar.)
We are studying English. (Biz İngilizce çalışıyoruz.)
We …… Biz
They … Onlar
İngilizce cümle yapısını incelediğimizde her zaman Subject (Özne) - Verb (Eylem) - Object (Nesne) ana formülüyle karşılaşırız. Bu formülde zamirler her zaman "S" konumundadır.
EXAMPLES
I am a teacher (Ben bir öğretmenim)
She is ill (O -kız- hastadır).
They are playing football. (Onlar futbol oynuyorlar.)
We are studying English. (Biz İngilizce çalışıyoruz.)
1.
The weather ………..very nice today.
2. I ……….not tired.
3. This ball ………..very heavy.
4. The dogs …………hungry. Let's feed them.
5. Look! Carol …………at home.
6. This castle ………..very old.
7. My brother and I ……….good football players.
8. Ann is at the supermarket and her children …………at school.
9. I ………..a student. My sister ………..a teacher.
10.My hands …………cold.
11.Canada ………a big country.
12.Ann …………a nice girl.
13.How ………….you?
14.They …………at school.
15.Can I have an apple? Yes, here you……….
2. I ……….not tired.
3. This ball ………..very heavy.
4. The dogs …………hungry. Let's feed them.
5. Look! Carol …………at home.
6. This castle ………..very old.
7. My brother and I ……….good football players.
8. Ann is at the supermarket and her children …………at school.
9. I ………..a student. My sister ………..a teacher.
10.My hands …………cold.
11.Canada ………a big country.
12.Ann …………a nice girl.
13.How ………….you?
14.They …………at school.
15.Can I have an apple? Yes, here you……….
Articles (a, an, the)
● A/AN
A-an isimlerin önüne gelir ve onların bütün benzerleri içinden “
herhangi bir “ tanesi olduğunu belirtmeye yarar. Örneğin bir keçi sürüsünden
hiç ayrım yapmadan bir tanesini seçelim. Bu seçtiğimiz keçi herhangi bir
özelliği olmayan, bütün benzerleri içinden sadece herhangi biridir. Veya bir
şey not almak için karşımızdan bir kalem istediğimizde, herhangi bir kalem
istiyoruzdur. İngilizce’de isimleri kullanma ihtiyacı hissettiğimizde mutlaka
onları genelleştiren ( herhangi bir anlamı veren ) bazı eklere ihtiyaç duyulur
ve bu ekler İngilizce gramerinde “ Article ” diye adlandırılır.
► İsimler sessiz bir harf ile başlıyorsa önüne (a), sesli bir harf
ile başlıyorsa (an) getirilir.
Examples;
- a pencil (bir kalem)
- a book (bir kitap)
- a teacher (bir öğretmen)
- an apple (bir elma)
- an engineer (bir mühendis)
- an inspector (bir müfettiş)
► “ a ve an “ sadece isimlerin önüne gelir, sıfat veya fiilerin önüne kesinlikle gelmez. Ayrıca a veya an gelen isimler mutlaka tekil olmalıdır, çoğul isimler article almaz.
► “ a ve an “ sadece isimlerin önüne gelir, sıfat veya fiilerin önüne kesinlikle gelmez. Ayrıca a veya an gelen isimler mutlaka tekil olmalıdır, çoğul isimler article almaz.
- a house
- an animal
- a go (yanlış, çünkü go bir fiildir)
► Sesli ve sessiz harf kavramı İngilizce’de kelimelerin yazılışı
değil okunuşuyla ilgilidir. Örneğin "university" kelimesinin ilk
harfi sesli olduğu halde okunuşu "yunivörsiti" şeklinde olduğu için
başına a gelir. Veya "hour" kelimesinin ilk harfi sessiz olduğu halde
"aır" şeklinde okunduğundan kelimenin başına an gelmesi gerekir.
- a university
- an hour
- an hour
► İngilizce’de sayılamayan isimlerin önüne "a" veya
"an" gelmez. İngilizce’deki sayılabilen ve sayılamıyan kelimelerin
mantığı Türkçe’ye göre terstir. Örneğin Türkçe’de "bir bardak veya bir
şişe su anlamında "bir su" diyebildiğimiz halde, İngilizce’de böyle
bir kullanım yoktur.
- a water (bir su olmaz)
- a weather (bir hava olmaz)
İngilizce Possessive Adjectives; İngilizce İyelik
sıfatları
İngilizce possessive
adjectives konusu Türkçe İyelik sıfatları - İyelik eki konusuna
karşılık gelir. Sahip olma durumlarını belirtmede kullanılırlar. İsimlerden
önce kullanılırlar.
Aşağıdaki örnek
cümle ve türkçelerini inceleyelim:
·
That's my
daughter.
Şu
benim kızım.
|
·
Is this your
book?
Bu
senin kitabın mı?
|
·
This is her
office.
Bu
onun ofisi.
|
·
I've got their
phone number.
Telefon
numaralarını unuttum.
|
Aşağıdaki tabloda
konu bütünlüğü açısından kişi-şahıs zamirleri ile iyelik sıfatları bir arada
verildi.
Kişi
Zamirleri
|
Possessive
Adjectives-İyelik Sıfatları
|
I -
Ben
|
My -
Benim
|
You
- Sen
|
Your
- Senin
|
He -
O (Erkek)
|
His
- Onun
|
She
- O (Dişi)
|
Her
- Onun
|
It -
O (Cansız, Cinssiz)
|
Its
- Onun
|
We -
Biz
|
Our
- Bizim
|
You
- Siz
|
Your
- Sizin
|
They
- Onlar
|
Their
- Onların
|
"my, your, her, his, its, our, their" tekil ya da çoğul
kullanımlarda değişime uğramadan aynen kalır.
·
Here's my book.
Kitabım
burada.
|
·
Here are my books.
Kitapların
burada.
|
Örnek
Cümleler ve Türkçeleri:
·
Alison is doing her
homework.
Alison
ödevini yapıyor. (onun ödevini)
|
·
Do you live with your
parents?
Ailenle
mi yaşıyorsun? (senin ailen)
|
·
We love our
new house.
Yeni
evimizi seviyoruz. (bizim yeni evimiz)
|
·
He's in his
office.
Ofisinde.
(onun ofisinde)
|
·
The children are
with their grandmother.
Çocuklar
büyük anneleriyle beraberler. (onların büyük anneleri)
|
·
I like my new
job.
Yeni
işimi seviyorum. (benim yeni işimi)
|
·
Amsterdam is famous for
its canals.
Amsterdam
kanallarıyla meşhurdur. (onun kanalları)
|
·
She's with her
boyfriend.
Erkek
arkadaşıyla birlikte. (onun erkek arkadaşı)
|
·
They haven't got their
umbrellas.
Şemsiyeleri
yok. (onların şemsiyeleri)
|
·
She's in her
bedroom.
Yatak
odasında. (onun yatak odasında)
|
·
He's looking for his
shoes.
Ayakkabılarını
arıyor. (onun ayakkabıları)
|
POSSESSIVE
“S”
*Possessive
“s” de bize sahiplik bildirir.Mesela;annemin adı derken oradaki “-nın,-nın”
ekini verebilmek için biz possessive “s” kullanmalıyız.Şimdi örneklerle daha
iyi anlayalım.
- My mother’s name is Mary.(Benim annemin ismi Mary dir.)
- Rob’s brother is an engineer.(Robun erkek kardeşi bir mühendistir.)
- His father’s car is very expensive.(Onun babasının arabası çok pahalıdır.)
*Bu konuda
dikkat etmemiz gereken önemli bir yer, ‘s’ gelerek çoğul yapılmış
kelimelerimize iyelik ekini nasıl getireceğimizdir.
- The girl’s clothes are very beautiful.
- The girls’ clothes are very beautiful.
*İki cümle
arasındaki fark sizce ne olabilir?Bir tanesinde kesme “s” den önceyken
diğerinde neden “s” den sonra olmuş olabilir?Cevabı aslında basit.Birinci
cümlemizde bir tek kız var ve onun elbiselerinden bahsediyoruz.İkinci cümlede
ise kızlar var ve onların elbiselerinden bahsediyoruz.Yani;öznem “s” eki
getirilerek çoğul yapılmışsa,özneye iyelik eki getirip daha sonra kesme işareti
koyuyoruz.
- The girl’s clothes are very beautiful.(Kızın elbiseleri çok güzeldir.)
- The girls’ clothes are very beautiful.(Kızların elbiseleri çok güzeldir.)
*Karıştırmamız
gereken bir yer daha var.o da, irregular plurallarımızdır.Bunlar “s” ile çoğul
yapılmadığı için possessive “s” normal tekillere nasıl geliyorsa aynı şekilde
gelecektir.Örneklerle daha anlaşılır olacaktır.
- A person’ idea —————– people’s ideas
- The man’s glasses —————– men’s glasses
- woman’s work —————– women’s work
- her child’s bike —————– her children’s bikes
have got / has got (sahip olma)
have/has got Türkçe’de sahip olmak anlamındadır. Sahip olduğunuz bir şeyi ifade etmek için kullanılır. Aşağıda şahıslara göre nasıl kullanıldığını gösteren tablo verilmiştir.
POSITIVE (OLUMLU)
|
NEGATIVE (OLUMSUZ)
|
QUESTION (SORU)
|
I have
got a car.
|
I haven’t
got a car.
|
Have I got a car?
|
You have
got a car.
|
You haven’t
got a car.
|
Have you got a car?
|
He has
got a car.
|
He hasn’t
got a car.
|
Has he got a car?
|
She has
got a car.
|
She hasn’t
got a car.
|
Has she got a car?
|
It has
got a car.
|
It hasn’t
got a car.
|
Has it got a car?
|
We have
got a car.
|
We haven’t
got a car.
|
Have we got a car?
|
They have
got a car.
|
They haven’t
got a car.
|
Have they got a car?
|
● DİKKAT!
- I have got a car. (Bir arabam var.)
Türkçe’ye çevirirken genelde "Bir arabaya sahibim" şeklinde çevirmeyiz. İki dil arasındaki bu farklılık bazen İngilizceyi yeni öğrenenler için sorun teşkil edebilir.
"Benim iki kızkardeşim var" cümlesini İngilizce’ye çevirmek isteyen bir kişi, "var" kelimesine aldanarak "there is/are" kalıbını kullanabilir ve tabi ki yanlış olur. O yüzden cümlenin sahiplik anlamı içerip içermediğine bakılmalıdır.
- She has got two sisters. (Onun iki kızkardeşi var veya o iki kızkardeşe sahiptir)
- We have got many pens. (Bizim çok kalemimiz var veya biz çok kaleme sahibiz)
► Have/has got veya sadece have/has
Sahip olmak kavramı İngilizce’de iki değişik şekilde ifade edilebilir. Değişik metinlerde farklı kullanımlara rastlayabiliriz. Özellikle İngiltere’de kullanılan İngilizce’de "have/has got" daha sık kullanılır.
- I have got a sister. (Bir kızkardeşim var.)
- I have a sister. (Bir kızkardeşim var.)
Bu iki cümle arasında anlam olarak fark yoktur. Ancak olumsuz ve sorularda durum aynı değildir. Aşağıda iki farklı şekilde kurulmuş cümlelerin olumsuz ve soru yapılış şekillerini inceleyiniz.
(+) I have got a book.
(-) I haven’t got a book.
(?) Have I got a book?
(+) I have a book.
(-) I don’t have a book.
(?) Do I have a book?
► Yanlış Kullanımlar
İki farklı kullanım birbiriyle karıştırılırsa gramatik açıdan hatalı olur. Yani soru ne şekilde sorulduysa, cevabın da aynı şekilde verilmesi gerekir.
A: Have you got a pencil?
B: No, I haven’t. (doğru)
No, I don’t. (yanlış)
A: Do you have any money?
B: No, I don’t. (doğru)
No, I haven’t. (yanlış)
► Deyimsel Kullanımlar
Have ve has in deyim gibi değişik şekillerde kullanılış biçimleri vardır. Bu kullanış biçiminde sahip olmak anlamı yoktur ve kesinlikle have got / has got kalıbıyla kullanılamaz.
- I usually have breakfast at seven. (Genellikle saat yedide kahvaltı ederim.)
- He is having a bath now. (Şimdi banyo yapıyor.)
- You’ll have trouble with that boy. (Şu çocukla başın derde girecek.)
EMİR CÜMLELERİ
IMPERATIVE (Go, Don't go)
1- These are imperatives: Bunlar emir cümleleridir.
Go. Help. Come. Wait.
We use the imperatives like this: Emir cümlerini bu şekilde kullanırız:
Come in! Have a cup of tea.
Turn left at the post office.
Don't touch! It's hot.
Note that sometimes the imperatives are one word, but often we give more information:
Dikkat ediniz emir cümleleri bazen tek bir kelimedir fakat genelde biz daha fazla bilgi veririz.
Help!
Help me!
Help me with my suitcase.
We can say please after an imperative to be more polite:
Daha nazik olmak için emir cümlerinin sonunda Please kullanırız.
Help me with my suitcase, please.
Hurry up, please. We're late.
Come here, please.
Listen to me, please.
2- We use Do not or Don't like this: Olumsuz emir cümlelerini bu şekilde kullanırız.
Don't be late.
Don't forget your books!
Don't wait for me.
We normally use the short form Don't
3- We use the imperative: Emir cümlerini kullanırız:
· to give instructions:
Talimatlar vermek için
Turn right at he corner.
Don't forget your passport.
Turn right at he corner.
Don't forget your passport.
· to give warnings:
Uyarılar vermek için
Look out! There's a car coming.
Be careful! That box is too heavy.
Look out! There's a car coming.
Be careful! That box is too heavy.
· To give advice: Öğüt
vermek için
Have a rest. You look tired.
Take a coat. It's cold today.
Don't see that film. It's terrible!
Have a rest. You look tired.
Take a coat. It's cold today.
Don't see that film. It's terrible!
· to ask people to do things:
İnsanlardan birşey yapmalarını istemek için
Come in please, and sit down.
