SUBJECT
PRONOUNS
(ŞAHIS ZAMİRLERİ)
(ŞAHIS ZAMİRLERİ)
İngilizce’de ilk olarak
öğrenilmesi gereken temel kelimeler zamirlerdir. Bu kelimeler Türkçe'de olduğu
gibi isimlerini yerine kullanılır ve "zamir" diye
adlandırılır. Doğadaki her bir nesnenin mutlaka bu zamirler tarafından bir
karşılığı vardır. Cümlenin "öznesi"
konumunda başta bulunurlar ve cümle içinde başka
bir görevleri yoktur, yerleri asla değiştirilemez.
I ……. Ben
You … Sen,Siz
You … Sen,Siz
He ……. Erkekler için O
She ……Bayanlar için O
She ……Bayanlar için O
It ……. İnsan harici varlıklar için O
We …… Biz
They … Onlar
İngilizce cümle yapısını incelediğimizde her zaman Subject (Özne) - Verb (Eylem) - Object (Nesne) ana formülüyle karşılaşırız. Bu formülde zamirler her zaman "S" konumundadır.
EXAMPLES
I am a teacher (Ben bir öğretmenim)
She is ill (O -kız- hastadır).
They are playing football. (Onlar futbol oynuyorlar.)
We are studying English. (Biz İngilizce çalışıyoruz.)
We …… Biz
They … Onlar
İngilizce cümle yapısını incelediğimizde her zaman Subject (Özne) - Verb (Eylem) - Object (Nesne) ana formülüyle karşılaşırız. Bu formülde zamirler her zaman "S" konumundadır.
EXAMPLES
I am a teacher (Ben bir öğretmenim)
She is ill (O -kız- hastadır).
They are playing football. (Onlar futbol oynuyorlar.)
We are studying English. (Biz İngilizce çalışıyoruz.)
1.
The weather ………..very nice today.
2. I ……….not tired.
3. This ball ………..very heavy.
4. The dogs …………hungry. Let's feed them.
5. Look! Carol …………at home.
6. This castle ………..very old.
7. My brother and I ……….good football players.
8. Ann is at the supermarket and her children …………at school.
9. I ………..a student. My sister ………..a teacher.
10.My hands …………cold.
11.Canada ………a big country.
12.Ann …………a nice girl.
13.How ………….you?
14.They …………at school.
15.Can I have an apple? Yes, here you……….
2. I ……….not tired.
3. This ball ………..very heavy.
4. The dogs …………hungry. Let's feed them.
5. Look! Carol …………at home.
6. This castle ………..very old.
7. My brother and I ……….good football players.
8. Ann is at the supermarket and her children …………at school.
9. I ………..a student. My sister ………..a teacher.
10.My hands …………cold.
11.Canada ………a big country.
12.Ann …………a nice girl.
13.How ………….you?
14.They …………at school.
15.Can I have an apple? Yes, here you……….
Articles (a, an, the)
● A/AN
A-an isimlerin önüne gelir ve onların bütün benzerleri içinden “
herhangi bir “ tanesi olduğunu belirtmeye yarar. Örneğin bir keçi sürüsünden
hiç ayrım yapmadan bir tanesini seçelim. Bu seçtiğimiz keçi herhangi bir
özelliği olmayan, bütün benzerleri içinden sadece herhangi biridir. Veya bir
şey not almak için karşımızdan bir kalem istediğimizde, herhangi bir kalem
istiyoruzdur. İngilizce’de isimleri kullanma ihtiyacı hissettiğimizde mutlaka
onları genelleştiren ( herhangi bir anlamı veren ) bazı eklere ihtiyaç duyulur
ve bu ekler İngilizce gramerinde “ Article ” diye adlandırılır.
► İsimler sessiz bir harf ile başlıyorsa önüne (a), sesli bir harf
ile başlıyorsa (an) getirilir.
Examples;
- a pencil (bir kalem)
- a book (bir kitap)
- a teacher (bir öğretmen)
- an apple (bir elma)
- an engineer (bir mühendis)
- an inspector (bir müfettiş)
► “ a ve an “ sadece isimlerin önüne gelir, sıfat veya fiilerin önüne kesinlikle gelmez. Ayrıca a veya an gelen isimler mutlaka tekil olmalıdır, çoğul isimler article almaz.
► “ a ve an “ sadece isimlerin önüne gelir, sıfat veya fiilerin önüne kesinlikle gelmez. Ayrıca a veya an gelen isimler mutlaka tekil olmalıdır, çoğul isimler article almaz.
- a house
- an animal
- a go (yanlış, çünkü go bir fiildir)
► Sesli ve sessiz harf kavramı İngilizce’de kelimelerin yazılışı
değil okunuşuyla ilgilidir. Örneğin "university" kelimesinin ilk
harfi sesli olduğu halde okunuşu "yunivörsiti" şeklinde olduğu için
başına a gelir. Veya "hour" kelimesinin ilk harfi sessiz olduğu halde
"aır" şeklinde okunduğundan kelimenin başına an gelmesi gerekir.
- a university
- an hour
- an hour
► İngilizce’de sayılamayan isimlerin önüne "a" veya
"an" gelmez. İngilizce’deki sayılabilen ve sayılamıyan kelimelerin
mantığı Türkçe’ye göre terstir. Örneğin Türkçe’de "bir bardak veya bir
şişe su anlamında "bir su" diyebildiğimiz halde, İngilizce’de böyle
bir kullanım yoktur.
- a water (bir su olmaz)
- a weather (bir hava olmaz)
İngilizce Possessive Adjectives; İngilizce İyelik
sıfatları
İngilizce possessive
adjectives konusu Türkçe İyelik sıfatları - İyelik eki konusuna
karşılık gelir. Sahip olma durumlarını belirtmede kullanılırlar. İsimlerden
önce kullanılırlar.
Aşağıdaki örnek
cümle ve türkçelerini inceleyelim:
·
That's my
daughter.
Şu
benim kızım.
|
·
Is this your
book?
Bu
senin kitabın mı?
|
·
This is her
office.
Bu
onun ofisi.
|
·
I've got their
phone number.
Telefon
numaralarını unuttum.
|
Aşağıdaki tabloda
konu bütünlüğü açısından kişi-şahıs zamirleri ile iyelik sıfatları bir arada
verildi.
Kişi
Zamirleri
|
Possessive
Adjectives-İyelik Sıfatları
|
I -
Ben
|
My -
Benim
|
You
- Sen
|
Your
- Senin
|
He -
O (Erkek)
|
His
- Onun
|
She
- O (Dişi)
|
Her
- Onun
|
It -
O (Cansız, Cinssiz)
|
Its
- Onun
|
We -
Biz
|
Our
- Bizim
|
You
- Siz
|
Your
- Sizin
|
They
- Onlar
|
Their
- Onların
|
"my, your, her, his, its, our, their" tekil ya da çoğul
kullanımlarda değişime uğramadan aynen kalır.
·
Here's my book.
Kitabım
burada.
|
·
Here are my books.
Kitapların
burada.
|
Örnek
Cümleler ve Türkçeleri:
·
Alison is doing her
homework.
Alison
ödevini yapıyor. (onun ödevini)
|
·
Do you live with your
parents?
Ailenle
mi yaşıyorsun? (senin ailen)
|
·
We love our
new house.
Yeni
evimizi seviyoruz. (bizim yeni evimiz)
|
·
He's in his
office.
Ofisinde.
(onun ofisinde)
|
·
The children are
with their grandmother.
Çocuklar
büyük anneleriyle beraberler. (onların büyük anneleri)
|
·
I like my new
job.
Yeni
işimi seviyorum. (benim yeni işimi)
|
·
Amsterdam is famous
for its canals.
Amsterdam
kanallarıyla meşhurdur. (onun kanalları)
|
·
She's with her
boyfriend.
Erkek
arkadaşıyla birlikte. (onun erkek arkadaşı)
|
·
They haven't got their
umbrellas.
Şemsiyeleri
yok. (onların şemsiyeleri)
|
·
She's in her
bedroom.
Yatak
odasında. (onun yatak odasında)
|
·
He's looking for his
shoes.
Ayakkabılarını
arıyor. (onun ayakkabıları)
|
)PUT IN “I-he-she-you-it-her-his-my-your-its-our-
their.”
1) This is my dog. ____________________ name is Rafi.
2) A: Who’s that?
B:___________ is my English
teacher.______________ name is Mr Bricks.
3) Beatrice is from Canada but __________ isn’t Canadian.
__________ is English.
4) A: Is your friend American?
B: No, ________ isn’t . ___________ name
is Selin and __________ is from Turkey.
5) Fatih: Hello, my name is Fatih. What is ____________
name?
Jane: ________ name is Jane.
POSSESSIVE
“S”
*Possessive
“s” de bize sahiplik bildirir.Mesela;annemin adı derken oradaki “-nın,-nın”
ekini verebilmek için biz possessive “s” kullanmalıyız.Şimdi örneklerle daha
iyi anlayalım.
- My mother’s name is Mary.(Benim annemin ismi Mary dir.)
- Rob’s brother is an engineer.(Robun erkek kardeşi bir mühendistir.)
- His father’s car is very expensive.(Onun babasının arabası çok pahalıdır.)
*Bu konuda
dikkat etmemiz gereken önemli bir yer, ‘s’ gelerek çoğul yapılmış
kelimelerimize iyelik ekini nasıl getireceğimizdir.
- The girl’s clothes are very beautiful.
- The girls’ clothes are very beautiful.
*İki cümle
arasındaki fark sizce ne olabilir?Bir tanesinde kesme “s” den önceyken
diğerinde neden “s” den sonra olmuş olabilir?Cevabı aslında basit.Birinci
cümlemizde bir tek kız var ve onun elbiselerinden bahsediyoruz.İkinci cümlede
ise kızlar var ve onların elbiselerinden bahsediyoruz.Yani;öznem “s” eki
getirilerek çoğul yapılmışsa,özneye iyelik eki getirip daha sonra kesme işareti
koyuyoruz.
- The girl’s clothes are very beautiful.(Kızın elbiseleri çok güzeldir.)
- The girls’ clothes are very beautiful.(Kızların elbiseleri çok güzeldir.)
*Karıştırmamız
gereken bir yer daha var.o da, irregular plurallarımızdır.Bunlar “s” ile çoğul
yapılmadığı için possessive “s” normal tekillere nasıl geliyorsa aynı şekilde
gelecektir.Örneklerle daha anlaşılır olacaktır.
- A person’ idea —————– people’s ideas
- The man’s glasses —————– men’s glasses
- woman’s work —————– women’s work
- her child’s bike —————– her children’s bikes
have got / has got (sahip olma)
have/has got Türkçe’de sahip olmak anlamındadır. Sahip olduğunuz bir şeyi ifade etmek için kullanılır. Aşağıda şahıslara göre nasıl kullanıldığını gösteren tablo verilmiştir.