Listen to this song. It's wonderful.
Pass the butter, please.
Come in please, and sit down.
Listen to this song. It's wonderful.
Pass the butter, please.
· to make offers:
Teklifler yapmak için
Have another orange juice.
Make yourself a cup of coffee.
Have another orange juice.
Make yourself a cup of coffee.
·
to 'wish' things:
Birşeyler dilemek için
Have a good trip!
Have a nice holiday!
Have a good trip!
Have a nice holiday!
EXERCISES (ALIŞTIRMALAR)
A. Test. Boşluğa hangi emir cümleri gelmelidir?
1. ........... for me. I'm not coming tonight.
|
ADon't forget BDon't
wait CDon't listen to me DDon't
be late
|
2. ............. an umbrella with you. It's raining.
|
AOpen BCome
CPass DTake
|
3. ........... a rest. You look tired.
|
ACatch BTake
CHave DCome
|
4................ at the end of the road.
|
ATurn left BCome
in CHelp me! DStop
the car!
|
5. ............. to take your passport.
|
ADon't listen BDon't
be late CDon't forget DDon't
listen
|
6.............. There's a cat in the road.
|
ADon't be late! BStop
the car! CTurn right! DOpen
the door!
|
7. ............. to my party, please.
|
ADon't wait BDon't
listen CPass DCome
|
8. ............. the salt, please.
|
ATake BPass
CCatch DCome
|
9. ............. The bus leaves at 9 o'clock.
|
ADon't be late! BStop
the car! CHelp me! DDon't
talk!
|
10. ............. the first train in the morning.
|
AHave BTurn
left CCatch DOpen
|
|
-0 için zero veya oh denebilir. -11-19
arasındaki sayıların söylenişleri özeldir, ezberlenmelidir. -10'un katları
olan sayılar ezberlenmelidir. Daha sonra küsuratları söylenir.
|
|
-100'ün katlarını ifade etmek için önce 1
ile 9 arasındaki sayılar kullanılır. Daha sonra "hundred" kelimesi
kullanılır. Daha sonra "and" kelimesi kullanılır. Daha sonra da
küsurat söylenir.
|
|
Büyük
Sayılar
-1000'in
katlarını ifade etmek için önce 1 ile 999 arasındaki sayı söylenir, daha
sonra thousand kelimesi kullanılır. Daha sonra da küsurat söylenir. Gerektiği
zaman "hundred" kelimesinden sonra "and" demeyi de
unutmayalım
|
|
Genel olarak yöntem Türkçemizdeki kullanıma
çok benziyor. Dikkat edilmesi gereken noktalar: -yüz, bin ve milyonları ifade
edeceğimiz zaman "one" yerine "a" de kullanabilir.
|
|
-Yüzden büyük sayıları söylerken, küsuratın
son iki basamağından önce "and" kelimesi söylenir.
|
-Ayrıca, günlük kullanımda bazen 10 000 den
küçük sayıları söylerken, thousand kelimesini kullanılmadan 100 ün katları
olarak ifade edilebiliyor.
|
|
Bu kural özellikle 100 ün tam katı olan
sayılarda ve genelde de paradan bahsederken kullanılıyor.
|
7 500$ That car costs seventy five hundred dollars
|
|
Ondalıklar
-Ondalık
sayılar nasıl söylenir? bunun için en kolay yöntem: tam sayıyı söyledikten
sonra "point" deyip, ondalığın devamını olduğu gibi okumak.
|
|
Sıra
Sayılar
|
|
İngilizce olarak sıra sayıları belirtmek
istersek, 1 (ve 1 ile biten sayılara [81 gibi]) sayısına "st", 2
sayısına "nd" 3 sayısına "rd" ekleriz. Diğer sıra sayılar
sonlarına "th" eklenerek oluşturulur. Bu eklerin
"üstsimge" olarak yazılması gerekir.
|
Ordinal
Numbers
Hepimiz İngilizce de 1 den başlayıp 100 e kadar saymasını
biliyoruz. Buna ek olarak bu konumuzda da “sıra
sayı sıfatlarını”
yani “ordinal numbers” göreceğiz. Biz sıra sayı sıfatlarını yaparken genelde,
sonlarına “th” getiriyoruz ama birinci, ikinci ve üçüncü derken bu böyle
olmuyor. Bazı sayılarımızda da yazım değişiklikleri meydana gelebiliyor.
Bunlara dikkat etmemiz gereklidir. En açık şekilde anlayabilmek için aşağıdaki
tabloyu inceleyelim.
1
|
st
|
first
|
11
|
th
|
eleventh
|
21
|
st
|
twenty-first
|
40
|
th
|
fortieth
|
2
|
nd
|
second
|
12
|
th
|
twelfth
|
22
|
nd
|
twenty-second
|
50
|
th
|
fiftieth
|
3
|
rd
|
third
|
13
|
th
|
thirteenth
|
23
|
rd
|
twenty-third
|
60
|
th
|
sixtieth
|
4
|
th
|
fourth
|
14
|
th
|
fourteenth
|
24
|
th
|
twenty-fourth
|
70
|
th
|
seventieth
|
5
|
th
|
fifth
|
15
|
th
|
fifteenth
|
25
|
th
|
twenty-fifth
|
80
|
th
|
eightieth
|
6
|
th
|
sixth
|
16
|
th
|
sixteenth
|
26
|
th
|
twenty-sixth
|
90
|
th
|
ninetieth
|
7
|
th
|
seventh
|
17
|
th
|
seventeenth
|
27
|
th
|
twenty-seventh
|
100
|
th
|
one hundredth
|
8
|
th
|
eighth
|
18
|
th
|
eighteenth
|
28
|
th
|
twenty-eighth
|
1,000
|
th
|
one thousandth
|
9
|
th
|
ninth
|
19
|
th
|
nineteenth
|
29
|
th
|
twenty-ninth
|
|
|
|
10
|
th
|
tenth
|
20
|
th
|
twentieth
|
30
|
th
|
thirtieth
|
|
|
|
Sayı sıfatlarının, birinci ikinci ve üçüncü
hariç sonuna “-th” getirilerek yapıldığından bahsetmiştik. Aşağıda verilen birkaç sıra sıfatının sonuna “-th” eki
gelmesine rağmen yazılışlarında küçük değişiklikler olduğunu fark edeceksiniz.
Şimdi lütfen aşağıdaki örneği inceleyiniz.
PREPOSITIONS IN, ON, AT
·
Türkçe'de -de, -da anlamlarına gelen In,
On, At edatlarının zaman zarfları ile kullanımını tek tek
inceleyelim.
IN
|
1. in ile günün üç bölümü kullanılır. (in the morning, in the afternoon, in the evening.)
I get up at seven
o'clock in the mornings.
|
We are going to play
tennis in the afternoon.
|
They are coming to the
party in the evening.
|
2. in ile aylar kullanılır. in January, in March, in December.
My birthday is in
February.
|
Schools start in
September.
|
It rains a lot in
November.
|
3. in ile mevsimler kullanılır. (in Spring, in Summer, in Autumn.)
The weather is warm in
Spring.
|
The weather is hot in
Summer.
|
The weather is cold in
Winter.
|
3. in ile yıllar kullanılır. (in 1995, in 2001.)
They came to Istanbul in 1985.
|
Turkish National Team
will be the champion in 2002.
|
4. in ile zaman dilimleri kullanılır. (in two weeks' time, in five years' time, in three hours' time.)
You will train in two
week's time.
|
They built it in five
year's time.
|
She will be ready in three
hour's time.
|
ON
|
1. on ile hafta içi günler kullanılır. (on Sunday, on Wednesday, on Saturday.)
He is coming on
Monday.
|
We don't work on
Saturdays.
|
2. on günün sabah, öğleden sonra ve akşam vakitleri için kullanılır. (on Monday morning, on Friday evening.)
The meeting is on
Wednesday afternoon.
|
We are leaving on
Sunday morning.
|
3. on ile tarihi ifade ederiz. (on February 20, on 15 March 2002.)
It is dueon June
18.
|
Her birthday is on 5
August 1976.
|
Our Youth and Sport
Festival is on May 19.
|
4. on ile noel günü ifade edilir. (on Christmas day.)
They will have a party
on Christmas day.
|
AT
|
1. at ile saatler kullanılır. (at 2 o'clock, at half past five.)
He gets up at 7 o'clock.
|
The match starts at quarter
to ten.
|
2. at geceyarısı ile kullanılır. (at midnight)
there was a noise at
midnight.
|
3. at ile hafta sonunu anlatırız. (at weekend)
We went to a good
restaurantat the weekend.
|
4. at ile noelde yapılanlar anlatılır. (at Christmas)
They had a good time at
Christmas.
|
NO PREPOSITION
|
Bazı zaman zarfları vardır ki bunlar in on at almazlar ve tek kullanılırlar.
today
tomorrow last night last week next month next year tomorrow evening tonight every day |
yesterday
the day after tomorrow the day before yesterday two weeks ago yesterday evening this evening this afternoon this morning every year |
EXERCISES:
Fill in the blanks with In, On, At or -0-(Nothing).
1- Their wedding aniversary is in on at -0- October 14.
|
2- The program starts in on at -0- quarter past ten.
|
3- People go to Uluday for skiing in on at -0- winter.
|
4-His appointment is in on at -0- Tuesday afternoon.
|
5- What are you doing in on at -0- tomorrow evening?
|
6- They will go to a nice restaurand in on at -0-
Christmas
|
7- They will declare the result in on at -0- twenty
minutes' time.
|
8- The team played very well in on at -0- last week
|
ANSWERS
|
1- on 2- at 3- in 4- on 5- -0- 6- at 7- in 8- -0-
|
1) What time is it? 2) What is
the time?
Bu sorulara cevap verirken de, aslında çok basit, fakat bazen karıştırdığımız küçük farklar var. Şimdi hepberaber İngilizcede Saatleri nasıl söyleyeceğimizi öğrenelim;
TAM SAATLER: What
time is it?
Eveeet, saatimiz şimdi kaçı gösteriyor?? Saat 4. Değil mi?
O hale cevabımız;
- It is four o’clock.
*** İngilizcede tam saatlerde değişmez bir kalıptır yukarıdaki cevap. Sadece altı çizili kelime saate göre değişir. Hepsi bu…
Örnek: Saat 5:00 olsun —- It is five o’clock.
Saat 8:00 olsun —- It is eight o’clock.
Saat 10:00 olsun—- It is ten o’clock.
Saat 12:00 olsun —- It is twelve o’clock.
İşte tam saatlerde hepsi bu. Sadece ve Sadece; (It is …………… o’clock.) saatin kaç olduğunu boş yere yazmamız yeterli.
YARIM SAATLER: What time
is it?
Şimdi, İngilizcede saatleri okurken, yarım saatleri nasıl söyleyeceğimizi öğrenelim.
Öncelikle şunu bilelim;
half = yarım demektir. Ve İngilizce Saatlerde, herzaman ‘past’ = ‘geçiyor’ anlamındadır.
Yarım saatlerde de, herzaman ‘ half past‘ kullanılır. yarım = (30 dakika) geçiyor manasında.
It is half past nine.
Örnek: Saatimiz 10:30 olsun —- It is half past ten.
Saatimiz 02:30 olsun —- It is half past two.
Saatimiz 06:30 olsun —- It is half past six.
Saatimiz 01:30 olsun —- It is half past one.
Gördüğünüz gibi İngilizcede Saatlerin özellikle tam ve yarım saatlerin okunuşu gayet basit. Yarım saatlerde de sadece ( It is half past ……….. ) noktalı yer yani rakam değişiyor.
ÇEYREK SAATLER: What time
is it?
quarter = çeyrek
past = geçiyor
to = var
quarter = çeyrek
past = geçiyor
to = var
a quarter past = çeyrek geçelerde,
a quarter to = çeyrek kalalarda kullanılır.
It is a quarter past six.
Örnek: Saat 04:15 olsun —- It is a quarter past four.
Saat 11:15 olsun —- It is a quarter past eleven.
Saat 07:15 olsun —- It is a quarter past seven.
Saat 03:15 olsun —- It is a quarter past three.
* Önemli olan geçelerde ‘past’ kullanılacağının unutulmamasıdır.
‘ It is a quarter past…….’ İngilizce Saatlerde, çeyrek geçelerde değişmez kalıptır.
Tabii ki ‘ a quarter to ‘ Yandaki saatimize bakalım. Saatimiz kaçı gösteriyor ?
06:45 ( Yediye çeyrek var)
* İşte tam burada dikkat etmemiz gereken bir nokta var. İngilizcede, tam saatler, yarım saatler ve çeyrek geçelerde gördüğümüz rakamı yazıyorduk. ( 06:00 = It is six o’clock), ( 04:30= It is half past four) , ( 05:15 = It is a quarter past five) gibi… Fakat dikkat edin, 06:45 derken, yazılı olan 06 rakamını değil, ondan bir sonraki rakamı kullanıyoruz; yani ‘ Yediye çeyrek var’ diyoruz.
O halde saatimizi yazalım; 06:45 = It is a quarter to seven. ( Yediye çeyrek var )
Örnek: Saat 08:45 olsun —- It is a quarter to nine.
Saat 11:45 olsun —- It is a quarter to twelve.
Saat 12:45 olsun —- It is a quarter to one.
Saat 04:45 olsun —- It is a quarter to five.
ingilizce Saatlerde, Çeyrek kalanın kalıbı ‘ a quarter to ‘ unutulmamalı, yazılı olan saatten bir sonraki saate çeyrek var diyeceğimiz için, yukarıda da açıkladığımız gibi, saat hanesini yazarken örneklerde de gördüğümüz saatin bir sonrasını yazmamız yada söylememiz gerekir. Özellikle burada çok hata yapıyoruz dikkat edelim.
*** Şöyle bir tekrar edelim. Tam saatler zaten çok kolaydı. Yarım saatlerde, herhangi bir saati 30 dakika geçiyorsa, …….. buçuk diyorduk ve ( half past) kalıbını kullanıyorduk.
Çeyrek saatlerde de, yani herhangi bir saati 15 dakika geçiyorsa ( a quarter past),
herhangi bir saate 15 dakika varsa da ( a quarter to) kalıplarını kullanıyorduk.
ARA DAKİKALAR:
*** Şimdi de tam, yarım yada çeyrek değil de, ara dakikaları öğreneceğiz. İngilizceyi özellikle yeni öğrenirken, İngilizce Saatlerde en çok karıştırdığımız konu bu olsa gerek.
Aslında zor olmadığını size ispat edeceğim
*** Evvela şunu unutmayalım; İnglizcede Saatleri okurken herzaman önce dakika sonra saat söylenir. Bu kuralı unutmazsanız hata yapmazsınız. Bir de geçelerde (past),
Kalalarda (to) kullanıldığını bilelim. Eğer dakika kısmı 30′dan küçükse geçiyor(past), yok eğer dakika kısmı 30′dan büyükse, bir sonraki saate var(to) diyeceğiz. Hepberaber bakalım şimdi;
Örneğin yandaki saatimize bakalım. Saatimiz 08:10 ‘u gösteriyor. Yani Saat Sekizi on geçiyor.
Ne demiştik İngilizce Saatlerde herzaman önce dakika sonra saat yazılır. Dakika hanemiz kaç = 10(ten), saat hanemiz = 8(eight)
Bir de dakika hanemiz 30′dan büyük mü , küçük mü, ona bakalım
dakikamız 10 olduğuna göre, 30′dan küçük. O halde geçiyor yani ‘past’ ifadesini kullanacağız. Şimdi saatimizi yazalım;
It is ten past eight. ( Sekizi on geçiyor )
Anladık değil mi? Aslında sandığımız kadar zor değil. Bir saate daha bakalım;
Eveeet, dakika hanemiz 30′dan küçük, o halde geçiyor diyeceğiz. Yani ‘past’ ifadesini kullanacağız. Önce dakikayı ( twenty ), sonra saat hanesini ( ten ) yazacağız.
What time is it?
It is twenty past ten.
Bir kaç örnek yapalım;
Örnek: 02:05 —- It is five past two.
04:25 —- It is twenty-five past four.
11:10 —- It is ten past eleven.
07:20 —- It is twenty past seven.
İsterseniz İngilizce Saatlerde son olarak, bir de ara dakikalarda ‘var’ ları nasıl söyleyeceğimize bakalım. Evet arkadaşlar mantık aynı, kural aynı, kalıp aynı.
Yani önce dakika, sonra saat. Dakika kısmı 30′dan küçükken ne kullandık? ‘past‘ değil mi?
Pekiiii dakika kısmı 30′dan büyükse ne yapacaktık? Tabi ki ‘to‘ ifadesini kullanacak ve saat kısmına bir sonraki saati yazacaktık. Birlikte bakalım;
Dikkat ediniz; saat hanesi ’01′ fakat dakika kısmı 30′dan büyük olduğundan, saati okurken bir sonraki saati kullanıyoruz. Yani saat kısmı 01 olmasına rağmen biz; ‘Saat 2′ye 20 var’ diyoruz. Yani;
It is twenty to two.
Unutmayın, önce dakika sonra saat.
Bir başka saate bakalım;
What time is it?
It is five to four.
İşte hepsi bu… Bir dakika durun durun.. Bir kaç örnek de bu tipdeki saatlerle ilgili yapalım;
Örnek: 05:55 —- It is five to six. ( 6′ya 5 var )
09:50 —- It is ten to ten. ( 10′a 10 var )
02:40 —- It is twenty to three. ( 3′e 20 var )
12:35 —- It is twenty-five to one. ( 1′e 25 var )
THERE IS / THERE ARE
"There
is" (der iz) ve "there are" (der ar) kelimeleri
"vardır" anlamına gelir. Fakat "Have - Has"de olduğu gibi
"sahiplik" bildirmezler sadece bir şeyin (bir yerde) "var"
olduğunu, "mevcut" olduğunu bildirirler. "There is" tekil
isimlerle birlikte; "there are" ise çoğul isimlerle birlikte
kullanılır.
Örnek:
There is a table in this room. (Bu odada bir masa var)
There are two tables in this room. (Bu odada iki masa var)
There is an officer in this office. (Bu büroda bir memur var)
There are ten workers in this factory. (Bu fabrikada on işçi var)
Bu cümleler olumsuz yapılırsa “be”ye "not" eklenir.Örnek:
There is not a table in this room. (Bu odada bir masa yok)
There are not two tables in this room. (Bu odada iki masa yok)
There is not an officer in this office. (Bu büroda bir memur yok)
There are not ten workers in this factory. (Bu fabrikada on işçi yok)
Bu cümleler soru yapılırsa “be”i özneden önce kullanılır.
Örnek:
There is a table in this room. (Bu odada bir masa var)
There are two tables in this room. (Bu odada iki masa var)
There is an officer in this office. (Bu büroda bir memur var)
There are ten workers in this factory. (Bu fabrikada on işçi var)
Bu cümleler olumsuz yapılırsa “be”ye "not" eklenir.Örnek:
There is not a table in this room. (Bu odada bir masa yok)
There are not two tables in this room. (Bu odada iki masa yok)
There is not an officer in this office. (Bu büroda bir memur yok)
There are not ten workers in this factory. (Bu fabrikada on işçi yok)
Bu cümleler soru yapılırsa “be”i özneden önce kullanılır.
Örnek:
Is there a table in this room? (Bu odada bir masa var mı?)
Are there two tables in this room? (Bu odada iki masa var mı?)
Is there an officer in this office? (Bu büroda bir memur var mı?)
Are there ten workers in this factory? (Bu fabrikada on işçi var mı?)
Bu yapıda “be”nin tekil (is) ya da çoğul (are) olarak yazılması “be”den sonra gelen kelimenin "tekil" ya da "çoğul" olmasına göre şekillenir.
Örnek:
There is a table and four chairs in this room.
There are four chairs and a table in this room.
Görüldüğü gibi “a table” tekil olduğu için birinci cümlede “is”, “four chairs” çoğul olduğu için ikinci cümlede “are” kullanıldı.
There is - there are yapısında “be” de zamana göre “be - am - is - are - was - were - been” şekillerinden birine girer.
Örnekler:
There is a table in this room. (Simple Present)
There was a table in this room an hour ago. (Simple Past)
Is there a table in this room? (Bu odada bir masa var mı?)
Are there two tables in this room? (Bu odada iki masa var mı?)
Is there an officer in this office? (Bu büroda bir memur var mı?)
Are there ten workers in this factory? (Bu fabrikada on işçi var mı?)
Bu yapıda “be”nin tekil (is) ya da çoğul (are) olarak yazılması “be”den sonra gelen kelimenin "tekil" ya da "çoğul" olmasına göre şekillenir.
Örnek:
There is a table and four chairs in this room.
There are four chairs and a table in this room.
Görüldüğü gibi “a table” tekil olduğu için birinci cümlede “is”, “four chairs” çoğul olduğu için ikinci cümlede “are” kullanıldı.
There is - there are yapısında “be” de zamana göre “be - am - is - are - was - were - been” şekillerinden birine girer.
Örnekler:
There is a table in this room. (Simple Present)
There was a table in this room an hour ago. (Simple Past)
There has
been a woman at the door for three hours. (Present Perfect)
There had
been a good film on TV before I left. (Past Perfect)
There
will be a new building here next year. (Future Tense)
Look!
There is going to be an accident! (Near Future)
There must be someone at home. (Modal)
There must be someone at home. (Modal)
SOME/ANY
► "some"
kelimesi Türkçe'de "biraz/birkaç" anlamına gelir ve olumlu cümlelerde
kullanılır
Examples:
I'm going to buy some eggs
(Birkaç
tane yumurta alacağım
)
There is some ice in the fridge
(Buzdolabında
biraz buz var
)
We made some mistakes
(Bazı yanlışlar yaptık
)
She said something
(Birşey söyledi
)
I met someone
(Birisiyle
tanıştım
)
► "any"
kelimesi Türkçe'de hiç anlamına gelir ve negatif cümlelerde kullanılır
Examples:
I'm not going to buy any eggs
(Hiç
yumurta almayacağım
)
There isn't any ice in the fridge
(Buzdolabında
hiç buz yok
)
They didn't make any mistakes
(Hiç
hata yapmadılar
)
She didn't say anything
(Hiçbirşey söylemedi
)
I didn't meet anybody
(Kimseyle tanışmadım
)
SORU CÜMLELERİNDE "SOME" VE "ANY"
► Soru
cümlelerinin çoğunda (istisnalar vardır) "any" kullanılır
- Is there any ice in the fridge? (Buzdolabında hiç buz
var mı?)
- Did they make any mistakes? (Onlar hiç hata yaptılar mı?)
- Are you doing anything this evening? (Bu
akşam birşey yapıyor musun?)
İnsanlara birşey teklif ederken veya birşey önerirken
kullandığımız soru cümlelerinde "any" değil, "some"
kullanılır
Bu cümleler kalıp olarak
soru cümlesi olsa da anlam bakımından ele alındığında gerçek soru değildir,
tekliftir
Examples:
- Would you like some milk? (Biraz süt ister misiniz)
Bu cümle yapı olarak soru cümlesi olsa da bilgi alma amaçlı
sorulan gerçek bir soru değildir, bir tekliftir
- Would you like something to drink? (İçecek
birşey ister miydiniz?)
- Can I have some bread? (Biraz ekmek alabilir miyim?)
A
LOT OF, A LITTLE, A FEW, MUCH, MANY
a lot of
lots of a great deal of plenty of |
çok, bir çok
|
many
much |
çok, bir çok
|
a little
little |
az, biraz
|
a few
few |
az, birkaç
|
1. A lot of; lots of; plenty
of
a lot of ( en yaygın olanıdır ), lots of, plenty of hem sayılabilen isimlerle ve hem de sayılamayan isimlerle kullanılırlar. Sayılabilen isimlerle kullanıldıkları zaman isimler daima çoğul olur. Sayılamayan isimlerle kullanıldıkları zaman sayılamayan isimlerin çoğulu olmadığı için tekilmiş gibi muamele görür.
Bunlar en yaygın şekliyle olumlu cüümlelerde kullanılırlar. Olumlu bir cevap umulduğu durumlarda bunların soru cümlelerinde kullanıldıkları da görülmektedir.
A great deal of ; sadece sayılamayan isimlerle kullanılır.
There are a lot of pens in my bag. Çantanda birçok kalem var.
There is a lot of milk in the bucket. Kovada çok süt var.
She wants a lot of money but her husband doesn’t have any. O çok para istiyor fakat kocasında hiç yok.
My mother bought a lot of apples at the market yesterday. Annem dün pazardan bir sürü elma aldı.
Your bag is very large. Do you have a lof of books in it? Çantan çok büyük içinde çok kitabın mı var?
Is there a lot of sugar in your glass? Bardağında çok şeker var mı?
2. Many
Many daima sayılabilen isimlerle kullanılır ve isimler daima çoğul olur. Many çoğunlukla soru cümlelerinde ve olumsuz cümlelerde kullanılır.
I haven’t written many letters today. Bugün çok mektup yazmadım.
Does she want many dresses? Çok elbise istiyor mu?
There aren’t many pnotos in my album. Albümümde çok fotoğraf yok.
Didn’t you need many workers while you were building this house? Bu evi inşa ederken çok işçiye ihtiyacın olmadı mı?
Many, resmi İngilizcede ve cümle başlarında olumlu cümlelerde de kullanılabilir.
Many people agree with you, sir. Birçok insan sizinle aynı fikirde bayım.
The Minister of Tourism declared that many tourists visited the country this summer. Turizm Bakanı geçen yıl ülkeyi birçok turistin gezdiğini bildirdi.
Günlük konuşmalarda ekseriyetle kendisinden önce too, so, a great, a good gibi kelimeler kullanıldığı zaman many olumlu cümlelerde kullanılabilir.
There were too many people outside the building on the day of the murder. Cinayet gününde evin dışında aşırı derecede çok insan vardı.
I bought my wife so many dresses thet she couldn’t decide which to wear first. Karıma o kadar çok elbise aldım ki önce hangisini giyeceğine karar veremedi.
You
need to read a great many books if you want to learn English. İngilizce
öğrenmek istiyorsan bayağı çok kitap okuman gerekir.
3. Much
Much, daima sayılamayan isimlerle kullanılır ve sayılamayan isimlerin çoğulu olmayacağı için isimler daima tekil olurlar. Much çoğunlukla soru cümlelerinde ve olumsuz cümlelerde kullanılır.
I haven’t written much information about this flower in my book. Kitabımda bu çiçek hakkında çok bilgi yazmadım.
Does she want much money? Çok para istiyor mu?
Didn’t you need much cement while you were building this house? Bu binayı inşa ederken çok çimentoya ihtiyacın olmadı mı?
Resmi İngilizcede özne şeklinde much, olumlu cümlelerde kullanılır.
Much money will be spent on food next century. Gelecek asırda yiyeceğe çok para harcanacak.
Much time has passed since the government abolished this law. Hükümet bu karara kaldıralı beri çok zaman geçti.
Günlük konuşmalarda kendisinden önce too ve so kelimeleri geldiğinde olumlu cümlelerde much kullanılabilir.
The man drank too much wine and died instantly. Adam çok fazla şarap içti ve anında öldü.
Camels drink so much water before a long travel that they con go for days without drinking any water. Develer uzun bir yolculuğa çıkmadan o kadar çok su içerler ki, su içmeden günlerce yol alabilirler.
4. A few, few, very few, quite
a few
A few ve few daima sayılabilen isimlerle kullanılır ve isimler daima çoğul olur.
There are a few men at the bus-stop. Otobüs durağında birkaç ( az ) adam var.
I have seen few camels so far. Şimdiye kadar az deve gördüm.