POSITIVE (OLUMLU)
|
NEGATIVE (OLUMSUZ)
|
QUESTION (SORU)
|
I have
got a car.
|
I haven’t
got a car.
|
Have I got a car?
|
You have
got a car.
|
You haven’t
got a car.
|
Have you got a car?
|
He has
got a car.
|
He hasn’t
got a car.
|
Has he got a car?
|
She has
got a car.
|
She hasn’t
got a car.
|
Has she got a car?
|
It has
got a car.
|
It hasn’t
got a car.
|
Has it got a car?
|
We have
got a car.
|
We haven’t
got a car.
|
Have we got a car?
|
They have
got a car.
|
They haven’t
got a car.
|
Have they got a car?
|
● DİKKAT!
- I have got a car. (Bir arabam var.)
Türkçe’ye çevirirken genelde "Bir arabaya sahibim" şeklinde çevirmeyiz. İki dil arasındaki bu farklılık bazen İngilizceyi yeni öğrenenler için sorun teşkil edebilir.
"Benim iki kızkardeşim var" cümlesini İngilizce’ye çevirmek isteyen bir kişi, "var" kelimesine aldanarak "there is/are" kalıbını kullanabilir ve tabi ki yanlış olur. O yüzden cümlenin sahiplik anlamı içerip içermediğine bakılmalıdır.
- She has got two sisters. (Onun iki kızkardeşi var veya o iki kızkardeşe sahiptir)
- We have got many pens. (Bizim çok kalemimiz var veya biz çok kaleme sahibiz)
► Have/has got veya sadece have/has
Sahip olmak kavramı İngilizce’de iki değişik şekilde ifade edilebilir. Değişik metinlerde farklı kullanımlara rastlayabiliriz. Özellikle İngiltere’de kullanılan İngilizce’de "have/has got" daha sık kullanılır.
- I have got a sister. (Bir kızkardeşim var.)
- I have a sister. (Bir kızkardeşim var.)
Bu iki cümle arasında anlam olarak fark yoktur. Ancak olumsuz ve sorularda durum aynı değildir. Aşağıda iki farklı şekilde kurulmuş cümlelerin olumsuz ve soru yapılış şekillerini inceleyiniz.
(+) I have got a book.
(-) I haven’t got a book.
(?) Have I got a book?
(+) I have a book.
(-) I don’t have a book.
(?) Do I have a book?
► Yanlış Kullanımlar
İki farklı kullanım birbiriyle karıştırılırsa gramatik açıdan hatalı olur. Yani soru ne şekilde sorulduysa, cevabın da aynı şekilde verilmesi gerekir.
A: Have you got a pencil?
B: No, I haven’t. (doğru)
No, I don’t. (yanlış)
A: Do you have any money?
B: No, I don’t. (doğru)
No, I haven’t. (yanlış)
► Deyimsel Kullanımlar
Have ve has in deyim gibi değişik şekillerde kullanılış biçimleri vardır. Bu kullanış biçiminde sahip olmak anlamı yoktur ve kesinlikle have got / has got kalıbıyla kullanılamaz.
- I usually have breakfast at seven. (Genellikle saat yedide kahvaltı ederim.)
- He is having a bath now. (Şimdi banyo yapıyor.)
- You’ll have trouble with that boy. (Şu çocukla başın derde girecek.)
EMİR CÜMLELERİ
IMPERATIVE (Go, Don't go)
1- These are imperatives: Bunlar emir cümleleridir.
Go. Help. Come. Wait.
We use the imperatives like this: Emir cümlerini bu şekilde kullanırız:
Come in! Have a cup of tea.
Turn left at the post office.
Don't touch! It's hot.
Note that sometimes the imperatives are one word, but often we give more information:
Dikkat ediniz emir cümleleri bazen tek bir kelimedir fakat genelde biz daha fazla bilgi veririz.
Help!
Help me!
Help me with my suitcase.
We can say please after an imperative to be more polite:
Daha nazik olmak için emir cümlerinin sonunda Please kullanırız.
Help me with my suitcase, please.
Hurry up, please. We're late.
Come here, please.
Listen to me, please.
2- We use Do not or Don't like this: Olumsuz emir cümlelerini bu şekilde kullanırız.
Don't be late.
Don't forget your books!
Don't wait for me.
We normally use the short form Don't
3- We use the imperative: Emir cümlerini kullanırız:
· to give instructions:
Talimatlar vermek için
Turn right at he corner.
Don't forget your passport.
Turn right at he corner.
Don't forget your passport.
· to give warnings:
Uyarılar vermek için
Look out! There's a car coming.
Be careful! That box is too heavy.
Look out! There's a car coming.
Be careful! That box is too heavy.
· To give advice: Öğüt
vermek için
Have a rest. You look tired.
Take a coat. It's cold today.
Don't see that film. It's terrible!
Have a rest. You look tired.
Take a coat. It's cold today.
Don't see that film. It's terrible!
· to ask people to do things:
İnsanlardan birşey yapmalarını istemek için
Come in please, and sit down.
Listen to this song. It's wonderful.
Pass the butter, please.
Come in please, and sit down.
Listen to this song. It's wonderful.
Pass the butter, please.
· to make offers:
Teklifler yapmak için
Have another orange juice.
Make yourself a cup of coffee.
Have another orange juice.
Make yourself a cup of coffee.
· to 'wish' things:
Birşeyler dilemek için
Have a good trip!
Have a nice holiday!
Have a good trip!
Have a nice holiday!
EXERCISES (ALIŞTIRMALAR)
A. Test. Boşluğa hangi emir cümleri gelmelidir?
1. ........... for me. I'm not coming tonight.
|
ADon't forget BDon't
wait CDon't listen to me DDon't
be late
|
2. ............. an umbrella with you. It's raining.
|
AOpen BCome
CPass DTake
|
3. ........... a rest. You look tired.
|
ACatch BTake
CHave DCome
|
4................ at the end of the road.
|
ATurn left BCome
in CHelp me! DStop
the car!
|
5. ............. to take your passport.
|
ADon't listen BDon't
be late CDon't forget DDon't
listen
|
6.............. There's a cat in the road.
|
ADon't be late! BStop
the car! CTurn right! DOpen
the door!
|
7. ............. to my party, please.
|
ADon't wait BDon't
listen CPass DCome
|
8. ............. the salt, please.
|
ATake BPass
CCatch DCome
|
9. ............. The bus leaves at 9 o'clock.
|
ADon't be late! BStop
the car! CHelp me! DDon't
talk!
|
10. ............. the first train in the morning.
|
AHave BTurn
left CCatch DOpen
|
|
-0 için zero veya oh denebilir. -11-19
arasındaki sayıların söylenişleri özeldir, ezberlenmelidir. -10'un katları
olan sayılar ezberlenmelidir. Daha sonra küsuratları söylenir.
|
|
-100'ün katlarını ifade etmek için önce 1
ile 9 arasındaki sayılar kullanılır. Daha sonra "hundred" kelimesi
kullanılır. Daha sonra "and" kelimesi kullanılır. Daha sonra da
küsurat söylenir.
|
|
Büyük
Sayılar
-1000'in
katlarını ifade etmek için önce 1 ile 999 arasındaki sayı söylenir, daha
sonra thousand kelimesi kullanılır. Daha sonra da küsurat söylenir. Gerektiği
zaman "hundred" kelimesinden sonra "and" demeyi de
unutmayalım
|
|
Genel olarak yöntem Türkçemizdeki kullanıma
çok benziyor. Dikkat edilmesi gereken noktalar: -yüz, bin ve milyonları ifade
edeceğimiz zaman "one" yerine "a" de kullanabilir.
|
|
-Yüzden büyük sayıları söylerken, küsuratın
son iki basamağından önce "and" kelimesi söylenir.
|
-Ayrıca, günlük kullanımda bazen 10 000 den
küçük sayıları söylerken, thousand kelimesini kullanılmadan 100 ün katları
olarak ifade edilebiliyor.
|
|
Bu kural özellikle 100 ün tam katı olan
sayılarda ve genelde de paradan bahsederken kullanılıyor.
|
7 500$ That car costs seventy five hundred dollars
|
|
Ondalıklar
-Ondalık
sayılar nasıl söylenir? bunun için en kolay yöntem: tam sayıyı söyledikten
sonra "point" deyip, ondalığın devamını olduğu gibi okumak.
|
|
Sıra
Sayılar
|
|
İngilizce olarak sıra sayıları belirtmek
istersek, 1 (ve 1 ile biten sayılara [81 gibi]) sayısına "st", 2
sayısına "nd" 3 sayısına "rd" ekleriz. Diğer sıra sayılar
sonlarına "th" eklenerek oluşturulur. Bu eklerin
"üstsimge" olarak yazılması gerekir.
|
Ordinal
Numbers
Hepimiz İngilizce de 1 den başlayıp 100 e kadar saymasını
biliyoruz. Buna ek olarak bu konumuzda da “sıra
sayı sıfatlarını”
yani “ordinal numbers” göreceğiz. Biz sıra sayı sıfatlarını yaparken genelde,
sonlarına “th” getiriyoruz ama birinci, ikinci ve üçüncü derken bu böyle
olmuyor. Bazı sayılarımızda da yazım değişiklikleri meydana gelebiliyor.
Bunlara dikkat etmemiz gereklidir. En açık şekilde anlayabilmek için aşağıdaki
tabloyu inceleyelim.
1
|
st
|
first
|
11
|
th
|
eleventh
|
21
|
st
|
twenty-first
|
40
|
th
|
fortieth
|
2
|
nd
|
second
|
12
|
th
|
twelfth
|
22
|
nd
|
twenty-second
|
50
|
th
|
fiftieth
|
3
|
rd
|
third
|
13
|
th
|
thirteenth
|
23
|
rd
|
twenty-third
|
60
|
th
|
sixtieth
|
4
|
th
|
fourth
|
14
|
th
|
fourteenth
|
24
|
th
|
twenty-fourth
|
70
|
th
|
seventieth
|
5
|
th
|
fifth
|
15
|
th
|
fifteenth
|
25
|
th
|
twenty-fifth
|
80
|
th
|
eightieth
|
6
|
th
|
sixth
|
16
|
th
|
sixteenth
|
26
|
th
|
twenty-sixth
|
90
|
th
|
ninetieth
|
7
|
th
|
seventh
|
17
|
th
|
seventeenth
|
27
|
th
|
twenty-seventh
|
100
|
th
|
one hundredth
|
8
|
th
|
eighth
|
18
|
th
|
eighteenth
|
28
|
th
|
twenty-eighth
|
1,000
|
th
|
one thousandth
|
9
|
th
|
ninth
|
19
|
th
|
nineteenth
|
29
|
th
|
twenty-ninth
|
|
|
|
10
|
th
|
tenth
|
20
|
th
|
twentieth
|
30
|
th
|
thirtieth
|
|
|
|
Sayı sıfatlarının, birinci ikinci ve üçüncü
hariç sonuna “-th” getirilerek yapıldığından bahsetmiştik. Aşağıda verilen birkaç sıra sıfatının sonuna “-th” eki
gelmesine rağmen yazılışlarında küçük değişiklikler olduğunu fark edeceksiniz.
Şimdi lütfen aşağıdaki örneği inceleyiniz.