Few ile a few arasında fark vardır.
a few ___________ cümleyi söyleyenin nazarında ( birkaç, az ) manasındadır.
few _____________ cümleyi söyleyenin nazarında ( yok denecek kadar az ) manasındadır.
I have a few books in my bookcase. Kitaplığımda birkaç kitap var.
Cümleyi söyleyene göre birkaç kitap vardır ve sayısı azdır.
I have few books in my book case. Kitaplığımda az kitap var.
Cümleyi söyleyene göre kitap vardır fakat yok gibidir. Yani var sayılmaz.
Very few ise ( çok az ) demektir ve sayılabilen isimlerle kullanılır.
They bought very few things. Çok az şey satın aldılar.
We saw very few people there. Orada çok az insan gördük.
Very few yerine only a few da kullanılabilir.
They bought only a few things. Çok az şey satın aldılar.
We saw only a few people there. Orada çok az insan gördük.
Quite a few ise ( oldukça çok, epey ) anlamına gelir ve yine sayılabilen isimlerle kullanılır.
There were quite a lot of people in front of the hotel. Otelin önünde epey insan vardı.
I bought quite a lot of books last month. Geçen ay oldukça çok kitap satın aldım.
5. A little, very little
A little ve little daima sayılamayan isimlerle kullanılır ve sayılamayan isimler çoğul olamayacağı için daima tekil olur.
There is a little milk in the bottle. Şişede biraz süt var.
I have drunk little water this morning. Bu sabah az su içtim.
Little ile a little arasında fark vardır. A little cümleyi söyleyene göre ( biraz, az ) manasındadır. Little cümleyi söyleyene göre ( yok denecek kadar az ) manasındadır.
I have a little money. Biraz param var.
Cümleyi söyleyene göre onun az miktarda parası vardır.
I have little money. Az param var.
Cümleyi söyleyene göre onun yok denecek kadar az parası vardır. Bu cümlede “var sayılmaz ama, biraz var” manası anlaşılmalıdır.
Very little ( çok az ) anlamına gelir ve sayılamayan isimlerle kullanılır.
He drank very little milk. O çok az süt içti.
There is very little butter in the fridge. Buzdolabında çok az tereyağı var.
Very little yerine, only a little da kullanılabilir.
He drank only a little milk. O çok az süt içti.
There is only a little butter in the fridge. Buzdolabında çok az tereyağı var
HOW MUCH:
*Çok yerde kullanacağımız,
sürekli karşımıza çıkacak olan bir yapıdır.“Ne kadar”
anlamındadır.Diyelim ki; bir markette pirinç, şeker , tuz gibi gıda
maddeleri satıyoruz ve müşteriye ne kadar istediğini sormamız gerekiyor ya da
kek yapacağız ve arkadaşımıza ne kadar süt var diye soruyoruz. İşte bu gibi
durumlarda biz “how much” kalıbımızı kullanıyoruz. Dikkat ettiysek eğer
örnekleri verirken hep sayılamayan nesnelerden verdim çünkü “how much” yapısı sayılamayan isimlerle kullanılır.Örneklerle daha iyi anlayalım.
-How much sugar is there in the bowl? (Kasede ne kadar
şeker var)
There is some sugar (Biraz şeker
vardır.)
-How much flour do you want? (Ne kadar un istersin?)
One kilo.(Bir kilo)
-How much salt is there on the table?(Masanın üzerinde ne
kadar tuz vardır?)
Some. (Biraz.)
How
much” sayılamaz isimlerle kullanılır; “ne kadar” anlamına gelir.
How
much + Countable Noun (Sayılabilir İsim) + Auxiliary Verb (Yardımcı Fiil) +
Subject (Özne) + Verb (Temel Fiil) + Other Participles (Cümlenin Diğer Öğeleri)
How
much water do you need? - Ne kadar suya ihtiyacınız var?
How much milk do the kids drink? - Çocuklar ne kadar süt içiyor?
How much milk do the kids drink? - Çocuklar ne kadar süt içiyor?
HOW MUCH and HOW MANY(ÖZET)
(Miktar soruları)
İngilizcede
miktar öğrenmek için iki çeşit soru kalıbı kullanılır;
how much ve how many.
Kullanılış yerleri farklı olan bu iki kalıbı inceleyelim.
1) Sayılamayan isimlerin (uncountable nouns)miktarını öğrenmek için soru cümlelerinde how much kullanılır. Türkçedeki “ne kadar?” sorusunun karşılığıdır.
How much bread have we got? (Ne kadar ekmeğimiz var?)
How much cheese is there? (Ne kadar peynir var)
2) Sayılabilen isimlerin (countable nouns) miktarını öğrenmek için soru cümlelerinde how many kullanılır. Türkçedeki “kaç tane?” sorusunun karşılığıdır.
How many apples have we got? (Kaç tane elmamız var?)
How many eggs are there? (Kaç tane yumurta var?)
Examples
:
How much
How much
1)
How much bread do you eat?
2)
How much milk does he want?
3)
How much time have they got?
4)
How much water does she drink ?
5)
How much money do they need?
6)
How much coffee is there in the jar?
7)
How much butter is there on the plate?
How
many
1)
How many books have you got?
2)
How many friends have you got?
3)
How many oranges do we need?
4)
How many days are there in a week?
5)
How many bananas are there in the fridge?
6)
How many brothers and sisters have you got?
7)
How many pencils are there in your pencil box
Countable and uncountable nouns
Sayılabilen ve sayılamayan isimler
Countable nouns in the singular take the
article a or an and can be plural.
Sayılabilen isimlerin tekilleri 'a','an' tanımlayıcılarından birisini alır ve çoğul olabilir.
Sayılabilen isimlerin tekilleri 'a','an' tanımlayıcılarından birisini alır ve çoğul olabilir.
For example:
Örneğin:
Örneğin:
I bought an apple.
Bir elma satın aldım.
Bir elma satın aldım.
I
bought some apples.
Birkaç elma satın aldım.
Birkaç elma satın aldım.
Countable nouns
Sayılabilen isimler |
|||||
Noun
İsim |
Dog
Köpek |
Apple
Elma |
Car
Araba |
Umbrella
Şemsiye |
Bardak
|
Countable
Sayılabilir |
A
dog.
Bir köpek.
You can count dogs.
Köpekleri saya-bilirsiniz. |
An
apple.
Bir elma.
You can count apples.
Elmaları saya-bilirsiniz. |
A
car.
Bir araba.
You can count cars.
Arabaları saya-bilirsiniz. |
An
umbrella.
Bir şemsiye.
You can count umbrellas.
Şemsiyeleri saya-bilirsiniz. |
A
glass.
Bir bardak.
You can count glasses.
Bardakları saya-bilirsiniz. |
Question
Soru |
How
many dogs are there?
Kaç köpek var?
|
How
many apples are there?
Kaç elma var?
|
How
many cars are there?.
Kaç araba var?
|
How
many umbrellas are there?
Kaç şemsiye var?
|
How
many glasses are there?
Kaç bardak var?
|
Answer
Cevap |
There's
one dog.
Bir köpek var. |
There
are two apples.
İki elma var. |
There
are three cars.
Üç araba var. |
There
are four umbrellas.
Dört şemsiye var. |
There
are five glasses.
Beş bardak var. |
Uncountable nouns do not take an article and
do not have a plural form.
Sayılamayan isimler tanımlayıcı almazlar ve çoğul şekilleri yoktur.
Sayılamayan isimler tanımlayıcı almazlar ve çoğul şekilleri yoktur.
Examples
Örnekler
Örnekler
I bought sugar.
Şeker satın aldım.
Şeker satın aldım.
I
bought some sugar.
Biraz şeker satın aldım.
Biraz şeker satın aldım.
Uncountable nouns
Sayılamayan İsimler |
||||
Noun
İsim |
Sugar
Şeker |
Jewellery
Mücevher |
Cheese
Peynir |
|
Uncountable
Sayılamaz |
You
can't count sugar.
Şekeri sayamazsınız.
|
You
can't count jewellery.
Mücevheratı sayamazsınız.
|
You
can't count cheese.
Peyniri sayamazsınız.
|
|
Question
Soru |
How
much sugar is in the bowl?
Kasede ne kadar şeker var?
|
How
much jewellery is there?
Ne kadar mücevherat var?
|
How
much cheese is there?
Ne kadar peynir var?
|
|
Answer
Cevap |
There
is some sugar in the bowl.
Kasenin içinde bir miktar şeker var.
|
There
is some jewellery.
Bir miktar mücevherat var.
|
There
is some cheese.
Bir miktar peynir var.
|
Uncountable nouns
Sayılamayan İsimler |
||||
Noun
İsim |
Wine
Şarap |
Furniture
Mobilya |
Money
Para |
|
Uncountable
Sayılamaz |
You
can't count wine.
Şarabı sayamazsınız.
|
You
can't count furniture.
Mobilyayı sayamazsınız.
|
You
can't count money.
Parayı sayamazsınız.
|
|
Question
Soru |
How
much sugar is there in the bottle?
Şişede ne kadar şarap var?
|
How
much furniture is there?
Ne kadar mobilya var?
|
How
much money is in the bag?
Çantada ne kadar para var?
|
|
Answer
Cevap |
There
is some wine in the bottle.
Şişede bir miktar şarap var.
|
There
is some furniture.
Bir miktar mobilya var.
|
There
is some money in the bag.
Çantada bir miktar para var.
|
İngilizcede
İsimler - Nouns
Özne
|
+ Fiil Takımı
|
+ Nesne
|
+Hal Zarfı
|
+ Yer Zarfı
|
+ Zaman Zarfı
|
İSİM
|
|
İSİM
|
|
İsim (Yer Adı)
|
İsim (Gün,hafta vb)
|
İngilizcede cins isimler (common nouns) SAYILABİLEN (countable) ve sayılamayan (uncountable) olarak ayrılmaktadır.
SAYILABİLEN İSİMLER
Tekil ve çoğul biçimleri olan nicelikleri sayılarla belirtilen isimlerdir..
Tekil İsimler:
Sayılabilen tekil bir isimden ilk kez söz edilirken önüne "belirsiz bir tane" anlamına gelen "a" veya "an" kullanılır.
a book, an orange, a pencil, a table, an apple
Çoğul İsimler:
A - Cins isimlerin büyük bir çoğunluğu -s takısı eklenerek çoğul yapılabilir. Bunlara Düzenli isimler denir.
a car - cars
a book - books
an orange - oranges
a table - tables
-s takısı eklenirken sözcüğün söylenişini yumuşatmak amacıyla yazılışında bazı değişiklikler yapılabilir..
1. -ch / -sh / -s / -z / -x / harfleriyle biten sözcüklere -es takısı eklenerek yeni bir hece eklenmiş olur.
-match - matches
-trench - trenches
-watch - watches
-bus - buses
-glass - glasses
-dish - dishes
-box - boxes
buzz - buzzes
2. Sözcüğün son harfi -y ise ve ondan önceki harf sessiz bir harf ise -y harfi kalkar ve -ies eklenir.
story - stories
baby - babies
city - cities
3. Sözcüğün sonu -f veya -fe ile bitiyorsa; bunlar kalkar ve yerine -ves eklenir.
theif - theives
wife - wives
leaf - leaves
knife - knives
4. Son harfi -o ile biten sözcükler -es alır, ama yeni bir hece oluşturmazlar.
hero - heroes
tomato - tomatoes
potato - potatoes
B - Çoğul Biçimi Düzensiz Olan İsimler..
Bu isimler için herhangibir kural yoktur, çoğul isimleri tekil isimlerinden tamamen farklı da olabilir, çoğul şekilleri tekil isimlerin aynısı da olabilir.
Tekil
|
Çoğul
|
Anlamı
|
Child
|
Children
|
Çocuklar
|
Foot
|
Feet
|
Ayaklar
|
Goose
|
Geese
|
Kazlar
|
Louse
|
Lice
|
Bitler
|
Man
|
Men
|
Adamlar
|
Mouse
|
Mice
|
Fareler
|
Mr.
|
Messrs.
|
Baylar
|
Ox
|
Oxen
|
Anlamı
|
That
|
Those
|
Şunlar
|
tooth
|
Teeth
|
Dişler
|
woman
|
Women
|
Kadınlar
|
Sheep
|
Sheep
|
Koyunlar
|
Fish
|
Fish
|
Balıklar
|
C. Son harfleri -ch veya -sh olan Millet İsimleri çoğul eki almadan çoğuldur..
Biritish
Dutch
English
Finnish
Flemish
Irish
Polish
Scotch
Spanish
Swedish
Welsh
D. Sıfatların önüne "the" getirilerek türetilen isimler yalnızca çoğul olarak kullanılır.
The good. (İyiler)
The rich. (Zenginler)
The disabled. (Özürlüler)
The dead. (Ölüler)
The wounded (Yaralılar)
E. İki Parçadan oluşan eşyalar her zaman çoğul olarak kullanılır.
Türkçeye çevrilmiş halleri her zaman çoğul değildir..
Çoğul
|
Anlamı
|
(blue) jeans
|
Kot pantolon
|
breeches
|
Külotlu Çorap
|
pants
|
Pantolon
|
shorts
|
Şort
|
slacks
|
bol pantolon
|
trousers
|
pantolon
|
coveralls
|
tulum
|
overalls
|
iş elbisesi
|
pyjamas
|
pijama
|
braces
|
askı
|
suspenders
|
pantolon askısı
|
binoculars
|
dürbün
|
glasses
|
gözlük
|
spectacles
|
gözlük
|
clippers
|
tel makası, kıskaçlı tırnak kesme makinesi
|
pincers
|
kıskaç
|
pliers
|
kerpeten
|
scissors
|
makas
|
shears
|
bahçıvan makası
|
tongs
|
maşa
|
tweezers
|
cımbız
|
shoes
|
ayakkabı
|
Bu tip isimlerden bahsedilirken tekil olduklarını belirtmek için a pair of (bir çift), yada sayısını söyleyeceksek, three pairs of (üç çift) ifadeleri kullanılır.
Örnek: There is a pair of scissors on the desk..
(Masanın üstünde bir makas var.)
F. Her zaman çoğul olarak kullanılan (tekili olmayan) bazı isimler vardır.
En Önemlileri şunlardır..
Çoğul
|
Anlamı
|
aborgines
|
Kot pantolon
|
archives
|
Arşiv
|
auspices
|
Himaye,Koruma
|
belongings
|
Eşya, ayniyat
|
cattle
|
Sığır, davar
|
clothes
|
Elbise
|
contents
|
İçerik
|
dregs
|
Tortu, posa, çöküntü
|
eaves
|
Saçak, Çıkıntı
|
environs
|
Çevre, Civar
|
goods
|
Eşya, Mal, Taşınmaz Mal
|
quarters
|
Kışla, Askeri Daire
|
manners
|
Tavır davranış
|
morals
|
Ahlak, Töre
|
police
|
Polis
|
people
|
İnsanlar
|
remains
|
Kalıntı, harabe
|
riches
|
Zenginlik, servet
|
savings
|
Tasarruf, Birikim
|
surroundings
|
Çevre, muhit
|
thanks
|
Teşekkürler
|
the outdoors
|
Dışarı, Açık Hava
|
the outskirts
|
Kıyı, dolay
|
victuals
|
yiyecek, erzak
|
wages
|
ücret, maaş
|
Likes/Dislikes
Türkçe’de
severim veya sevmem kelimelerini kullanarak bir şeyi beğenip beğenmediğimizi
belirtirken İngilizce ’de sevdiğimiz veya hoşumuza giden şeyleri
belirtmek için ‘like’ veya ‘love’ kelimelerini, sevmediğimiz şeyleri belirtmek
için ise ‘don’t like’ veya ‘hate’ kelimelerini kullanırız. Bu tür cümlelerin
yapısı aşağıdaki gibidir.
Cümle
Yapısı = Özne + like/love/don’t like/hate + Nesne veya İsimfiil
Sevdiğimiz
şeyleri söylerken ‘like’ ve ‘love’ kelimelerinden sonra nesneyi yazarız. Eğer
sevdiğimiz şey bir eylem ise sonuna –ing takısı getirilir. Sevdiğimiz şeyleri
söylemek için kullanılabilecek örnek cümleleri inceleyelim.
Örnek:
I love you. = Seni seviyorum.
We like reading magazine. = Magazin okumayı seviyoruz.
They like eating hamburger. = Hamburger yemeyi seviyorlar.
I love you. = Seni seviyorum.
We like reading magazine. = Magazin okumayı seviyoruz.
They like eating hamburger. = Hamburger yemeyi seviyorlar.
Sevmediğimiz
şeyleri söylerken ‘don’t like’ ve ‘hate’ kelimelerinden sonra nesneyi yazarız.
Eğer sevmediğimiz şey bir eylem ise sonuna –ing takısı getirilir. Sevmediğimiz
şeyleri söylemek için kullanılabilecek örnek cümleleri inceleyelim.
Örnek:
I hate Susan Susan’dan nefret ederim.
We don’t like rain. = Yağmuru sevmiyoruz.
I hate going out alone. = Dışarı tek başıma çıkmaktan nefret ediyorum.
I hate Susan Susan’dan nefret ederim.
We don’t like rain. = Yağmuru sevmiyoruz.
I hate going out alone. = Dışarı tek başıma çıkmaktan nefret ediyorum.
Like,
love, hate gibi kelimeleri üçüncü tekil şahıs için kullanırken bu sözcükler –s
takısı alır. Don’t like kelimesini kullanırken de üçüncü tekil şahıs için
doesn’t like şekline dönüştürmemiz gerekir.
Örnek:
She likes walking under the trees. = O (kız) ağaçların altında yürümeyi sever.
He doesn’t like rock music. = O (erkek) rock müziği sevmez.
She hates milk. = O (kız) sütten nefret eder.
She likes walking under the trees. = O (kız) ağaçların altında yürümeyi sever.
He doesn’t like rock music. = O (erkek) rock müziği sevmez.
She hates milk. = O (kız) sütten nefret eder.
Sevdiğimiz şeyleri belirtirken aşağıdaki yapıları
kullanabiliriz.
1-
I’m crazy about watching cartoons. ( Çizgi film izlemeye bayılıyorum.)
2-
I enjoy doing puzzles. ( Yapboz yapmaktan keyif alıyorum.)
3-
She is interested in rock music. (O rock müziğe ilgi duyar.)
4-
I’m fond of shopping. (Alışveriş yapmaya düşkünüm.)
5-
He loves collecting stamps. (O pul toplamayı sever.)
6-
They like travelling. ( Onlar seyahat etmekyen hoşlanır.)
Sevmediğimiz şeyleri belirtirken aşağıdaki yapıları
kullanabiliriz.
1- She doesn’t like doing the washing up. (O bulaşık
yıkamayı sevmez. )
2-
I hate making mistakes. (Hata yapmaktan nefret ederim.)
3-
They don’t like inviting friends. (Arkadaşlarını davet etmeyi sevmezler.)
4-
I can’t stand boring people. ( Sıkıcı insanlara tahammül edemem.)
5-
I dislike buying presents. (Hediye almaktan hoşlanmam.)
NOT:
Hoşlanmayı veya sevmemeyi anlatan yapılardan sonra isimle
devam edebiliriz.
Örnek:
I like problems.
Ya
da bir eylemle devam edebiliriz. Bu durumda hangi yapıyı seçmiş olursak olalım
eyleme -ing takısı getirilmelidir.
Örnek:
I like solving problems.
CAN
Can bir
yardımcı fiildir, modal yardımcı fiilidir. Can, bir şeyin mümkün olup olmadığı
ya da birisinin birşeyi yapma becerisinin olup olmadığını anlatırken
kullanılır. Rica, istek, izin gibi durumlarda da can kullanılabilir. Örnek kullanım alanları:
Olasılık, ihtimal, kabliyet ve yeteneklerden bahsederken.
İstekte bulunurken.
İzin verme ve isteme durumlarında can kullanılır.
Can’in Genel Yapısı
Özne + can + esas fiil
Özne yardımcı fiil esas fiil
+ I can play football.
- He cannot play football.
can’t
? Can you play football?
Olasılık, ihtimal, kabliyet ve yeteneklerden bahsederken.
İstekte bulunurken.
İzin verme ve isteme durumlarında can kullanılır.
Can’in Genel Yapısı
Özne + can + esas fiil
Özne yardımcı fiil esas fiil
+ I can play football.
- He cannot play football.
can’t
? Can you play football?
Yukarıdaki
örnek cümlelerde şunlara dikkat edelim:
“Can” de herhangi bir dğeişiklik yok.
Esas fiil de yalın halde.
Can in Kullanımı ve örnek cümleler.
Can: Olasılık, ihtimal, kabiliyet ve yeteneklerin anlatıldığı durumlarda kullanılır. Örnek cümeler:
He can drive a motorbike.
Motosiklet sürebilir.
Adam can speak French.
Adam Fıransızca konuşabilir.
I cannot see you. (I can’t see you.)
Seni göremiyorum.
Can: İstek, Rica ve emir cümlelerinde kullanılır.Örnek cümeler:
Can i have a glass of water, please?
Bir bardak su alabilirmiyim lütfen?
Can you go there for a while.
Bir süre için oraya gidermisin.
Can you be quiet!.
Sessiz olurmusun lütfen.
Can: İzin durumlarında kullanılır. Örnek cümeler:
Can i borrow your dictionary?
Sözlüğünü ödünç alabilirmiyim?
Can i close the window?
Pencereyi kapatabilirmiyim
“Can” de herhangi bir dğeişiklik yok.
Esas fiil de yalın halde.
Can in Kullanımı ve örnek cümleler.
Can: Olasılık, ihtimal, kabiliyet ve yeteneklerin anlatıldığı durumlarda kullanılır. Örnek cümeler:
He can drive a motorbike.
Motosiklet sürebilir.
Adam can speak French.
Adam Fıransızca konuşabilir.
I cannot see you. (I can’t see you.)
Seni göremiyorum.
Can: İstek, Rica ve emir cümlelerinde kullanılır.Örnek cümeler:
Can i have a glass of water, please?
Bir bardak su alabilirmiyim lütfen?
Can you go there for a while.
Bir süre için oraya gidermisin.
Can you be quiet!.
Sessiz olurmusun lütfen.
Can: İzin durumlarında kullanılır. Örnek cümeler:
Can i borrow your dictionary?
Sözlüğünü ödünç alabilirmiyim?
Can i close the window?
Pencereyi kapatabilirmiyim
1. Adjectives :
Sıfatlar
İsimleri niteleyen kelimeler sıfat ( adjective ) dir.
a beautiful picture - güzel bir resim
the strong horse – güçlü at
Bu cümlelerde picture ( resim ) ve horse ( at ) kelimeleri isimdir. Beautiful ( güzel ) ve strong ( güçlü ) kelimeleri ise sıfattır. Görüldüğü gibi beautiful kelimesi picture kelimesini, strong kelimesi ise horse kelimesini nitelemektedir.
Zamirler ismin yerine kullanılan kelimeler oldukları için sıfatlar tarafından nitelenebilirler.
He is strong, handsome, rich and humble. Güçlü, yakışıklı, zengin ve alçak gönüllüdür.
They are old but excellent. Eski fakat ve mükemmeldirler.
Bu cümlelerde sıfatlar zamirleri nitelemektedirler.
- Türkçede olduğu gibi İngilizcede
de sıfatlar, niteledikleri isimlerden önce gelirler. Tekil, çoğul
farketmez.
a good man iyi bir adam
good men iyi adamlar
a beautiful rose güzel bir gül
- Bir isimden önce birden fazla sıfat
gelebilir. Sıfatların araları virgül ile
ayrılabilir veya virgülsüz de yazılabilir.
a big fat man büyük şişman bir adam
the thin, tall woman uzun, ince kadın
- Renk bildiren iki sıfat arka arkaya geldiği zaman
aralarına “and” konur. İkiden fazla
renk arka arkaya gelince son iki rengin arasına ‘and’ konur.
the yellow and red uniform Sarı kırmızı üniforma
a white, blue and green tent. beyaz, mavi ve yeşil ( karışımı ) çadır
- Bir isimden önce birden fazla
nitelik sıfatı gelmesi icab ettiği zaman, her zaman olmasa da çoğunlukla
dikkat edilen bir sıra vardır. Genel
nitelikler özel niteliklerden önce gelir. Aşağıda belirtilen sıra takip
edilir, ama bu istisnası olmayan kesin bir kural değildir. Bazen sıralama
değişebilir.
Genel mana + büyüklük, küçüklük +
yaş, eskilik, yenilik + renk + ait olduğu belde + neden yapıldığı
a beautiful large brand - new yellow British golden spoon.
( güzel, büyük, yepyeni, sarı, İngiliz yapısı, altın bir kaşık )
an old Turkish woman Yaşlı bir Türk kadını
a nice woolen sweater Güzel bir yün kazak
- Sıfatlar genel olarak isimleri
nitelemekle beraber bazen fiilleri de nitelerler.
Bu fiiller sınırlıdır : be / get / become / seem
/ appear / look / smell / sound / taste / feel.
Be quiet. Don’t be noisy. Sessiz ol. Gürültücü olma.
The cat is getting wet in the rain. Kedi yağmurda ıslanıyor.
Last night he became ill. Dün gece hasta oldu.
Your coffee tastes wonderful. Kahveniz mükemmel ( lezzeti var ).
The fish smells bad. Bu balık kötü kokuyor.
You look happy today. Bugün mutlu görünüyorsun.
- İngilizcede sıfatların çoğu hem isimlerden
önce gelip sıfat tamlaması yaparlar hem de be, seem, look gibi fiillerden
sonra yüklem olarak gelirler.
Örnekler
a fat man şişman bir adam
The man is fat. Adam şişmandır.
easy questions kolay sorular
The questions are easy. Sorular kolaydır.
a sad boy. üzgün bir çocuk
The boy looks sad. Çocuk üzgün görünüyor.
Prepositions (İlgeçler)
İngilizce’de ilgeçlerin çok değişik türlerde kullanımları vardır. Bu yüzden preposition’ların öğrenilmesi için mutlaka örnekler üzerinden çalışmak gerekir. Türkçeleri bazen farklı farklı olacağından Türkçe açıklamalı İngilizce örnekler üzerinden çalışmak faydalı olur. Aşağıda kategoriler halinde verdiğimiz örneklerin Türkçe açıklamalarında, ilgeçin verdiği anlam kalın yazılmıştır. Böylece cümleye kattığı anlam kolayca öğrenilebilir.
YER
• Across
- Her house is across the street. (Evi caddenin karşısındadır.)
- They live across the street from you. (Sizin karşınızdaki caddede yaşarlar.)
• After
- The first street after the bridge is our street. (Köprüden sonraki ilk cadde bizimki.)
- Put a period after each sentence. (Her cümleden sonra bir boşluk bırakın.)
• Against
- His bicycle was leaning against the fence. (Bisikleti çite dayanıyordu.)
- Don’t lean against the stove. (Sobaya doğru dayanma.)
• Among
- The house is among pine trees. (Ev çam ağaçlarının arasında.)
- The letter might be among those papers. (Mektup bu kağıtların arasında olabilir.)
• Around
- The shop is just around the corner. (Dükkan hemen köşenin arkasında.)
- Let’s take a walk around the park. (Hadi parkın çevresinde yürüyüş yapalım.)
• At
- She is at the store. (O dükkanda.)
- She is a student at a small university. (O küçük bir üniversitede öğrenci.)
• Before
- I have your assignment before me now. (Şu anda ödevin önümde duruyor.)
- In giving dates, place the month before the day. (Randevu verirken günden önce ayı yazın.)
• Behind
- The garage is behind the house. (Garaj evin arkasında.)
- There is something behind the tree. (Ağacın arkasında birşey var.)
• Below
- They live in the apartment below yours. (Sizin apartmanın aşağısındaki apartmanda yaşıyarlor.)