PRESENT SIMPLE
TENSE(GENİŞ ZAMAN)
Günlük davranışlarımızı veya evvelden beri sürekli olarak yaptığımız, yapmayı alışkanlık haline getirdiğimiz davranışları ifade etmek için kullandığımız bir tense (zaman) dir. Türkçe’de “Geniş Zaman” anlamındadır. “giderim, gelirim, yaparım, vb” şeklinde tercüme edilir.
Olumlu Cümle Yapısı:
Simple Present Tense’de olumlu cümlede yardımcı fiil kullanılmaz.
I / you / we / they + verb (fiil 1. halde) + Object(Nesne)
I play football everyday.
They go on a picnic every weekend.
Olumsuz Cümle Yapısı:
Simple Present Tense’de olumlu cümlede yardımcı fiil kullanılmaz. Fakat bir cümleyi olumsuz yapmak için yardımcı fiile ihtiyacımız vardır. Çünkü bir cümleyi olumsuz yapmak için o cümlenin yardımcı fiiline olumsuzluk eki olan “not” eklenir. Bundan dolayı
I / you / we / they + do not (don’t) + Verb(1) + Object
I don’t play football everyday.
They don’t go on a picnic every weekend.
Soru Cümle Yapısı:
Bir cümleyi soru yapmak için yine yardımcı fiile ihtiyacımız olduğundan bu yapıda da yardımcı fiil olan “do” yu kullanacağız. Bir cümleyi soru yapmak için yardımcı fiil özneden önce kullanılır. Simple present tense’de de “do” yardımcı fiilini özneden önce kullanacağız. Ve yine fiilin birinci hali kullanılır.
Do + I / you / we / they + Verb (1) + Object + ?
Do I play football everyday?
Do they go on a picnic every weekend?
**** Buraya kadar kullandığımız öznelere dikkat ederseniz hiç 3. tekil şahıs kullanmadık. Ama
3.TEKİL ŞAHIS
Olumlu cümle Yapısı:
He / she / it + Verb(-s) + Object
He plays football everyday.
She watches Tv every afternoon.
It runs very fast.
Olumsuz Cümle Yapısı:
Olumsuz ve soru cümlelerinde yardımcı fiilin sonuna (-es) eklenir (do + es = does ) ve bu durumda yani olumsuz ve soru cümlelerinde, yani ” does” kullanıldığı durumlarda artık fiile –s eklenmez ve birinci hali kullanılır.
He doesn’t play football everyday.
She doesn’t watch Tv every afternoon.
It doesn’t run very fast.
Soru Cümle Yapısı:
Does He play football everyday?
Does She watch Tv every afternoon?
Does It doesn’t run very fast?
SIMPLE PRESENT TENSE’in KULLANIĞI
DURUMLAR:
a. Tekrarlaya geldiğimiz eylemleri veya alışkanlıkları ifade etmek için kullanılır.
I get up at 7 o’clock every morning.
My father usually watches the news in the evenings.
b. Sürekli (uzun süre için geçerli) durumları bildiren ifadelerde kullanılır.
He lives Denizli.
People speak English and French in
c. Her zaman geçerli genel veya doğal bir gerçeğin ifadesi için kullanılır.
Water boils at about 100 degrees.
d. Present Simple Tense a ayrıca sabit bir programa veya bir tarifeye bağlı gelecekteki olayları ifade etmek için de kullanılır.
The next train leaves at 7.00.
The film starts at 9:30tonight.
e. Spor müsabakası anlatımlarında, hikâyelemelerde de kullanılabilir.
İlhan shoots and goal!..
The little prince gets on his horse and rides away.But the evil king follows him…
f. Gündelik dilde bir şey yapmayı tarif ederken de kullanılabilir.
First, you put some oil. Then you break the eggs…
ÖNEMLİ NOT:
1. Always, usually, generaly, often, sometimes, seldom, rarely, hardly ever, never; every day, every morning, every year, every…; in the evenings, on Mondays, at the weekend…
vb. gibi sıklık bildiren kelimelerle present simple yaygın kullanılır.
He often goes swimming.
We usually have a barbuce in the evenings.
2. Who, what veya which özne durumunda olduğu zaman do/does kullanılmaz.
Who lives in this house?
3. (to) be fiilinin present simple şekli am, is, are’ dır.
He is a doctor.
I am from Denizli.
4.Vurgulama amacıyla do/ does yardımcı fiili olumlu ifadelerde de kullanılabilir.
He does read strange stories.
I do want a help, please.
5. Like, know, want gibi bir durum ifade
I don’t like this tea.
6.Üçüncü tekil şahıslarla yapılan olumlu cümlelerde fiillerin çoğu -s alır: works, plays, reads.
Sonu -ss, -sh, -ch, -z veya -o ile biten fiillere -es eklenir:
kisses, watches, wishes, goes.”
Sessiz harf + y” ile biten fiillerde -y, -i’ ye dönüşür.
study-studies, worry-worries vb.
Hello, My name is John. I am a teacher. I work in a big school. My wife wakes me up everyday at at 6 o'clock. I get up, get dressed and eat my breakfast in half an hour. Then, I drive my kids to their schools. Then I go to my school. The first lesson always starts at 7 o'clock in my school. I work 6 hours every work day. I spend my weekends with my family. We sometimes go and visit our friends. I love my family and I like my job.
Bu paragrafı, şu anda kadar
öğrendiklerimizi pekiştirmek için şimdi de başka birinin ağzından yazalım
The man's name is John. He is a teacher. He works in a big
school. His wife wakes him up everyday at 6 o'clock. He gets up and gets
dressed and eats his breakfast in half an hour. Then he drives his kids to
their schools. Then he goes to his school. The first lesson always starts at 7
o'clock in his school. He works 6 hours every work day. He spends his weekends
with his family. He sometimes goes and visits his friends. He loves his family
and he likes his job
-Read the paragraph and answer the questions: (5pts)
-Read the paragraph and answer the questions: (5pts)
Brian is a doctor. He looks after sick
people. He usually gets up at 6.00 o’clock. Today he is late, it is 6.30 and he
is still in bed. He usually goes to work by train but today he is driving to
work. He arrives at work at 6.30 every morning but it is 7.30 now and he is
still driving. It’s 12.00 o’clock now. He always has his lunch at 12.00 but
today he isn’t having lunch at 12.00, he is looking after his sick patients. It
is half past seven now, Brian is watching TV. He usually watches TV at half
past seven because his favourite programme starts at half past seven. Brian has
his dinner at 8.30 everyday and he is having dinner now. It is 24.00 now Brian is going to bed. He
always goes to bed at 24.00.
1. What
does Brian do? :..........................................................................
2. What
time does he usually get up? :.................................................................................
3. What
time does he arrive at work every day? :......................................................................................
4. Why
is he driving to work today? :
......................................................................................
5. How
does he usually go to work?
:..............................................................................................
ANSWER THESE
QUESTIONS
1. How do you feel when you fail the class?
……………………………………………………….
2. How does your mother cook?
……………………………………………………….
3. What do you do when you switch off the TV?
……………………………………………………….
4. Where do you go when you wear nice clothes?
……………………………………………………….
5. How do you spend your free time?
……………………………………………………….
6. What is your mother like?
……………………………………………………….
7. Where do you save your money?
……………………………………………………….
8. What do you hate doing?
……………………………………………………….
9. What do you use for cooking?
……………………………………………………….
10. Where does a bus stop?
……………………………………………………….
11. Do you generally put your pets out at nights, why or why
not?
……………………………………………………….
12. How often do you go shopping?
……………………………………………………….
13. What do you want to be, why?
……………………………………………………….
14. What do your parents do at your birthday?
15. Which lessons are you bad at, why?
……………………………………………………….
(15x2=30pts.)
G. Use do, does, am, is or
are.
- ………. the people in the room?
- Those students ………… not study very hard.
- ………… Denis like animals?
- These girls ………….. students here.
- We ………… not have a lot of friends.
- Mr. Black ………… not busy today.
- Selina ………… not know the correct answer.
- They …………not here now.
- ………… that a hat on the sofa?
………… Mrs. Brown come from Germany?
(GENİŞ ZAMANLA İLGİLİ
ALIŞTIRMALAR)
Geniş zaman sürekli
devam eden, tekrarlanan işleri anlatır.
I work : Çalışırım
You work : Çalışırsın.(sen)
He works : Çalışır.(erkekler için)
She Works: Çalışır.(bayanlar için)
It Works: : Çalışır. (cansız ve hayvan için)
We work : Çalışırız.
You work : Çalışırsınız.(siz)
They work: Çalışırlar.
3. tekil şahıslarda fiilin -S takısına dikkat ederek
aşağıdaki fiilleri uygun halde yazın.
- She (read)………….books every day.
- They (come )……………..to school by minibus .
- Canan (work)…………….very hard at home.
- I (like)……………….to sit at the seaside in Alanya.
- We always (do) …………..the exercises very carefully.
- Elif never (cook) ……………meals to us at home.
- Some students (drive) ……………..very fast at school campus.
- He (speak)……………..two languages ; English and French .
- We (watch) …………..good films on tv every day.
- Furkan ( play) ……………computer games at home,he likes Sims Game.
- Harun (go) …………….to bed at 9 every night.
- Enes (play)…………..the piano very well.
- She (do) ……….all the work alone.
- Even best students (make ) ……………..mistakes in final exams
- He usually (get) ………….high marks in exams.
- The bus (leave) ……………….at 5 o’clock .
- The class (begin)……………at 8:15
- We (do) ……………a lot of favors to the poor .
- They (speak)……………..Turkish well because they (live)………..in Turkey.
VOCABULARY: like:sevmek, speak:konuşmak, drive: araba
sürmek, watch: seyretmek, play:oynamak ,çalmak,
do:yapmak,make:yapmak,get:almak,language:dil,cook:pişirmek
H) Fill in the blanks with the correct form of the verbs in brackets
Mark
_________ (wake) Henry up at seven o´clock.
Does
Mark _________ (get up) immediately?
Ann
_________ (go) to the bathroom and _________ (wash) her face.
_________
she _________ ( prepare) breakfast for her and her brother?
Everyday
Ann _________ (take) her dog for a walk in the park.
_________
they _________ (go) for a walk in the park near their house?
Ann´s
grandmother sometimes _________ (get) lost in London.
H) Write these
sentences again and use the adverbs in brackets.
Mark
stays at home (usually)
______________________________________________
Fred
watches TV. (every evening)
______________________________________________
Ann
listens to the radio ( often)
______________________________________________
Mary
visits her cousins ( sometimes)
______________________________________________
Robin
helps his brother with his homework ( never)
______________________________________________
Peter
plays tennis with her friends (twice a week)
______________________________________________
British
students ride their bikes to college. (always)
______________________________________________
Margaret
and I study together. (every Wednesday)
______________________________________________
I
do my homework after dinner. (rarely)
______________________________________________
I
listen to music with my mother. ( seldom)
______________________________________________
I)
Complete
these sentences according to your own opinion (affirmative or negative)
Every
day I ___________( have) breakfast at home before going to school.
I
usually ___________(visit) my friends at weekends.
I
___________(bake) a cake for dessert on Saturdays.
Every
Wednesday I ___________(go) home earlier.
On
Fridays I ___________(swim) in the health center.
I
always ___________(sleep) eight hours.