- This land is below sea level. (Bu bölge deniz seviyesinin altında.)
- Your grade is below average. (Notların ortalamanın altında.)
• Above
- This city is three thousand feet above sea level. (Bu şehir deniz seviyesinin üç bin fit üzerinde.)
- Your name is above mine on the list. (Senin ismin listede benimkinin üstünde.)
• Between
- His house is between the bank and the school. (Onun evi bankayla okulun arasındadır.)
- Helen is sitting between Jack and Tom. (Helen Jack ile Tom arasında oturuyor.)
• By
-• The matches are over there by the cigarettes. (Kibritler orada sigaraların yanında.)
- That house by the lake is her dream house. (Gölün yanındaki bu ev onun hayalindeki evdir.)
• In
- She is sitting in a leather chair in the lobby. (O lobide deri bir sandalyede oturuyor.)
- She was sleeping in an armchair. (O bir koltukta uyuyordu.)
- She lives in a small village. (O küçük bir köyde yaşar.)
• In front of
- The ball stopped in front of the car. (Top arabanın önünde durdu.)
- There is a car parked in front of my house. (Evimin önünde parketmiş bir araba var.)
• In back of
- Helen is standing in back of Martha. (Helen Martha’nın arkasında duruyor.)
• Inside
- It is warmer inside the house. (Evin içi daha sıcak.)
- These plants should be kept inside the house. (Bu bitkiler evin içinde muhafaza edilmelidir.)
• Beside
- The napkin is placed beside the plate. (Peçete tabağın yanına yerleştirilir.)
• Near
- You shouldn’t smoke near gasoline. (Gazolinin yakınında sigara içmemelisin.)
- They are sitting near the window. (Onlar camın yanında oturuyorlar.)
• On
- She sat on the sofa. (O koltuğa oturdu.)
- Put a stamp on the envelope. (Zarfın üzerine bir pul yapıştır.)
- He found the book on the table. (Masanın üzerinde bir kitap buldu.)
• On top of
- She wants whipped cream on top of her pie. (Kekinin üzerine krema istiyor.)
- The carpenter is on top of the house. (Tamirci evin üzerinde.)
• Opposite
- The school is opposite the park. (Okul parkın karşısındadır.)
• Outside
- There’s a bird’s nest outside my window. (Penceremin dışında bir kuş yuvası var.)
- The flowers were left outside the house all night. (Çiçekler tüm gece evin dışında bırakıldı.)
• Over
- The window is over the radiator. (Pencere radyatörün üzerindedir.)
- A plane flew over the school at noon. (Öğleyin okulun üzerinden bir uçak geçti.)
• To
- Martha went to school today. (Martha bugün okula gitti.)
- Attach the rope to the bumper of the car. (İpi arabanın tamponunun üzerine bağla.)
• Under
- The dog is under the desk. (Köpek sıranın altındadır.)
- Put it under the table. (Masanın altına koy.)
• Underneath
- The book is underneath the papers. (Kitap kağıtların altında.)
• Up
- I saw her walking up the street. (Onu caddeden yukarıya yürürken gördüm.)
• Down
- There is a small restaurant a mile down the road. (Yolun bir mil aşağısında küçük bir lokanta var.)
• Through
- She took a walk through the park. (Parkın içinden yürüdü.)
YÖN
• Across
- I am going across the street to see my friend. (Arkadaşımı görmek için caddenin karşısından gidiyorum.)
• At
- The child threw a stone at the dog. (Çocuk köpeğe bir taş attı.)
• By way of
- Can we drive to Bursa by way of Eskisehir? (Bursa’ya Eskişehir üzerinden gidebilir miyiz?)
- You can go there by way of the Suez Canal. (Oraya Suez Kanalından geçerek gidebilirsin.)
• Into
- We saw her going into the theater. (Onu tiyatroya girerken gördük.)
- The dog ran into the room. (Köpek odadan içeriye doğru koştu.)
• Down
- We saw you walking down Oxford Street. (Seni Oxford caddesinden aşağıya doğru yürürken gördük.)
• Out of
- She took some money out of her purse. (Çantasından biraz para çıkardı.)
- The children ran out of the burning building. (Çocuklar yanan binadan koşarak çıktılar.)
• To
- She went to the supermarket. (O süpermarkete gitti.)
• Through
- The bird flew through the open window. (Kuş açık pencereden uçup gitti.)
• Towards
- This road leads towards the sea. (Bu yol denize doğru gidiyor.)
- He walked towards the post office. (Postaneye doğru yürüdü.)
• Up
- The fish were swimming up the river. (Balık nehirden yukarıya doğru yüzüyordu.)
AMAÇ, NEDEN
• For
Take this medicine for your headache. (Başının ağrısı için bu ilacı al.)
• Of
- She died of a heart attack. (Kalp krizinden öldü.)
• Due to
- More people are using public transportation due to the fuel shortages. (Yakıt kaynaklarının azalmasına bağlı olarak birçok insan artık toplu ulaşım araçlarını kullanıyor.)
ZAMAN
• About
- I think she will be away about a week. (Sanırım yaklaşık bir hafta uzakta olacak.)
• After
- Would you please call after 9? (Lütfen saat 9’dan sonra arar mısınız?)
• Around
- I will get to my office around nine. (Ofisime saat 9 civarında varacağım.)
• At
- She told me to meet her at six o’clock. (Saat 6’da onunla buluşmamı söyledi.)
• Before
-You should take this medicine before mealtime. (Bu ilacı yemek vaktinden once almalısın.)
• By
- She should be back by seven. (Saat 7’ye kadar dönmeli.)
• During
-I think I will go to İzmir during the winter. (Sanırım kış boyunca İzmir’de olacağım.)
• Until
- I work from nine until five every day. (Hergün saat 9’dan 5’e kadar çalışıyorum.)
• In
- I can meet you in an hour. (Bir saat içinde seninle buluşacağım.)
- She will graduate in 1989. (1989’da mezun olacak.)
TARZ
• By
- I enjoy going there by bus. (Oraya otobüsle gitmeyi seviyorum.)
• In
- You can’t go to school in jeans. (Okula kotla gidemezsin.)
• Like
- This boy is walking like a duck. (Çocuk ördek gibi yürüyor.)
• With
- She is writing with a pencil. (O bir kalemle yazıyor.)
Would Like Nedir?
Would Like : Birinden kibarca bir şey istemek veya teklif ikram etmek için
kullanılır. Bütün özneler için kullanımı aynıdır.
Kısa
yazılışı : Öznelerden sonra “-d like to
” getirilirek yapılır.
Olumsuz
Yazılışı : “Would not like &
Wouldn’t like” şeklindedir.
***********************************************************************************
I’
d like to = I would like= I want to = İstiyorum
She’
d like to = She would like= She wants to = İstiyor
We’
d like to = We would like= We want to = İstiyoruz
They’
d like to = They would like= They want to = İstiyorlar
***********************************************************************************
***********************************************************************************
Örnek
Cümleler ;
I
would like to go to cinema.
Sinemaya gitmek istiyorum.
Sinemaya gitmek istiyorum.
I
would like to drink tea.
Çay içmek istiyorum.
Çay içmek istiyorum.
Would you like to
come to party?
Partiye gelmek ister misiniz?
Partiye gelmek ister misiniz?
Would
you like to drink anything?
Bişey içmek ister misiniz?
Bişey içmek ister misiniz?
What
would you like ?
Ne istersiniz?
Ne istersiniz?
He
would like to go home now.
O şimdi eve gitmek istiyor.
O şimdi eve gitmek istiyor.
We
would like to help you.
Biz sana yardım etmek istiyoruz.
Biz sana yardım etmek istiyoruz.
Would you like to have a coffee?
Bir çay almak ister misiniz?
Bir çay almak ister misiniz?
Wouldn’t
you like to have a coffee?
Bir çay almak istemez misini
Bir çay almak istemez misini
İstek göstermek için kullanılan bir çekimsiz
fiildir. Eğer istenen şey bir eylem değilse TO kullanılmaz.
I would like some coffee please. (Biraz kahve rica
edeyim.)
-Eğer istenen şey bir eylemi yerine getirmek ise TO
kullanılır ve hep olduğu gibi, ardından fiilin yalın biçimi gelir.
I would like to meet them. (Onlarla tanışmak isterim.)
-Would like çoğu kez yazıda olsun, konuşmada olsun özneyle kaynaştırılır.
I'd like to go.
He'd like to eat
We'd like to see.
-Soru cümlelerinde would
öznenin önüne geçer.
-Olumsuz cümlede would ve not
kaynaştırılır.
I wouldn't like to go there. (Oraya gitmek istemezdim
doğrusu.)
-Soru sözcüklü soru cümlesinde ise:
What would you like to drink? (Ne içmek isterdiniz?)
How would you like to go? (Nasıl gitmek
istersiniz/isterdiniz?)
PRESENT SIMPLE TENSE(GENİŞ ZAMAN)
Günlük davranışlarımızı veya evvelden beri sürekli olarak yaptığımız, yapmayı alışkanlık haline getirdiğimiz davranışları ifade etmek için kullandığımız bir tense (zaman) dir. Türkçe’de “Geniş Zaman” anlamındadır. “giderim, gelirim, yaparım, vb” şeklinde tercüme edilir.
Olumlu Cümle Yapısı:
Simple Present Tense’de olumlu cümlede yardımcı fiil kullanılmaz.
I / you / we / they + verb (fiil 1. halde) + Object(Nesne)
I play football everyday.
They go on a picnic every weekend.
Olumsuz Cümle Yapısı:
Simple Present Tense’de olumlu cümlede yardımcı fiil kullanılmaz. Fakat bir cümleyi olumsuz yapmak için yardımcı fiile ihtiyacımız vardır. Çünkü bir cümleyi olumsuz yapmak için o cümlenin yardımcı fiiline olumsuzluk eki olan “not” eklenir. Bundan dolayı
I / you / we / they + do not (don’t) + Verb(1) + Object
I don’t play football everyday.
They don’t go on a picnic every weekend.
Soru Cümle Yapısı:
Bir cümleyi soru yapmak için yine yardımcı fiile ihtiyacımız olduğundan bu yapıda da yardımcı fiil olan “do” yu kullanacağız. Bir cümleyi soru yapmak için yardımcı fiil özneden önce kullanılır. Simple present tense’de de “do” yardımcı fiilini özneden önce kullanacağız. Ve yine fiilin birinci hali kullanılır.
Do + I / you / we / they + Verb (1) + Object + ?
Do I play football everyday?
Do they go on a picnic every weekend?
**** Buraya kadar kullandığımız öznelere dikkat ederseniz hiç 3. tekil şahıs kullanmadık. Ama
3.TEKİL ŞAHIS
Olumlu cümle Yapısı:
He / she / it + Verb(-s) + Object
He plays football everyday.
She watches Tv every afternoon.
It runs very fast.
Olumsuz Cümle Yapısı:
Olumsuz ve soru cümlelerinde yardımcı fiilin sonuna (-es) eklenir (do + es = does ) ve bu durumda yani olumsuz ve soru cümlelerinde, yani ” does” kullanıldığı durumlarda artık fiile –s eklenmez ve birinci hali kullanılır.
He doesn’t play football everyday.
She doesn’t watch Tv every afternoon.
It doesn’t run very fast.
Soru Cümle Yapısı:
Does He play football everyday?
Does She watch Tv every afternoon?
Does It doesn’t run very fast?
SIMPLE PRESENT TENSE’in KULLANIĞI DURUMLAR:
a. Tekrarlaya geldiğimiz eylemleri veya alışkanlıkları ifade etmek için kullanılır.
I get up at 7 o’clock every morning.
My father usually watches the news in the evenings.
b. Sürekli (uzun süre için geçerli) durumları bildiren ifadelerde kullanılır.
He lives Denizli.
People speak English and French in
c. Her zaman geçerli genel veya doğal bir gerçeğin ifadesi için kullanılır.
Water boils at about 100 degrees.
d. Present Simple Tense a ayrıca sabit bir programa veya bir tarifeye bağlı gelecekteki olayları ifade etmek için de kullanılır.
The next train leaves at 7.00.
The film starts at 9:30tonight.
e. Spor müsabakası anlatımlarında, hikâyelemelerde de kullanılabilir.
İlhan shoots and goal!..
The little prince gets on his horse and rides away.But the evil king follows him…
f. Gündelik dilde bir şey yapmayı tarif ederken de kullanılabilir.
First, you put some oil. Then you break the eggs…
ÖNEMLİ NOT:
1. Always, usually, generaly, often, sometimes, seldom, rarely, hardly ever, never; every day, every morning, every year, every…; in the evenings, on Mondays, at the weekend…
vb. gibi sıklık bildiren kelimelerle present simple yaygın kullanılır.
He often goes swimming.
We usually have a barbuce in the evenings.
2. Who, what veya which özne durumunda olduğu zaman do/does kullanılmaz.
Who lives in this house?
3. (to) be fiilinin present simple şekli am, is, are’ dır.
He is a doctor.
I am from Denizli.
4.Vurgulama amacıyla do/ does yardımcı fiili olumlu ifadelerde de kullanılabilir.
He does read strange stories.
I do want a help, please.
5. Like, know, want gibi bir durum ifade
I don’t like this tea.
6.Üçüncü tekil şahıslarla yapılan olumlu cümlelerde fiillerin çoğu -s alır: works, plays, reads.
Sonu -ss, -sh, -ch, -z veya -o ile biten fiillere -es eklenir:
kisses, watches, wishes, goes.”
Sessiz harf + y” ile biten fiillerde -y, -i’ ye dönüşür.
study-studies, worry-worries vb.
Hello, My name is John. I am a teacher. I work in a big school. My wife wakes me up everyday at at 6 o'clock. I get up, get dressed and eat my breakfast in half an hour. Then, I drive my kids to their schools. Then I go to my school. The first lesson always starts at 7 o'clock in my school. I work 6 hours every work day. I spend my weekends with my family. We sometimes go and visit our friends. I love my family and I like my job.
Bu paragrafı, şu anda kadar
öğrendiklerimizi pekiştirmek için şimdi de başka birinin ağzından yazalım
The man's name is John. He is a
teacher. He works in a big school. His wife wakes him up everyday at 6 o'clock.
He gets up and gets dressed and eats his breakfast in half an hour. Then he
drives his kids to their schools. Then he goes to his school. The first lesson always
starts at 7 o'clock in his school. He works 6 hours every work day. He spends
his weekends with his family. He sometimes goes and visits his friends. He
loves his family and he likes his job
PRESENT CONTINUOUS TENSE
ŞİMDİKİ ZAMAN ( DEVAM EDEN )
Present Continuous Tense, Türkçemizdeki Şimdiki Zaman’ın hemen hemen aynı karşılığıdır. Biraz farklı kullanımları vardır.
Bu zamanın kurallar haricinde dikkat edilmesi gereken husus şudur.
Kullanılan be yardımcı fiili, yani şahıslara göre am, is, are kelimeleri cümle içerisinde kelime olarak içbir mana ifade etmezler. Bunların tek vazifeleri yardımcılıktır. İçinde bulunduğu cümlenin zamanını tayin ederler.
1. Structure : Yapı
I
|
am ( ‘m )
|
going.
|
Gidiyorum.
|
He
She It Ahmet Ayşe The cat |
is ( ’s )
|
Gidiyor. ( O erkek gidiyor. )
Gidiyor. ( O kız gidiyor. ) Gidiyor. ( O cansız veya hayvan gidiyor. ) Ahmet gidiyor. Ayşe gidiyor. Kedi gidiyor. |
|
We
You They Ali and Kemal The children |
are ( ‘re )
|
Gidiyoruz.
Gidiyorsun. Gidiyorsunuz. Gidiyorlar. Ali and Kemal gidiyor. Çocuklar gidiyor. |
2. Negative : Olumsuz
Olumsuz yaparken
I
|
am not
|
going.
|
Gitmiyorum.
|
He
She It |
is not (isn’t )
|
Gitmiyor.
|
|
We
You They |
are not ( aren’t )
|
Gitmiyor / uz / sun(sunuz) / lar.
|
3. Question : Soru
Soru yaparken
Am
|
I
|
going.
|
Gitmiyor muyum?
|
Is
|
he
she it |
Gitmiyor mu?
|
|
Are
|
we
you they |
Gitmiyor / mu / yuz / sun(sunuz) / lar mı?
|
Olumsuz soru yaparken
Am
|
I
|
not Aren’t
|
I
|
going?
|
Gitmiyor muyum?
|
Is
|
he
she it |
not Isn’t
|
he
she it |
Gitmiyor mu?
|
|
Are
|
we
you they |
not Aren’t
|
we
you they |
Gitmiyor muyuz / musun(uz) / lar mı?
|
4. Spelling of -ing : -ing ekinin yazılışı
Görüldüğü gibi, fiillerin bu zaman içerisinde kullanılabilmesi için ing takısı almaları lazımdır. Fiiller ing takısı alırlarken uyulması gereken kurallar şunlardır.
Fiillerin ekserisine -ing takısı eklenirken bir değişiklik olmaz.
Sonu e harfi ile biten fiillerde -e düşer.
come coming
live living
leave leaving
Ancak e den önce sesli bir harf varsa e düşmez.
Sonu l harfi ile biten fiillerin l den önce tek sesli olanlarında l çift olur.
towel towelling
enamel enamelling
travel travelling
Ancak Amerikan İngilizcesinde bu fiiller tek l ile yazılır.
toweling, enameling, traveling
l den önce birden fazla sesli harf varsa l çift olmaz.
sail sailing
heal healing
pool pooling
Sonu tek bir sessiz harfle biten ve tek sesli harfi olan tek heceli fiillerde son sessiz harf çift olur.
run running
sit sitting
stop stopping
ship shipping
fit fitting
beg begging
Bu şekillerdeki fiillerden sonu x, w ve y ile bitenlerde çiftleme olmaz.
sew sewing
saw sawing
bow bowing
box boxing
fix fixing
tax taxing
say saying
buy buying
toy toying
Birden fazla heceli fiillerden son hecesinde tek sesli harf bulunan ve tek sessiz harfle biten ve de okunurken vurgusu bu son hecede olan fiillerde son sessiz harf çift olur.
en’trap/ en’trapping
be’get/ be’getting
be’set /be’setting
pre’fer /pre’ferring
ad’mit/ ad’mitting
Ancak sonu p ile biten bu tip fiillerde vurgu son hecede olmasa bile p harfi çift olur.
kidnap _________ kidnapping
Yine aynı haldeki fiillerden sonu x, w ve y ile bitenlerde çiftleme olmaz.
re’new/ re’newing
en’joy/ en’joying
emp’loy/ emp’loying
affix/ affixing
al’low /al’lowing
Sonu -ie ile biten fiillerde -ie düşer ve yerine -y gelir.
tie tying
untie untying
lie lying
Sonu ic ile biten fiillere is k eklenir.
panic panicking
picnic picnicking
5. Present Continuous Tense ile cümle örnekleri
I am writing a letter. Ben mektup yazıyorum.
They are wrestling. Onlar güreşiyor.
The boy is reading a story. Çocuk hikaye okuyor.
She is washing the dishes. O bulaşıkları yıkıyor.
They aren’t sleeping. Onlar uyumuyor.
He isn’t waiting for you. O seni bekliyor.
The man isn’t running. Adam koşmuyor.
Are you listening to the radio? Radyo mu dinliyorsunuz?
Is he painting the door? O kapıyı mı boyuyor?
What are you eating? Ne yiyorsunuz?
Where are you going? Nereye gidiyorsunuz?
6. Usage :
Kullanıldığı yerler
Konuşma anında devam etmekte olan işlerin anlatılması. ( Türkçede de aynı durumda kullanım vardır. )
I am listening to the radio. Radyo dinliyorum.
They are playing football. Onlar futbol oynuyorlar.
He is writing a letter now. Şimdi mektup yazıyor.
My father is praying. Babam namaz kılıyor.
Konuşma anında yapılıyor olmasa bile o sıralarda yapılan işlerin anlatılması. ( Yine aynı kullanım Türkçede vardır.)
The man is painting our house. But he is drinking tea now. Adam evimizi boyuyor. Fakat şimdi çay içiyor.
Burada görüldüğü gibi adam konuşma anında boya yapmıyor, ama çayını bitirdikten sonra veya belki yarın boyamaya devam edecek.
Buna benzer iki misal daha görelim.
My brother is writing a book about roses. Kardeşim güller hakkında kitap yazıyor.
Our neighbours are renewing their windows. Komşularımız pencerelerini yeniliyorlar.
Bu iki olayda da sözün söylendiği an kestedilmemektedir.
Cümleyi söyleyeni veya cümlenin bahsettiği kişi ya da nesneyi yakından ilgilendiren zaman dilimlerinde olan olaylarda kullanılır. Bu kullanım da Türkçede mevcuttur.
He is studying very hard this year. He wants to pass the university exam. Bu yıl çok sıkı çalışıyor. Üniversite imtihanını kazanmak istiyor.
I am working in thet factory this summer to save money for school. Okula para biriktirmek için bu yaz o fabrikada çalışıyorum.
Bu iki cümlede görüldüğü gibi çok geniş bir zaman diliminde şimdiki zaman kullanılmaktadır.
Sabit olmayan, değişken olayların ifade edilmesinde
Everybody is growing old. Herkes yaşlanıyor.
Bu cümlede kastedilmek istenen mana yaşlanmanın herkesi içine aldığı değil, herkesin gün be gün yaşının artmasıdır.
Inflation is increasing. Enflasyon artıyor.
Bu iki cümlede de görüldüğü gibi bir değişiklik söz konusudur.
Always, continually, constantly ( daima, sürekli, hep ) gibi kelimelerle sık sık yapılan ve can sıkıcı olan işlerin anlatılmasında kullanılır.
Bu kullanımda da Türkçede rastlanmaktadır.
My husband is always reading. Kocam daima okuyor.
Burada kocasının okuma işinin aşırı oluşunu anlatmak istiyor. Bu cümlede kocasının “elinden kitap düşmüyor” manasını anlıyoruz. Bu tabiki cümleyi söyleyen kadının fikridir.
That boy is constantly speaking. O çocuk sürekli konuşuyor.
Bu cümlede yine cümleyi söyleyen kişiye göre çocuğun yerli yersiz konuşmakta, gevezelik etmekte olduğunu anlıyoruz.
I am continually breaking plates. Durmadan tabak kırıyorum.
Bu cümlede de cümleyi söyleyen kişinin belki talihsizliğine, belki sakarlığına sitem eder gibi bir hal içinde olduğunu sezebiliyoruz.
İçinde bulunduğumuz ana yakın olan gelecek zamana ait kesinlik kazanmış, her türlü ayarlamaları yapılmış olayların anlatılmasında. Bu kullanıma “gelecek için şimdiki zaman” denmektedir ve Türkçemizde buna benzer ifadelere rastlanmaktadır.
I am having dinner with the president this evening. Bu akşam başkanla yemek yiyorum.
Bu cümlede görüldüğü gibi bahsedilen zaman ( this evening ) konuşma anına göre gelecekte olan bir zamandır. Bu cümlede kesinlik kazanmış bir gelecek zaman olayını anlıyoruz.
We are playing football this Sunday. Bu pazar futbol oynuyoruz.
Yine bu cümlede de “oynayacağız” yerine “oynuyoruz” tabiri kullanılıyor, zira kesinlik kazanmış bir durum vardır.
Normalde gazete, radyo ve televizyon gibi kitle haberleşme araçlarında will / shall ile anlatılan resmi makamlara ve devlet erkanına ait plan ve programlar ( bunlar geleceğe ait olanlardır), halk arasında konuşma dilinde bahsedilirken bu zaman kullanılır.
The Minister of Education is opening a technical school in our city tomorrow afternoon. Yarın öğleden sonra Milli Eğitim Bakanı şehrimizde bir teknik okul açıyor.
Bu halk arasında söylenen bir sözdür.
7. Continuous ile kullanılmayan fiiller
Bu konuda dikkat edilmesi gereken husus şudur:
Türkçe mantığı ile hiçbir alakası olmayan bir mantık vardır. Bu mantık bazı fiillerin continuous halleri içerisinde kullanılmayışlarıdır.
Bu bahsi geçen fiiller continuous zamanlarda kullanılmaz.
Bunlar geniş zaman gibi kullanılır ama verdikleri mana şimdiki zamandır.
Türkçede bu tip fiillerde dahi biz -iyor takısını kullanabiliriz.
Bu fiillerin listesini ünitenin sonunda bulabilirsiniz. Ancak bazı fiiller mana değişikliğine göre bazen continuous olarak kullanılıyor, bazen de kullanılmıyorlar.
Bu fiilleri anlamak güç değildir. İnsanın kendi iradesii kullanarak, arzu, istek ve niyeti istikametinde yapabileceği işleri anlatmada kullandığı fiiller continuous olarak kullanılır.
I am playing football. Futbol oynuyorum.
I am writing a letter. Mektup yazıyorum.
Bu iki cümlede görüldüğü gibi oynamak ve yazmak insan iradesiyle yapabildiği işlerdir.
Ancak insanın iradesi dışında, elinde olmayarak gerçekleşen işleri anlatmada kullandığı fiiller continuous tenselerde kullanılmaz.
Bu fiiller genellikle hissiyat, duygu, düşünce ve mantık hislerini ifade etmede kullanılan fiillerdir.
I sea a car. Bir araba görüyorum.
I hear something. Bir şey duyuyorum.
Bu iki cümlede görüldüğü gibi duymak ve görmek insanın iradesi dışında gerçekleşen işlerdir. İnsan istese de istemese de duyar ve görür. Bunlar kendi elinde değildir. Bu yüzden hear ( duymak ) manasında olduğu zaman ve see ( görmek ) manasında olduğu zaman continuous tense lerde kullanılmaz.
Fakat bu iki fiil insan iradesi ile yapılabilecek olayları anlatmada kullanıldığı zaman continuous olarak kullanılabilir.
The judge is hearing the case. Hakim davayı dinliyor.
Bu cümlede görüldüğü gibi hear dinlemek manasında kullanılmıştır ve dinlemek hakimin iradesiyle yaptığı bir iştir.
I am seeing Mehmet tomorrow. Yarın Mehmet’i görüyorum.
Bu cümlede see her ne kadar Türçmezde görmek gibi tercüme edilse de buluşmak manasında kullanılmaktadır. Dolayısıyla see buluşmak manasında olunca continuous olarak kullanılıyor.
They are seeing about the old house. Eski evin icabına bakıyorlar.
The mechanic is seeing to my car. Tamirci arabama bakıyor. Yani tamir ediyor.
Bu cümlelerdeki mana değişikliğine da dikkat etmek lazım.
Continuous olarak kullanılmayan fiiller present continuous manasını simple present ile söylenerek verirler. Yukarıda anlatılan fiil türlerine birkaç örnek verelim.
She is thinking of her mother. Annesini düşünüyor.
She thinks she is the boss here. Buranın patronu olduğunu sanıyor.
The blind man is feeling the book. Kör adam kitabı yokluyor.
He feels that the house is shaking. Evin sallandığı hissine kapılıyor, zannediyor.
The queen is smelling a rose. Kraliçe gül kokluyor.
I smell gas in the kitchen. Mutfakta burnuma gaz kokusu geliyor.
She is expecting a call from her husband. Kocasından telefon bekliyor.
She expects he is all right. Sağlık durumunun ( kocasının ) yerinde olduğunu ümit ediyor, sanıyor.
The house is appearing among trees. Ev ağaçların arasında görünüyor.
The house appears comfortable. Evi rahat görünüyor. Yani görünüşünden öyle anlaşılıyor, gibi geliyor.
A cat is holding a mouse in its mouth. Bir kedi ağzında kedi tutuyor.
This bus holds sixty passengers. Bu otobüs altmış yolcu alır mı?