I
___________(like) orange juice.
I___________(be)
in good shape.
I___________(work)
very hard every day.
I
___________(remember) the things I see during my holidays.
CAN
Can bir
yardımcı fiildir, modal yardımcı fiilidir. Can, bir şeyin mümkün olup olmadığı
ya da birisinin birşeyi yapma becerisinin olup olmadığını anlatırken
kullanılır. Rica, istek, izin gibi durumlarda da can kullanılabilir. Örnek kullanım
alanları:
Olasılık, ihtimal, kabliyet ve yeteneklerden bahsederken.
İstekte bulunurken.
İzin verme ve isteme durumlarında can kullanılır.
Can’in Genel Yapısı
Özne + can + esas fiil
Özne yardımcı fiil esas fiil
+ I can play football.
- He cannot play football.
can’t
? Can you play football?
Olasılık, ihtimal, kabliyet ve yeteneklerden bahsederken.
İstekte bulunurken.
İzin verme ve isteme durumlarında can kullanılır.
Can’in Genel Yapısı
Özne + can + esas fiil
Özne yardımcı fiil esas fiil
+ I can play football.
- He cannot play football.
can’t
? Can you play football?
Yukarıdaki
örnek cümlelerde şunlara dikkat edelim:
“Can” de herhangi bir dğeişiklik yok.
Esas fiil de yalın halde.
Can in Kullanımı ve örnek cümleler.
Can: Olasılık, ihtimal, kabiliyet ve yeteneklerin anlatıldığı durumlarda kullanılır. Örnek cümeler:
He can drive a motorbike.
Motosiklet sürebilir.
Adam can speak French.
Adam Fıransızca konuşabilir.
I cannot see you. (I can’t see you.)
Seni göremiyorum.
Can: İstek, Rica ve emir cümlelerinde kullanılır.Örnek cümeler:
Can i have a glass of water, please?
Bir bardak su alabilirmiyim lütfen?
Can you go there for a while.
Bir süre için oraya gidermisin.
Can you be quiet!.
Sessiz olurmusun lütfen.
Can: İzin durumlarında kullanılır. Örnek cümeler:
Can i borrow your dictionary?
Sözlüğünü ödünç alabilirmiyim?
Can i close the window?
Pencereyi kapatabilirmiyim
“Can” de herhangi bir dğeişiklik yok.
Esas fiil de yalın halde.
Can in Kullanımı ve örnek cümleler.
Can: Olasılık, ihtimal, kabiliyet ve yeteneklerin anlatıldığı durumlarda kullanılır. Örnek cümeler:
He can drive a motorbike.
Motosiklet sürebilir.
Adam can speak French.
Adam Fıransızca konuşabilir.
I cannot see you. (I can’t see you.)
Seni göremiyorum.
Can: İstek, Rica ve emir cümlelerinde kullanılır.Örnek cümeler:
Can i have a glass of water, please?
Bir bardak su alabilirmiyim lütfen?
Can you go there for a while.
Bir süre için oraya gidermisin.
Can you be quiet!.
Sessiz olurmusun lütfen.
Can: İzin durumlarında kullanılır. Örnek cümeler:
Can i borrow your dictionary?
Sözlüğünü ödünç alabilirmiyim?
Can i close the window?
Pencereyi kapatabilirmiyim
A. Read
the text and answer the questions.
WINTER
Winter is my favourite season because everywhere is white and there is
snow all around us. There aren’t any flowers or leaves on the trees but snow is
wonderful.
It is very cold outside in winter. You can go out, but you must wear
thick clothes.
You must wear a coat, a hat, gloves, and boots. You
can feel cold but very happy in winter because you can play with snow or make a
snowman with a carrot nose. On the other hand, you can go to mountains and you
can ski. You must be careful because you can fall down and break your arm or
leg. Sometimes the roads can be icy and you must walk carefully.
Days are short, but nights are long in winter. You can sit and watch TV
or read books next to a warm fire. Be careful. You mustn’t touch your finger to
the stove because you can burn your finger.
You must eat fruit and vegetables and drink hot tea because the weather
is cold and you can be ill easily.
1. What kind of activities
can people do outside in winter?
…………………………….
2. Can you wear a T- shirt
in winter?
…………………………….
3. What can people do at
nights in winter?
…………………………….
4. Why mustn’t you touch the
stove? …………………………….
5. What kind of things can
you eat in winter?
…………………………….
PRESENT CONTINUOUS TENSE
ŞİMDİKİ ZAMAN ( DEVAM EDEN )
Present Continuous Tense, Türkçemizdeki Şimdiki Zaman’ın hemen hemen aynı karşılığıdır. Biraz farklı kullanımları vardır.
Bu zamanın kurallar haricinde dikkat edilmesi gereken husus şudur.
Kullanılan be yardımcı fiili, yani şahıslara göre am, is, are kelimeleri cümle içerisinde kelime olarak içbir mana ifade etmezler. Bunların tek vazifeleri yardımcılıktır. İçinde bulunduğu cümlenin zamanını tayin ederler.
1. Structure : Yapı
I
|
am ( ‘m )
|
going.
|
Gidiyorum.
|
He
She It Ahmet Ayşe The cat |
is ( ’s )
|
Gidiyor. ( O erkek gidiyor. )
Gidiyor. ( O kız gidiyor. ) Gidiyor. ( O cansız veya hayvan gidiyor. ) Ahmet gidiyor. Ayşe gidiyor. Kedi gidiyor. |
|
We
You They Ali and Kemal The children |
are ( ‘re )
|
Gidiyoruz.
Gidiyorsun. Gidiyorsunuz. Gidiyorlar. Ali and Kemal gidiyor. Çocuklar gidiyor. |
2. Negative : Olumsuz
Olumsuz yaparken
I
|
am not
|
going.
|
Gitmiyorum.
|
He
She It |
is not (isn’t )
|
Gitmiyor.
|
|
We
You They |
are not ( aren’t )
|
Gitmiyor / uz / sun(sunuz) / lar.
|
3. Question : Soru
Soru yaparken
Am
|
I
|
going.
|
Gitmiyor muyum?
|
Is
|
he
she it |
Gitmiyor mu?
|
|
Are
|
we
you they |
Gitmiyor / mu / yuz / sun(sunuz) / lar mı?
|
Olumsuz soru yaparken
Am
|
I
|
not Aren’t
|
I
|
going?
|
Gitmiyor muyum?
|
Is
|
he
she it |
not Isn’t
|
he
she it |
Gitmiyor mu?
|
|
Are
|
we
you they |
not Aren’t
|
we
you they |
Gitmiyor muyuz / musun(uz) / lar mı?
|
4. Spelling of -ing : -ing ekinin yazılışı
Görüldüğü gibi, fiillerin bu zaman içerisinde kullanılabilmesi için ing takısı almaları lazımdır. Fiiller ing takısı alırlarken uyulması gereken kurallar şunlardır.
Fiillerin ekserisine -ing takısı eklenirken bir değişiklik olmaz.
Sonu e harfi ile biten fiillerde -e düşer.
come coming
live living
leave leaving
Ancak e den önce sesli bir harf varsa e düşmez.
Sonu l harfi ile biten fiillerin l den önce tek sesli olanlarında l çift olur.
towel towelling
enamel enamelling
travel travelling
Ancak Amerikan İngilizcesinde bu fiiller tek l ile yazılır.
toweling, enameling, traveling
l den önce birden fazla sesli harf varsa l çift olmaz.
sail sailing
heal healing
pool pooling
Sonu tek bir sessiz harfle biten ve tek sesli harfi olan tek heceli fiillerde son sessiz harf çift olur.
run running
sit sitting
stop stopping
ship shipping
fit fitting
beg begging
Bu şekillerdeki fiillerden sonu x, w ve y ile bitenlerde çiftleme olmaz.
sew sewing
saw sawing
bow bowing
box boxing
fix fixing
tax taxing
say saying
buy buying
toy toying
Birden fazla heceli fiillerden son hecesinde tek sesli harf bulunan ve tek sessiz harfle biten ve de okunurken vurgusu bu son hecede olan fiillerde son sessiz harf çift olur.
en’trap/ en’trapping
be’get/ be’getting
be’set /be’setting
pre’fer /pre’ferring
ad’mit/ ad’mitting
Ancak sonu p ile biten bu tip fiillerde vurgu son hecede olmasa bile p harfi çift olur.
kidnap _________ kidnapping
Yine aynı haldeki fiillerden sonu x, w ve y ile bitenlerde çiftleme olmaz.
re’new/ re’newing
en’joy/ en’joying
emp’loy/ emp’loying
affix/ affixing
al’low /al’lowing
Sonu -ie ile biten fiillerde -ie düşer ve yerine -y gelir.
tie tying
untie untying
lie lying
Sonu ic ile biten fiillere is k eklenir.
panic panicking
picnic picnicking
5. Present Continuous Tense ile cümle örnekleri
I am writing a letter. Ben mektup yazıyorum.
They are wrestling. Onlar güreşiyor.
The boy is reading a story. Çocuk hikaye okuyor.
She is washing the dishes. O bulaşıkları yıkıyor.
They aren’t sleeping. Onlar uyumuyor.
He isn’t waiting for you. O seni bekliyor.
The man isn’t running. Adam koşmuyor.
Are you listening to the radio? Radyo mu dinliyorsunuz?
Is he painting the door? O kapıyı mı boyuyor?
What are you eating? Ne yiyorsunuz?
Where are you going? Nereye gidiyorsunuz?
6. Usage :
Kullanıldığı yerler
Konuşma anında devam etmekte olan işlerin anlatılması. ( Türkçede de aynı durumda kullanım vardır. )
I am listening to the radio. Radyo dinliyorum.
They are playing football. Onlar futbol oynuyorlar.
He is writing a letter now. Şimdi mektup yazıyor.
My father is praying. Babam namaz kılıyor.
Konuşma anında yapılıyor olmasa bile o sıralarda yapılan işlerin anlatılması. ( Yine aynı kullanım Türkçede vardır.)
The man is painting our house. But he is drinking tea now. Adam evimizi boyuyor. Fakat şimdi çay içiyor.
Burada görüldüğü gibi adam konuşma anında boya yapmıyor, ama çayını bitirdikten sonra veya belki yarın boyamaya devam edecek.
Buna benzer iki misal daha görelim.
My brother is writing a book about roses. Kardeşim güller hakkında kitap yazıyor.
Our neighbours are renewing their windows. Komşularımız pencerelerini yeniliyorlar.
Bu iki olayda da sözün söylendiği an kestedilmemektedir.
Cümleyi söyleyeni veya cümlenin bahsettiği kişi ya da nesneyi yakından ilgilendiren zaman dilimlerinde olan olaylarda kullanılır. Bu kullanım da Türkçede mevcuttur.
He is studying very hard this year. He wants to pass the university exam. Bu yıl çok sıkı çalışıyor. Üniversite imtihanını kazanmak istiyor.
I am working in thet factory this summer to save money for school. Okula para biriktirmek için bu yaz o fabrikada çalışıyorum.
Bu iki cümlede görüldüğü gibi çok geniş bir zaman diliminde şimdiki zaman kullanılmaktadır.
Sabit olmayan, değişken olayların ifade edilmesinde
Everybody is growing old. Herkes yaşlanıyor.
Bu cümlede kastedilmek istenen mana yaşlanmanın herkesi içine aldığı değil, herkesin gün be gün yaşının artmasıdır.
Inflation is increasing. Enflasyon artıyor.
Bu iki cümlede de görüldüğü gibi bir değişiklik söz konusudur.
Always, continually, constantly ( daima, sürekli, hep ) gibi kelimelerle sık sık yapılan ve can sıkıcı olan işlerin anlatılmasında kullanılır.
Bu kullanımda da Türkçede rastlanmaktadır.
My husband is always reading. Kocam daima okuyor.
Burada kocasının okuma işinin aşırı oluşunu anlatmak istiyor. Bu cümlede kocasının “elinden kitap düşmüyor” manasını anlıyoruz. Bu tabiki cümleyi söyleyen kadının fikridir.
That boy is constantly speaking. O çocuk sürekli konuşuyor.
Bu cümlede yine cümleyi söyleyen kişiye göre çocuğun yerli yersiz konuşmakta, gevezelik etmekte olduğunu anlıyoruz.
I am continually breaking plates. Durmadan tabak kırıyorum.
Bu cümlede de cümleyi söyleyen kişinin belki talihsizliğine, belki sakarlığına sitem eder gibi bir hal içinde olduğunu sezebiliyoruz.
İçinde bulunduğumuz ana yakın olan gelecek zamana ait kesinlik kazanmış, her türlü ayarlamaları yapılmış olayların anlatılmasında. Bu kullanıma “gelecek için şimdiki zaman” denmektedir ve Türkçemizde buna benzer ifadelere rastlanmaktadır.
I am having dinner with the president this evening. Bu akşam başkanla yemek yiyorum.
Bu cümlede görüldüğü gibi bahsedilen zaman ( this evening ) konuşma anına göre gelecekte olan bir zamandır. Bu cümlede kesinlik kazanmış bir gelecek zaman olayını anlıyoruz.
We are playing football this Sunday. Bu pazar futbol oynuyoruz.
Yine bu cümlede de “oynayacağız” yerine “oynuyoruz” tabiri kullanılıyor, zira kesinlik kazanmış bir durum vardır.
Normalde gazete, radyo ve televizyon gibi kitle haberleşme araçlarında will / shall ile anlatılan resmi makamlara ve devlet erkanına ait plan ve programlar ( bunlar geleceğe ait olanlardır), halk arasında konuşma dilinde bahsedilirken bu zaman kullanılır.
The Minister of Education is opening a technical school in our city tomorrow afternoon. Yarın öğleden sonra Milli Eğitim Bakanı şehrimizde bir teknik okul açıyor.
Bu halk arasında söylenen bir sözdür.
7. Continuous ile kullanılmayan fiiller
Bu konuda dikkat edilmesi gereken husus şudur:
Türkçe mantığı ile hiçbir alakası olmayan bir mantık vardır. Bu mantık bazı fiillerin continuous halleri içerisinde kullanılmayışlarıdır.
Bu bahsi geçen fiiller continuous zamanlarda kullanılmaz.
Bunlar geniş zaman gibi kullanılır ama verdikleri mana şimdiki zamandır.
Türkçede bu tip fiillerde dahi biz -iyor takısını kullanabiliriz.
Bu fiillerin listesini ünitenin sonunda bulabilirsiniz. Ancak bazı fiiller mana değişikliğine göre bazen continuous olarak kullanılıyor, bazen de kullanılmıyorlar.
Bu fiilleri anlamak güç değildir. İnsanın kendi iradesii kullanarak, arzu, istek ve niyeti istikametinde yapabileceği işleri anlatmada kullandığı fiiller continuous olarak kullanılır.
I am playing football. Futbol oynuyorum.
I am writing a letter. Mektup yazıyorum.
Bu iki cümlede görüldüğü gibi oynamak ve yazmak insan iradesiyle yapabildiği işlerdir.
Ancak insanın iradesi dışında, elinde olmayarak gerçekleşen işleri anlatmada kullandığı fiiller continuous tenselerde kullanılmaz.
Bu fiiller genellikle hissiyat, duygu, düşünce ve mantık hislerini ifade etmede kullanılan fiillerdir.
I sea a car. Bir araba görüyorum.
I hear something. Bir şey duyuyorum.
Bu iki cümlede görüldüğü gibi duymak ve görmek insanın iradesi dışında gerçekleşen işlerdir. İnsan istese de istemese de duyar ve görür. Bunlar kendi elinde değildir. Bu yüzden hear ( duymak ) manasında olduğu zaman ve see ( görmek ) manasında olduğu zaman continuous tense lerde kullanılmaz.
Fakat bu iki fiil insan iradesi ile yapılabilecek olayları anlatmada kullanıldığı zaman continuous olarak kullanılabilir.
The judge is hearing the case. Hakim davayı dinliyor.
Bu cümlede görüldüğü gibi hear dinlemek manasında kullanılmıştır ve dinlemek hakimin iradesiyle yaptığı bir iştir.
I am seeing Mehmet tomorrow. Yarın Mehmet’i görüyorum.
Bu cümlede see her ne kadar Türçmezde görmek gibi tercüme edilse de buluşmak manasında kullanılmaktadır. Dolayısıyla see buluşmak manasında olunca continuous olarak kullanılıyor.
They are seeing about the old house. Eski evin icabına bakıyorlar.
The mechanic is seeing to my car. Tamirci arabama bakıyor. Yani tamir ediyor.
Bu cümlelerdeki mana değişikliğine da dikkat etmek lazım.
Continuous olarak kullanılmayan fiiller present continuous manasını simple present ile söylenerek verirler. Yukarıda anlatılan fiil türlerine birkaç örnek verelim.
She is thinking of her mother. Annesini düşünüyor.
She thinks she is the boss here. Buranın patronu olduğunu sanıyor.
The blind man is feeling the book. Kör adam kitabı yokluyor.
He feels that the house is shaking. Evin sallandığı hissine kapılıyor, zannediyor.
The queen is smelling a rose. Kraliçe gül kokluyor.
I smell gas in the kitchen. Mutfakta burnuma gaz kokusu geliyor.
She is expecting a call from her husband. Kocasından telefon bekliyor.
She expects he is all right. Sağlık durumunun ( kocasının ) yerinde olduğunu ümit ediyor, sanıyor.
The house is appearing among trees. Ev ağaçların arasında görünüyor.
The house appears comfortable. Evi rahat görünüyor. Yani görünüşünden öyle anlaşılıyor, gibi geliyor.
A cat is holding a mouse in its mouth. Bir kedi ağzında kedi tutuyor.
This bus holds sixty passengers. Bu otobüs altmış yolcu alır mı?
Why are you keeping that book? Niçin o kitabı saklıyorsun?
Why does he keep waiting? Niçin bekleyip duruyor?
Yukarıdaki misallerde görüldüğü gibi ikinci cümlelerde present continuous değil simple present kullanıyoruz.
Bir de bazı fiiller vardır ki, gerek insan iradesiyle ve gerekse insan iradesi dışında gerçekleşen olayları anlatmada kullanılsın, continuous olarak kullanılmazlar. Bu fiiller arasında mülkiyet yani sahiplik bildiren fiiller daha çok dikkat çekerler.
He owes me a lot of money. Bana çok ( para ) borcu var.
This book belongs to my father. Bu kitap babama aittir.
My uncle owns this house. Amcam bu eve sahiptir.
Bu cümlelerde görüldüğü gibi irade dahilinde olabilecek işler bile present continuous ile anlatılmıyor.
Normalde insan iradesi dışında gerçekleşen durumları ifade etmek için kullanılan like, love, hate, loathe gibi fiiller de normalde continuous zamanlarda kullanılmaz.
feel fiili insanın hal ve keyfini ifade
I am feeling happy. Kendimi mutlu hissediyorum.
He is feeling ill. Kendini hasta hissediyor.
They are feeling angry. Kızgınlar, bir şeylere canları sıkılıyor.
THERE IS / THERE ARE
"There
is" (der iz) ve "there are" (der ar) kelimeleri
"vardır" anlamına gelir. Fakat "Have - Has"de olduğu gibi
"sahiplik" bildirmezler sadece bir şeyin (bir yerde) "var"
olduğunu, "mevcut" olduğunu bildirirler. "There is" tekil
isimlerle birlikte; "there are" ise çoğul isimlerle birlikte
kullanılır.
Örnek:
There is a table in this room. (Bu odada bir masa var)
There are two tables in this room. (Bu odada iki masa var)
There is an officer in this office. (Bu büroda bir memur var)
There are ten workers in this factory. (Bu fabrikada on işçi var)
Bu cümleler olumsuz yapılırsa “be”ye "not" eklenir.Örnek:
There is not a table in this room. (Bu odada bir masa yok)
There are not two tables in this room. (Bu odada iki masa yok)
There is not an officer in this office. (Bu büroda bir memur yok)
There are not ten workers in this factory. (Bu fabrikada on işçi yok)
Bu cümleler soru yapılırsa “be”i özneden önce kullanılır.
Örnek:
There is a table in this room. (Bu odada bir masa var)
There are two tables in this room. (Bu odada iki masa var)
There is an officer in this office. (Bu büroda bir memur var)
There are ten workers in this factory. (Bu fabrikada on işçi var)
Bu cümleler olumsuz yapılırsa “be”ye "not" eklenir.Örnek:
There is not a table in this room. (Bu odada bir masa yok)
There are not two tables in this room. (Bu odada iki masa yok)
There is not an officer in this office. (Bu büroda bir memur yok)
There are not ten workers in this factory. (Bu fabrikada on işçi yok)
Bu cümleler soru yapılırsa “be”i özneden önce kullanılır.
Örnek:
Is there a table in this room? (Bu odada bir masa var mı?)
Are there two tables in this room? (Bu odada iki masa var mı?)
Is there an officer in this office? (Bu büroda bir memur var mı?)
Are there ten workers in this factory? (Bu fabrikada on işçi var mı?)
Bu yapıda “be”nin tekil (is) ya da çoğul (are) olarak yazılması “be”den sonra gelen kelimenin "tekil" ya da "çoğul" olmasına göre şekillenir.
Örnek:
There is a table and four chairs in this room.
There are four chairs and a table in this room.
Görüldüğü gibi “a table” tekil olduğu için birinci cümlede “is”, “four chairs” çoğul olduğu için ikinci cümlede “are” kullanıldı.
There is - there are yapısında “be” de zamana göre “be - am - is - are - was - were - been” şekillerinden birine girer.
Örnekler:
There is a table in this room. (Simple Present)
There was a table in this room an hour ago. (Simple Past)
Is there a table in this room? (Bu odada bir masa var mı?)
Are there two tables in this room? (Bu odada iki masa var mı?)
Is there an officer in this office? (Bu büroda bir memur var mı?)
Are there ten workers in this factory? (Bu fabrikada on işçi var mı?)
Bu yapıda “be”nin tekil (is) ya da çoğul (are) olarak yazılması “be”den sonra gelen kelimenin "tekil" ya da "çoğul" olmasına göre şekillenir.
Örnek:
There is a table and four chairs in this room.
There are four chairs and a table in this room.
Görüldüğü gibi “a table” tekil olduğu için birinci cümlede “is”, “four chairs” çoğul olduğu için ikinci cümlede “are” kullanıldı.
There is - there are yapısında “be” de zamana göre “be - am - is - are - was - were - been” şekillerinden birine girer.
Örnekler:
There is a table in this room. (Simple Present)
There was a table in this room an hour ago. (Simple Past)
There has
been a woman at the door for three hours. (Present Perfect)
There had
been a good film on TV before I left. (Past Perfect)
There
will be a new building here next year. (Future Tense)
Look!
There is going to be an accident! (Near Future)
There must be someone at home. (Modal)
There must be someone at home. (Modal)
SOME/ANY
► "some"
kelimesi Türkçe'de "biraz/birkaç" anlamına gelir ve olumlu cümlelerde
kullanılır
Examples:
I'm going to buy some eggs
(Birkaç
tane yumurta alacağım
)
There is some ice in the fridge
(Buzdolabında
biraz buz var
)
We made some mistakes
(Bazı yanlışlar yaptık
)
She said something
(Birşey söyledi
)
I met someone
(Birisiyle
tanıştım
)
► "any"
kelimesi Türkçe'de hiç anlamına gelir ve negatif cümlelerde kullanılır
Examples:
I'm not going to buy any eggs
(Hiç
yumurta almayacağım
)
There isn't any ice in the fridge
(Buzdolabında
hiç buz yok
)
They didn't make any mistakes
(Hiç
hata yapmadılar
)
She didn't say anything
(Hiçbirşey söylemedi
)
I didn't meet anybody
(Kimseyle tanışmadım
)
SORU CÜMLELERİNDE "SOME" VE "ANY"
► Soru
cümlelerinin çoğunda (istisnalar vardır) "any" kullanılır
- Is there any ice in the fridge? (Buzdolabında hiç buz
var mı?)
- Did they make any mistakes? (Onlar hiç hata yaptılar mı?)
- Are you doing anything this evening? (Bu
akşam birşey yapıyor musun?)
İnsanlara birşey teklif ederken veya birşey önerirken
kullandığımız soru cümlelerinde "any" değil, "some"
kullanılır
Bu cümleler kalıp olarak
soru cümlesi olsa da anlam bakımından ele alındığında gerçek soru değildir,
tekliftir
Examples:
- Would you like some milk? (Biraz süt ister misiniz)
Bu cümle yapı olarak soru cümlesi olsa da bilgi alma amaçlı
sorulan gerçek bir soru değildir, bir tekliftir
- Would you like something to drink? (İçecek
birşey ister miydiniz?)
- Can I have some bread? (Biraz ekmek alabilir miyim?)
A
LOT OF, A LITTLE, A FEW, MUCH, MANY
a lot of
lots of a great deal of plenty of |
çok, bir çok
|
many
much |
çok, bir çok
|
a little
little |
az, biraz
|
a few
few |
az, birkaç
|
1. A lot of; lots of; plenty
of
a lot of ( en yaygın olanıdır ), lots of, plenty of hem sayılabilen isimlerle ve hem de sayılamayan isimlerle kullanılırlar. Sayılabilen isimlerle kullanıldıkları zaman isimler daima çoğul olur. Sayılamayan isimlerle kullanıldıkları zaman sayılamayan isimlerin çoğulu olmadığı için tekilmiş gibi muamele görür.
Bunlar en yaygın şekliyle olumlu cüümlelerde kullanılırlar. Olumlu bir cevap umulduğu durumlarda bunların soru cümlelerinde kullanıldıkları da görülmektedir.
A great deal of ; sadece sayılamayan isimlerle kullanılır.
There are a lot of pens in my bag. Çantanda birçok kalem var.
There is a lot of milk in the bucket. Kovada çok süt var.
She wants a lot of money but her husband doesn’t have any. O çok para istiyor fakat kocasında hiç yok.
My mother bought a lot of apples at the market yesterday. Annem dün pazardan bir sürü elma aldı.
Your bag is very large. Do you have a lof of books in it? Çantan çok büyük içinde çok kitabın mı var?
Is there a lot of sugar in your glass? Bardağında çok şeker var mı?
2. Many
Many daima sayılabilen isimlerle kullanılır ve isimler daima çoğul olur. Many çoğunlukla soru cümlelerinde ve olumsuz cümlelerde kullanılır.
I haven’t written many letters today. Bugün çok mektup yazmadım.
Does she want many dresses? Çok elbise istiyor mu?
There aren’t many pnotos in my album. Albümümde çok fotoğraf yok.
Didn’t you need many workers while you were building this house? Bu evi inşa ederken çok işçiye ihtiyacın olmadı mı?
Many, resmi İngilizcede ve cümle başlarında olumlu cümlelerde de kullanılabilir.
Many people agree with you, sir. Birçok insan sizinle aynı fikirde bayım.
The Minister of Tourism declared that many tourists visited the country this summer. Turizm Bakanı geçen yıl ülkeyi birçok turistin gezdiğini bildirdi.
Günlük konuşmalarda ekseriyetle kendisinden önce too, so, a great, a good gibi kelimeler kullanıldığı zaman many olumlu cümlelerde kullanılabilir.
There were too many people outside the building on the day of the murder. Cinayet gününde evin dışında aşırı derecede çok insan vardı.
I bought my wife so many dresses thet she couldn’t decide which to wear first. Karıma o kadar çok elbise aldım ki önce hangisini giyeceğine karar veremedi.
You need to read a great many books if you want to learn English. İngilizce öğrenmek istiyorsan bayağı çok kitap okuman gerekir.
3. Much
Much, daima sayılamayan isimlerle kullanılır ve sayılamayan isimlerin çoğulu olmayacağı için isimler daima tekil olurlar. Much çoğunlukla soru cümlelerinde ve olumsuz cümlelerde kullanılır.
I haven’t written much information about this flower in my book. Kitabımda bu çiçek hakkında çok bilgi yazmadım.
Does she want much money? Çok para istiyor mu?
Didn’t you need much cement while you were building this house? Bu binayı inşa ederken çok çimentoya ihtiyacın olmadı mı?
Resmi İngilizcede özne şeklinde much, olumlu cümlelerde kullanılır.
Much money will be spent on food next century. Gelecek asırda yiyeceğe çok para harcanacak.
Much time has passed since the government abolished this law. Hükümet bu karara kaldıralı beri çok zaman geçti.
Günlük konuşmalarda kendisinden önce too ve so kelimeleri geldiğinde olumlu cümlelerde much kullanılabilir.
The man drank too much wine and died instantly. Adam çok fazla şarap içti ve anında öldü.
Camels drink so much water before a long travel that they con go for days without drinking any water. Develer uzun bir yolculuğa çıkmadan o kadar çok su içerler ki, su içmeden günlerce yol alabilirler.
4. A few, few, very few, quite
a few
A few ve few daima sayılabilen isimlerle kullanılır ve isimler daima çoğul olur.
There are a few men at the bus-stop. Otobüs durağında birkaç ( az ) adam var.
I have seen few camels so far. Şimdiye kadar az deve gördüm.
Few ile a few arasında fark vardır.
a few ___________ cümleyi söyleyenin nazarında ( birkaç, az ) manasındadır.
few _____________ cümleyi söyleyenin nazarında ( yok denecek kadar az ) manasındadır.
I have a few books in my bookcase. Kitaplığımda birkaç kitap var.
Cümleyi söyleyene göre birkaç kitap vardır ve sayısı azdır.
I have few books in my book case. Kitaplığımda az kitap var.
Cümleyi söyleyene göre kitap vardır fakat yok gibidir. Yani var sayılmaz.
Very few ise ( çok az ) demektir ve sayılabilen isimlerle kullanılır.
They bought very few things. Çok az şey satın aldılar.
We saw very few people there. Orada çok az insan gördük.
Very few yerine only a few da kullanılabilir.
They bought only a few things. Çok az şey satın aldılar.
We saw only a few people there. Orada çok az insan gördük.
Quite a few ise ( oldukça çok, epey ) anlamına gelir ve yine sayılabilen isimlerle kullanılır.
There were quite a lot of people in front of the hotel. Otelin önünde epey insan vardı.
I bought quite a lot of books last month. Geçen ay oldukça çok kitap satın aldım.
5. A little, very little
A little ve little daima sayılamayan isimlerle kullanılır ve sayılamayan isimler çoğul olamayacağı için daima tekil olur.
There is a little milk in the bottle. Şişede biraz süt var.
I have drunk little water this morning. Bu sabah az su içtim.
Little ile a little arasında fark vardır. A little cümleyi söyleyene göre ( biraz, az ) manasındadır. Little cümleyi söyleyene göre ( yok denecek kadar az ) manasındadır.
I have a little money. Biraz param var.
Cümleyi söyleyene göre onun az miktarda parası vardır.
I have little money. Az param var.
Cümleyi söyleyene göre onun yok denecek kadar az parası vardır. Bu cümlede “var sayılmaz ama, biraz var” manası anlaşılmalıdır.
Very little ( çok az ) anlamına gelir ve sayılamayan isimlerle kullanılır.
He drank very little milk. O çok az süt içti.
There is very little butter in the fridge. Buzdolabında çok az tereyağı var.
Very little yerine, only a little da kullanılabilir.
He drank only a little milk. O çok az süt içti.
There is only a little butter in the fridge. Buzdolabında çok az tereyağı var
HOW MUCH:
*Çok yerde kullanacağımız,
sürekli karşımıza çıkacak olan bir yapıdır.“Ne kadar”
anlamındadır.Diyelim ki; bir markette pirinç, şeker , tuz gibi gıda
maddeleri satıyoruz ve müşteriye ne kadar istediğini sormamız gerekiyor ya da
kek yapacağız ve arkadaşımıza ne kadar süt var diye soruyoruz. İşte bu gibi
durumlarda biz “how much” kalıbımızı kullanıyoruz. Dikkat ettiysek eğer
örnekleri verirken hep sayılamayan nesnelerden verdim çünkü “how much” yapısı sayılamayan isimlerle kullanılır.Örneklerle daha iyi anlayalım.
-How much sugar is there in the bowl? (Kasede ne kadar
şeker var)
There is some sugar (Biraz şeker
vardır.)
-How much flour do you want? (Ne kadar un istersin?)
One kilo.(Bir kilo)
-How much salt is there on the table?(Masanın üzerinde ne
kadar tuz vardır?)
Some. (Biraz.)
How
much” sayılamaz isimlerle kullanılır; “ne kadar” anlamına gelir.
How
much + Countable Noun (Sayılabilir İsim) + Auxiliary Verb (Yardımcı Fiil) +
Subject (Özne) + Verb (Temel Fiil) + Other Participles (Cümlenin Diğer Öğeleri)
How
much water do you need? - Ne kadar suya ihtiyacınız var?
How much milk do the kids drink? - Çocuklar ne kadar süt içiyor?
How much milk do the kids drink? - Çocuklar ne kadar süt içiyor?
HOW MUCH and HOW MANY(ÖZET)
(Miktar soruları)
İngilizcede
miktar öğrenmek için iki çeşit soru kalıbı kullanılır;
how much ve how many.
Kullanılış yerleri farklı olan bu iki kalıbı inceleyelim.
1) Sayılamayan isimlerin (uncountable nouns)miktarını öğrenmek için soru cümlelerinde how much kullanılır. Türkçedeki “ne kadar?” sorusunun karşılığıdır.
How much bread have we got? (Ne kadar ekmeğimiz var?)
How much cheese is there? (Ne kadar peynir var)
2) Sayılabilen isimlerin (countable nouns) miktarını öğrenmek için soru cümlelerinde how many kullanılır. Türkçedeki “kaç tane?” sorusunun karşılığıdır.
How many apples have we got? (Kaç tane elmamız var?)
How many eggs are there? (Kaç tane yumurta var?)
Examples
:
How much
How much
1)
How much bread do you eat?
2)
How much milk does he want?
3)
How much time have they got?
4)
How much water does she drink ?
5)
How much money do they need?
6)
How much coffee is there in the jar?
7)
How much butter is there on the plate?
How
many
1)
How many books have you got?
2)
How many friends have you got?
3)
How many oranges do we need?
4)
How many days are there in a week?
5)
How many bananas are there in the fridge?
6)
How many brothers and sisters have you got?
7)
How many pencils are there in your pencil box
Countable and uncountable nouns
Sayılabilen ve sayılamayan isimler
Countable nouns in the singular take the
article a or an and can be plural.
Sayılabilen isimlerin tekilleri 'a','an' tanımlayıcılarından birisini alır ve çoğul olabilir.
Sayılabilen isimlerin tekilleri 'a','an' tanımlayıcılarından birisini alır ve çoğul olabilir.
For example:
Örneğin:
Örneğin:
I bought an apple.
Bir elma satın aldım.
Bir elma satın aldım.
I
bought some apples.
Birkaç elma satın aldım.
Birkaç elma satın aldım.
Countable nouns
Sayılabilen isimler |
|||||
Noun
İsim |
Dog
Köpek |
Apple
Elma |
Car
Araba |
Umbrella
Şemsiye |
Bardak
|
Countable
Sayılabilir |
A
dog.
Bir köpek.
You can count dogs.
Köpekleri saya-bilirsiniz. |
An
apple.
Bir elma.
You can count apples.
Elmaları saya-bilirsiniz. |
A
car.
Bir araba.
You can count cars.
Arabaları saya-bilirsiniz. |
An
umbrella.
Bir şemsiye.
You can count umbrellas.
Şemsiyeleri saya-bilirsiniz. |
A
glass.
Bir bardak.
You can count glasses.
Bardakları saya-bilirsiniz. |
Question
Soru |
How
many dogs are there?
Kaç köpek var?
|
How
many apples are there?
Kaç elma var?
|
How
many cars are there?.
Kaç araba var?
|
How
many umbrellas are there?
Kaç şemsiye var?
|
How
many glasses are there?
Kaç bardak var?
|
Answer
Cevap |
There's
one dog.
Bir köpek var. |
There
are two apples.
İki elma var. |
There
are three cars.
Üç araba var. |
There
are four umbrellas.
Dört şemsiye var. |
There
are five glasses.
Beş bardak var. |
Uncountable nouns do not take an article and
do not have a plural form.
Sayılamayan isimler tanımlayıcı almazlar ve çoğul şekilleri yoktur.
Sayılamayan isimler tanımlayıcı almazlar ve çoğul şekilleri yoktur.
Examples
Örnekler
Örnekler
I bought sugar.
Şeker satın aldım.
Şeker satın aldım.
I
bought some sugar.
Biraz şeker satın aldım.
Biraz şeker satın aldım.
Uncountable nouns
Sayılamayan İsimler |
||||
Noun
İsim |
Sugar
Şeker |
Jewellery
Mücevher |
Cheese
Peynir |
|
Uncountable
Sayılamaz |
You
can't count sugar.
Şekeri sayamazsınız.
|
You
can't count jewellery.
Mücevheratı sayamazsınız.
|
You
can't count cheese.
Peyniri sayamazsınız.
|
|
Question
Soru |
How
much sugar is in the bowl?
Kasede ne kadar şeker var?
|
How
much jewellery is there?
Ne kadar mücevherat var?
|
How
much cheese is there?
Ne kadar peynir var?
|
|
Answer
Cevap |
There
is some sugar in the bowl.
Kasenin içinde bir miktar şeker var.
|
There
is some jewellery.
Bir miktar mücevherat var.
|
There
is some cheese.
Bir miktar peynir var.
|
Uncountable nouns
Sayılamayan İsimler |
||||
Noun
İsim |
Wine
Şarap |
Furniture
Mobilya |
Money
Para |
|
Uncountable
Sayılamaz |
You
can't count wine.
Şarabı sayamazsınız.
|
You
can't count furniture.
Mobilyayı sayamazsınız.
|
You
can't count money.
Parayı sayamazsınız.
|
|
Question
Soru |
How
much sugar is there in the bottle?
Şişede ne kadar şarap var?
|
How
much furniture is there?
Ne kadar mobilya var?
|
How
much money is in the bag?
Çantada ne kadar para var?
|
|
Answer
Cevap |
There
is some wine in the bottle.
Şişede bir miktar şarap var.
|
There
is some furniture.
Bir miktar mobilya var.
|
There
is some money in the bag.
Çantada bir miktar para var.
|
İngilizcede
İsimler - Nouns
Özne
|
+ Fiil Takımı
|
+ Nesne
|
+Hal Zarfı
|
+ Yer Zarfı
|
+ Zaman Zarfı
|
İSİM
|
|
İSİM
|
|
İsim (Yer Adı)
|
İsim (Gün,hafta vb)
|
İngilizcede cins isimler (common nouns) SAYILABİLEN (countable) ve sayılamayan (uncountable) olarak ayrılmaktadır.
SAYILABİLEN İSİMLER
Tekil ve çoğul biçimleri olan nicelikleri sayılarla belirtilen isimlerdir..
Tekil İsimler:
Sayılabilen tekil bir isimden ilk kez söz edilirken önüne "belirsiz bir tane" anlamına gelen "a" veya "an" kullanılır.
a book, an orange, a pencil, a table, an apple
Çoğul İsimler:
A - Cins isimlerin büyük bir çoğunluğu -s takısı eklenerek çoğul yapılabilir. Bunlara Düzenli isimler denir.
a car - cars
a book - books
an orange - oranges
a table - tables
-s takısı eklenirken sözcüğün söylenişini yumuşatmak amacıyla yazılışında bazı değişiklikler yapılabilir..
1. -ch / -sh / -s / -z / -x / harfleriyle biten sözcüklere -es takısı eklenerek yeni bir hece eklenmiş olur.
-match - matches
-trench - trenches
-watch - watches
-bus - buses
-glass - glasses
-dish - dishes
-box - boxes
buzz - buzzes
2. Sözcüğün son harfi -y ise ve ondan önceki harf sessiz bir harf ise -y harfi kalkar ve -ies eklenir.
story - stories
baby - babies
city - cities
3. Sözcüğün sonu -f veya -fe ile bitiyorsa; bunlar kalkar ve yerine -ves eklenir.
theif - theives
wife - wives
leaf - leaves
knife - knives
4. Son harfi -o ile biten sözcükler -es alır, ama yeni bir hece oluşturmazlar.
hero - heroes
tomato - tomatoes
potato - potatoes
B - Çoğul Biçimi Düzensiz Olan İsimler..
Bu isimler için herhangibir kural yoktur, çoğul isimleri tekil isimlerinden tamamen farklı da olabilir, çoğul şekilleri tekil isimlerin aynısı da olabilir.
Tekil
|
Çoğul
|
Anlamı
|
Child
|
Children
|
Çocuklar
|
Foot
|
Feet
|
Ayaklar
|
Goose
|
Geese
|
Kazlar
|
Louse
|
Lice
|
Bitler
|
Man
|
Men
|
Adamlar
|
Mouse
|
Mice
|
Fareler
|
Mr.
|
Messrs.
|
Baylar
|
Ox
|
Oxen
|
Anlamı
|
That
|
Those
|
Şunlar
|
tooth
|
Teeth
|
Dişler
|
woman
|
Women
|
Kadınlar
|
Sheep
|
Sheep
|
Koyunlar
|
Fish
|
Fish
|
Balıklar
|
C. Son harfleri -ch veya -sh olan Millet İsimleri çoğul eki almadan çoğuldur..
Biritish
Dutch
English
Finnish
Flemish
Irish
Polish
Scotch
Spanish
Swedish
Welsh
D. Sıfatların önüne "the" getirilerek türetilen isimler yalnızca çoğul olarak kullanılır.
The good. (İyiler)
The rich. (Zenginler)
The disabled. (Özürlüler)
The dead. (Ölüler)
The wounded (Yaralılar)
E. İki Parçadan oluşan eşyalar her zaman çoğul olarak kullanılır.
Türkçeye çevrilmiş halleri her zaman çoğul değildir..
Çoğul
|
Anlamı
|
(blue) jeans
|
Kot pantolon
|
breeches
|
Külotlu Çorap
|
pants
|
Pantolon
|
shorts
|
Şort
|
slacks
|
bol pantolon
|
trousers
|
pantolon
|
coveralls
|
tulum
|
overalls
|
iş elbisesi
|
pyjamas
|
pijama
|
braces
|
askı
|
suspenders
|
pantolon askısı
|
binoculars
|
dürbün
|
glasses
|
gözlük
|
spectacles
|
gözlük
|
clippers
|
tel makası, kıskaçlı tırnak kesme makinesi
|
pincers
|
kıskaç
|
pliers
|
kerpeten
|
scissors
|
makas
|
shears
|
bahçıvan makası
|
tongs
|
maşa
|
tweezers
|
cımbız
|
shoes
|
ayakkabı
|
Bu tip isimlerden bahsedilirken tekil olduklarını belirtmek için a pair of (bir çift), yada sayısını söyleyeceksek, three pairs of (üç çift) ifadeleri kullanılır.
Örnek: There is a pair of scissors on the desk..
(Masanın üstünde bir makas var.)
F. Her zaman çoğul olarak kullanılan (tekili olmayan) bazı isimler vardır.
En Önemlileri şunlardır..
Çoğul
|
Anlamı
|
aborgines
|
Kot pantolon
|
archives
|
Arşiv
|
auspices
|
Himaye,Koruma
|
belongings
|
Eşya, ayniyat
|
cattle
|
Sığır, davar
|
clothes
|
Elbise
|
contents
|
İçerik
|
dregs
|
Tortu, posa, çöküntü
|
eaves
|
Saçak, Çıkıntı
|
environs
|
Çevre, Civar
|
goods
|
Eşya, Mal, Taşınmaz Mal
|
quarters
|
Kışla, Askeri Daire
|
manners
|
Tavır davranış
|
morals
|
Ahlak, Töre
|
police
|
Polis
|
people
|
İnsanlar
|
remains
|
Kalıntı, harabe
|
riches
|
Zenginlik, servet
|
savings
|
Tasarruf, Birikim
|
surroundings
|
Çevre, muhit
|
thanks
|
Teşekkürler
|
the outdoors
|
Dışarı, Açık Hava
|
the outskirts
|
Kıyı, dolay
|
victuals
|
yiyecek, erzak
|
wages
|
ücret, maaş
|
PREPOSITIONS
OF PLACE
Yer
ve Yön Belirten Edatlar)
Yer
ya da konum belirtmek için kullanılan edatlar şunlardır:
at
(-de, -da)
beside (yanında, kenarında)
above (tam üstünde, yukarısında)
between (arasında-genellikle)
beside (yanında, kenarında)
above (tam üstünde, yukarısında)
between (arasında-genellikle)
among
(arasında-ikiden çok
in (içinde)
nesneler için)
behind (gerisinde, arkasında)
in back of (gerisinde, arkasında)
below (altında, aşağısında)
in front of (önünde)
beneath (altında, altına)
inside (içinde)
near (yakın, yakınında)
over (tam üstünde, yukarısından)
next to (yanında, kenarında)
throughout (her yerinde, her tarafında)
on (üstünde)
under (altında, altına)
on top of (üstünde, tepesinde)
underneath (altında, altına)
opposite (karşısında)
outside (dışında, dışarısında)
in (içinde)
nesneler için)
behind (gerisinde, arkasında)
in back of (gerisinde, arkasında)
below (altında, aşağısında)
in front of (önünde)
beneath (altında, altına)
inside (içinde)
near (yakın, yakınında)
over (tam üstünde, yukarısından)
next to (yanında, kenarında)
throughout (her yerinde, her tarafında)
on (üstünde)
under (altında, altına)
on top of (üstünde, tepesinde)
underneath (altında, altına)
opposite (karşısında)
outside (dışında, dışarısında)
Who
is that student sitting beside Linda? (Linda?nın yanında oturan öğrenci kim?)
What
is the difference between an instructor text and a student text? (Öğretmen ders
kitabı ile öğrenci
ders kitabı arasında ne fark var?)
ders kitabı arasında ne fark var?)
He
also has a few famous footballers among his friends. (Onun arkadaşları arasında
birkaç tane
ünlü futbolcu da vardır.)
ünlü futbolcu da vardır.)
She
wore a fur coat with nothing underneath.(Altında bir şey olmadan bir kürk ceket
giydi.)
The disease spread throughout the country. (Hastalık ülkenin her yerine yayıldı.)
The disease spread throughout the country. (Hastalık ülkenin her yerine yayıldı.)
When
I last saw him, he was sitting under the bridge. (Onu son gördüğümde, köprünün
altında
oturuyordu.)
oturuyordu.)
We
couldn?t read the notice on the board because a lot of students were standing
in front of it. (İlan tahtasındaki duyuruyu okuyamadık
çünkü tahtanın önünde birçok öğrenci
duruyordu.)
çünkü tahtanın önünde birçok öğrenci
duruyordu.)
Bir
hareketin yönünü belirtmek için kullanılan edatlar şunlardır:
around
(etrafında)
on (üstüne)
as far as (-e kadar)
onto (üstüne)
away from (uzakta)
out (of) (dışına)
down (aşağı doğru)
past (geçmek, geçtikten sonra)
from (-den, -dan)
through (içinden)
in (içine)
to (doğru, kadar)
into (içine)
toward(s) (doğru)
off (dışına)
up (üstüne)
on (üstüne)
as far as (-e kadar)
onto (üstüne)
away from (uzakta)
out (of) (dışına)
down (aşağı doğru)
past (geçmek, geçtikten sonra)
from (-den, -dan)
through (içinden)
in (içine)
to (doğru, kadar)
into (içine)
toward(s) (doğru)
off (dışına)
up (üstüne)
The
train is going through a tunnel. (Tren bir tünelden geçiyor.)
We are going as far as Alanya this summer. (Bu yaz Alanya?ya kadar gideceğiz.)
Do not take any chairs out of the lab. (Laboratuardan dışarı hiç sandalye çıkarmayın.)
They walked past the theater, and turned right. (Onlar tiyatronun yanından geçtiler ve sağa
döndüler.)
We are going as far as Alanya this summer. (Bu yaz Alanya?ya kadar gideceğiz.)
Do not take any chairs out of the lab. (Laboratuardan dışarı hiç sandalye çıkarmayın.)
They walked past the theater, and turned right. (Onlar tiyatronun yanından geçtiler ve sağa
döndüler.)
She
was walking toward(s) the village (Onu gördüğümde, köye doğru yürüyordu.)
when I saw her.
when I saw her.
Prepositions of Place (Yer Edatları)
|
Preposition of Place
|
Turkish
|
Example
|
Turkish Meaning
|
|
in
|
içinde
|
The man is in the car.
|
Adam arabanın içinde
|
|
on
|
üstünde
|
The picture is on the wall.
|
Resim duvarın üstünde.
|
|
at
|
-de/-da
|
The child is at the bus-stop.
|
Çocuk otobüs durağında.
|
|
in front of
|
önünde
|
The teacher is in front of the
blackboard.
|
Öğretmen tahtanın önünde.
|
|
in back of
|
arkasında
|
The chair is in back of the table.
|
Sandalye masanın arkasında.
|
|
behind
|
arkasında
|
The chair is behind the table.
|
Sandalye masanın arkasında.
|
|
opposite
|
karşısında
|
Market is opposite the cinema.
|
Market, sinemanın karşısında.
|
|
next to
|
yanında
|
Almer is next to the Park.
|
Almer, parkın yanında.
|
|
near
|
yanında
|
The Mosque is near the park.
|
Cami parkın yanında.
|
|
by
|
yanında
|
The Mosque is by the park.
|
Cami parkın yanında.
|
|
close to
|
yakınında
|
The Mosque is close to the park.
|
Cami parkın yakınında.
|
|
over
|
üzerinde, yukarısında
|
The air-plane is over the clouds.
|
Uçak, bulutların üzerinde.
|
|
above
|
yukarısında
|
The air-plane is above the clouds.
|
Uçak, bulutların üzerinde.
|
|
below
|
aşağısında
|
The cloud is below the sky.
|
Bulut, gökyüzünün aşağısında.
|
|
under
|
altında
|
The cat is under the table.
|
Kedi, masanın altında.
|
|
beneath
|
altında
|
The fish is beneath the water.
|
Balık, suyun altında.
|
|
among
|
arasında (çok şeyin)
|
The monkey is among the trees.
|
Maymun ağaçların arasında.
|
|
between
|
arasında (iki şeyin)
|
The table is between the door and
the window.
|
Masa, kapının ve pencerenin arasında.
|
|
to the left of
|
solunda
|
Almer is to the left of the park.
|
Almer, parkın solunda.
|
|
on the left
|
solda
|
Almer is on the left.
|
Almer, solda.
|
|
to the right of
|
sağında
|
The man is on the right of the car.
|
Adam, arabanın sağında.
|
|
on the right
|
sağda
|
The man is on the right.
|
Adam, sağda.
|
|
on the bottom of
|
tabanında
|
The fish is on the bottom of the
sea.
|
Balık, denizin tabanında.
|
|
on top of
|
tepesinde
|
The snow is on top of the mountain.
|
Kar, dağın tepesinde.
|
Başka şekilde cümle kuruluşları da mümkündür.
The park is next to the hotel. (Park otelin yanındadır.)
There is a park next to the hotel. (Parkın yanında bir otel var.)
There are two chairs behind the table. (Masanın arkasında iki adet sandalye var.)
Giving Direction
Ayşe : Excuse me, is there a market near here?
Ali : Yes, there is.
Ayşe : How can I get to the Market?
Ali : Go along the street. Turn right on the İstasyon Caddesi.
The market is next the cinema. It is opposite Medrese.
Ayşe: Thank you.
Ali : You're welcome.
Likes/Dislikes
Türkçe’de
severim veya sevmem kelimelerini kullanarak bir şeyi beğenip beğenmediğimizi
belirtirken İngilizce ’de
sevdiğimiz veya hoşumuza giden şeyleri belirtmek için ‘like’ veya ‘love’
kelimelerini, sevmediğimiz şeyleri belirtmek için ise ‘don’t like’ veya ‘hate’
kelimelerini kullanırız. Bu tür cümlelerin yapısı aşağıdaki gibidir.
Cümle
Yapısı = Özne + like/love/don’t like/hate + Nesne veya İsimfiil
Sevdiğimiz
şeyleri söylerken ‘like’ ve ‘love’ kelimelerinden sonra nesneyi yazarız. Eğer
sevdiğimiz şey bir eylem ise sonuna –ing takısı getirilir. Sevdiğimiz şeyleri
söylemek için kullanılabilecek örnek cümleleri inceleyelim.
Örnek:
I love you. = Seni seviyorum.
We like reading magazine. = Magazin okumayı seviyoruz.
They like eating hamburger. = Hamburger yemeyi seviyorlar.
I love you. = Seni seviyorum.
We like reading magazine. = Magazin okumayı seviyoruz.
They like eating hamburger. = Hamburger yemeyi seviyorlar.
Sevmediğimiz
şeyleri söylerken ‘don’t like’ ve ‘hate’ kelimelerinden sonra nesneyi yazarız.
Eğer sevmediğimiz şey bir eylem ise sonuna –ing takısı getirilir. Sevmediğimiz
şeyleri söylemek için kullanılabilecek örnek cümleleri inceleyelim.
Örnek:
I hate Susan Susan’dan nefret ederim.
We don’t like rain. = Yağmuru sevmiyoruz.
I hate going out alone. = Dışarı tek başıma çıkmaktan nefret ediyorum.
I hate Susan Susan’dan nefret ederim.
We don’t like rain. = Yağmuru sevmiyoruz.
I hate going out alone. = Dışarı tek başıma çıkmaktan nefret ediyorum.
Like,
love, hate gibi kelimeleri üçüncü tekil şahıs için kullanırken bu sözcükler –s
takısı alır. Don’t like kelimesini kullanırken de üçüncü tekil şahıs için doesn’t
like şekline dönüştürmemiz gerekir.
Örnek:
She likes walking under the trees. = O (kız) ağaçların altında yürümeyi sever.
He doesn’t like rock music. = O (erkek) rock müziği sevmez.
She hates milk. = O (kız) sütten nefret eder.
She likes walking under the trees. = O (kız) ağaçların altında yürümeyi sever.
He doesn’t like rock music. = O (erkek) rock müziği sevmez.
She hates milk. = O (kız) sütten nefret eder.
Sevdiğimiz şeyleri belirtirken aşağıdaki yapıları
kullanabiliriz.
1-
I’m crazy about watching cartoons. ( Çizgi film izlemeye bayılıyorum.)
2-
I enjoy doing puzzles. ( Yapboz yapmaktan keyif alıyorum.)
3-
She is interested in rock music. (O rock müziğe ilgi duyar.)
4-
I’m fond of shopping. (Alışveriş yapmaya düşkünüm.)
5-
He loves collecting stamps. (O pul toplamayı sever.)
6-
They like travelling. ( Onlar seyahat etmekyen