Why are you keeping that book? Niçin o kitabı saklıyorsun?
Why does he keep waiting? Niçin bekleyip duruyor?
Yukarıdaki misallerde görüldüğü gibi ikinci cümlelerde present continuous değil simple present kullanıyoruz.
Bir de bazı fiiller vardır ki, gerek insan iradesiyle ve gerekse insan iradesi dışında gerçekleşen olayları anlatmada kullanılsın, continuous olarak kullanılmazlar. Bu fiiller arasında mülkiyet yani sahiplik bildiren fiiller daha çok dikkat çekerler.
He owes me a lot of money. Bana çok ( para ) borcu var.
This book belongs to my father. Bu kitap babama aittir.
My uncle owns this house. Amcam bu eve sahiptir.
Bu cümlelerde görüldüğü gibi irade dahilinde olabilecek işler bile present continuous ile anlatılmıyor.
Normalde insan iradesi dışında gerçekleşen durumları ifade etmek için kullanılan like, love, hate, loathe gibi fiiller de normalde continuous zamanlarda kullanılmaz.
feel fiili insanın hal ve keyfini ifade
I am feeling happy. Kendimi mutlu hissediyorum.
He is feeling ill. Kendini hasta hissediyor.
They are feeling angry. Kızgınlar, bir şeylere canları sıkılıyor.
Aşağıdaki fiiller ise normalde continuous tense lerde kullanılmamakla birlikte, bazen değişik anlamlarda kullanıldıklarında, continuous tense lerde kullanılabilirler.
admire
appear
consider
expect
feel
find
forget
hate
hear
hope
imagine
like
look
love
mean
mind
observe
realize
recognize
regret
remember
see
smell
suppose
suspect
taste
think
wonder
Ayrıca
yukarıda sayılan fiillerin dışında da continuous tense lerde kullanılmayan
fiiller vardır. Ancak bunlar pek yaygın olmadıkları için buraya alınmamıştır
THIS, THAT, THESE, THOSE, ONE, ONES, OTHER (S), ANOTHER
THIS, THAT, THESE, THOSE, ONE, ONES, OTHER (S), ANOTHER
1. This
“This” kelimesi “bu” anlamına gelir ve konuşan kişinin yakınındaki nesneleri göstermek için kullanılır. Hem işaret sıfatı hem de işaret zamiri olarak kullanılır. İşaret sıfatı olarak kullanıldığında hemen ardından tekil bir isim gelir.
“This” kelimesi “bu” anlamına gelir ve konuşan kişinin yakınındaki nesneleri göstermek için kullanılır. Hem işaret sıfatı hem de işaret zamiri olarak kullanılır. İşaret sıfatı olarak kullanıldığında hemen ardından tekil bir isim gelir.
This car is very expensive. Bu araba çok pahalı.
Do you want this book? Bu kitabı istiyor musunuz?
This house belongs to my grandfather. Bu eve benim dedeme aittir.
This işaret zamiri olarak kullanıldığında hemen ardından tekil bir fiil gelir.
Do you want this book? Bu kitabı istiyor musunuz?
This house belongs to my grandfather. Bu eve benim dedeme aittir.
This işaret zamiri olarak kullanıldığında hemen ardından tekil bir fiil gelir.
This is a table. Bu masadır.
This is my umbrella. Bu benim şemsiyem.
What’s this? Bu nedir?
This ayrıca daha önce geçen bir isim, kalıp veya cümlenin de yerini tutabilir.
This is my umbrella. Bu benim şemsiyem.
What’s this? Bu nedir?
This ayrıca daha önce geçen bir isim, kalıp veya cümlenin de yerini tutabilir.
They jumped down from the second
floor. This was very dangerous. İkinci kattan atladılar. Bu çok tehlikeliydi.
He is following me again. He always
does this. Yine beni takip ediyor. Bunu her zaman yapar.
2. These
2. These
“This” kelimesinin çoğulu “these”
dir. Hem işaret
sıfatı hem de işaret zamiri olarak kullanılır. İşaret sıfatı olarak
kullanıldığında Türkçeye yine bu şekilde çevrilir ve hemen ardından çoğul bir
isim gelir.
These cars are very expensive. Bu
arabalar çok pahalı.
Do you want these books? Bu kitapları istiyor musunuz?
These houses belong to my grandfather. Bu evler benim dedeme aittir.
Do you want these books? Bu kitapları istiyor musunuz?
These houses belong to my grandfather. Bu evler benim dedeme aittir.
These işaret zamiri olarak
kullanıldığında hemen ardından çoğul bir yardımcı fiil gelir ve Türkçeye bunlar şeklinde çevrilir.
These are tables. Bunlar masadır.
These are my umbrellas. Bunlar benim şemsiyelerim.
What are these? Bunlar nedir?
These are my umbrellas. Bunlar benim şemsiyelerim.
What are these? Bunlar nedir?
3. That
“That” kelimesi Türkçeye “şu” veya “o” şeklinde
çevrilir ve konuşan kişinin uzağındaki nesneleri göstermek için kullanılır.
Hem işaret sıfatı hem de işaret zamiri olarak kullanılır. İşaret sıfatı
olarak kullanıldığında hemen ardından tekil bir isim gelir.
That house belongs to my
grandfather. Şu ev dedeme aittir.
Give me that dictionary. Şu sözlüğü bana ver.
That man is very generous. Şu adam çok cömerttir.
Give me that dictionary. Şu sözlüğü bana ver.
That man is very generous. Şu adam çok cömerttir.
That işaret zamiri olarak
kullanıldığında hemen ardından tekil bir fiil alır.
That is a map. Şu şemsiyedir.
That is my car. O benim arabamdır.
What is that? Şu nedir?
That is my car. O benim arabamdır.
What is that? Şu nedir?
That, this gibi daha geçen bir isim,
kalıp veya cümlenin de yerini tutabilir. Bu durumda o veya bu şeklinde tercüme
edilir.
He wanted to steal the radio. I
didn’t like that. O radyoyu çalmak istiyordu. Bu benim hoşuma gitmedi.
That ayrıca daha sonra göreceğimiz
relative clause konusunda which ve who nun yerini tutabilir.
That ayrıca “noun clause” larda “it”
ile başlayan cümle tiplerinde ve bazı bağlaçlarla kullanılır.
4. Those
4. Those
“That” kelimesinin çoğulu “those”
dur. Hem işaret
sıfatı hem de işaret zamiri olarak kullanılır. İşaret sıfatı olarak
kullanıldığında Türkçeye yine şu veya o şeklinde çevrilir ve hemen ardından
çoğul bir isim gelir.
Those cars are very expensive. Şu
arabalar çok pahalı.
Can you see those trees? Şu ağaçları görebiliyor musun?
Those students study very hard. Şu öğrenciler çok çalışırlar.
Can you see those trees? Şu ağaçları görebiliyor musun?
Those students study very hard. Şu öğrenciler çok çalışırlar.
Those işaret zamiri olarak
kullanıldığında hemen ardından çoğul bir yardımcı fiil gelir ve Türkçeye şunlar
veya onlar şeklinde çevrilir.
Those are oranges. Şunlar
portakaldır.
Those are my books. Şunlar benim kitaplarım.
What are those? Şunlar nedir?
Those are my books. Şunlar benim kitaplarım.
What are those? Şunlar nedir?
5. One
“One” İngilizcede değişik şekillerde
kullanılmaktadır. Burada bahsedeceğimiz sayı olan ve bir anlamına gelen one
değildir. Burada önce genel olarak kişi, insan anlamında kullanılan one dan
bahsedeceğiz.
One should clean one’s teeth
regularly. Kişi dişlerini düzenli olarak temizlemeli.
Can one swim in this take? Bu şehirde yüzülebilir mi?
One can watch good films in this
cinema. Bu sinemada
güzel filmler seyredebilirsiniz.
Özellikle konuşma dilinde
“one” yerine “you” kullanılabilir.
You can watch good films in this
cinema. Bu sinemada
güzel filmler seyredebilirsiniz.
Bu örnekteki you karşınızdaki veya
konuştuğunuz kişi değil, herhangi bir kişi anlamındadır. One ayrıca daha
önce geçen bir kelimenin yerine, tekrardan kaçınmak için kullanılılır.
Ancak yerine geçtiği kelimenin sayılabilen tekil bir isim olması gerekir. Bu
şekilde kullanılan one kelimesi cümledeki durumuna göre bazen Türkçeye hiç
çevrilmez, bazen olan, olanı şeklinde bazen de -li, -lı, -i, -ı gibi eklerle
çevrilir.
Örnekler
I need a pen. Have you got one? Bir
kaleme ihtiyacım var. Sende var mı?
A : Give me that book. Şu kıtabı bana ver.
B : Which one? Hangisini?
A : The green one. Yeşilini / Yeşil olanı.
A : Give me that book. Şu kıtabı bana ver.
B : Which one? Hangisini?
A : The green one. Yeşilini / Yeşil olanı.
I want to buy a shirt. Can I try on
that striped one? Bir gömlek satın almak istiyorum. Şu çizgili olana giyip
deneyebilir miyim?
A : That man is following us. Şu
adam bizi takip ediyor.
B : Which one? Hangisi?
A : The one with the brown suit. Kahverengi takım elbiseli.
B : Which one? Hangisi?
A : The one with the brown suit. Kahverengi takım elbiseli.
5. Ones
Çoğul bir kelimenin yerine, tekrardan kaçınmak için “one” yerine “ones” kullanılır. “Ones” ancak sayılabilen çoğul bir ismin yerine kullanılır.
Çoğul bir kelimenin yerine, tekrardan kaçınmak için “one” yerine “ones” kullanılır. “Ones” ancak sayılabilen çoğul bir ismin yerine kullanılır.
Örnekler
My new shoes are more comfortable
than the old ones. Yeni ayakkabılarım eskilerinden daha rahat.
A : Can you carry those boxes? Şu
kutuları taşıyabilir misin?
B : Which ones? Hangilerini?
A : The large ones. Büyüklerini / Büyük olanları.
B : Which ones? Hangilerini?
A : The large ones. Büyüklerini / Büyük olanları.
6. Another
Another kelimesi Türkçeye iki şekilde
çevrilebilir.
Birincisi; başka bir , değişik bir,
ikincisi; bir tane daha.
Türkçe çevirilerineden de anlaşılacağı gibi tekil bir kelimedir ve tekil bir isimle kullanılır. Ancak another dan sonra bir sayı veya few kelimesi gelirse çoğul bir isim gelir.
Birincisi; başka bir , değişik bir,
ikincisi; bir tane daha.
Türkçe çevirilerineden de anlaşılacağı gibi tekil bir kelimedir ve tekil bir isimle kullanılır. Ancak another dan sonra bir sayı veya few kelimesi gelirse çoğul bir isim gelir.
Örnekler
This pen doesn’t write. Give me
another ( one ) . Bu kalem yazmıyor. Bana başka bir kalem ver.
This jacket doesn’t fit me. Can I
try on another ( one ) ? Bu ceket bana uymuyor. Başka bir ceket deneyebilir
miyim?
The orange was delicious. Give me
another. Portakal lezzetliydi. Bir tane daha ver.
I’d like another cup of tea. Bir
fincan çay daha istiyorum.
Yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi
another hem sıfat hem de zamir olarak kullanılabilmektedir. Yani another dan
sonra bir isim gelmesi ( isim daha önce geçtiyse ) şart değildir.
Şimdi de another in çoğul bir
isimle kullanımına örnek verelim.
I’ll stay here for another few days.
Burada birkaç gün daha kalacağım.
We need another two hours. İki saate
daha ihtiyacımız var.
7. Other
Other kelimesi ise sıfat olarak kullanılır, zamir olarak kullanılmaz. Yani other kelimesinden sonra mutlaka bir isim gelir. Ancak the other(s)
zamir olarak kullanılabilir. Other
kelimesi zamir olarak ancak çoğul
şekliyle yani others olarak
kullanılır. Other başka, others ise başkaları veya bazıları olarak
çevrilir.
Örnekler
Some students played football,
others went to the park. Bazı öğrenciler futbol oynadılar, bazıları parka
gittiler.
I usually play with Ali but
sometimes I play with other children. Ben genellikle Ali ile oynarım ama bazen
başka çocuklarla da oynarım.
Bill and some other boys are coming
here. Bill ve başka birkaç çocuk buraya geliyor.
Did you buy any other things? Başka
şeyler satın aldın mı?
I’ll call you some other time. Seni
başka zaman ararım.
8. The other
The other diğeri anlamına gelir hem sıfat hem de zamir
olarak kullanılır ve tekil bir isimle birlikte kullanılır veya tekil bir ismin
yerini alır. The other ayrıca sıfat olarak çoğul bir ismin önüne de gelebilir. The others ise çoğul bir ismin yerini alır ve zamir olarak kullanılır.
There are two cars in the garage.
One is blue, the other is green. Garajda iki araba var. Biri mavi, diğeri
yeşil.
He held the boy with one hand and
the gun with the other. Bir eliyle çocuğu diğer eliyle silahı tuttu.
Where are the other children? Diğer
çocuklar nerede?
Two of the keys are here but I can’t
find the others. Anahtarların ikisi burada ama diğerlerini bulamıyorum.
Ali and Hasan are absent. The others
are here. Ali ve Hasan yok. Diğerleri burada.
This - These, That - Those
Type the plural form in the boxes below and change the verb
form.
For
example:
|
|
This
car is new.
|
These
cars are new.
|
That
girl goes to my school.
|
Those
girls go to my school.
|
1.
|
This
orange is very nice.
|
|
2.
|
That
student writes well.
|
|
3.
|
That
house is near the beach.
|
|
4.
|
This
book belongs to George.
|
|
5.
|
That
dog barks all night.
|
|
6.
|
That
computer is old.
|
|
7.
|
This
lesson is very difficult.
|
|
8.
|
That
person sings badly.
|
|
9.
|
This
exercise is easy.
|
|
10.
|
This
man works at my shop.
|
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder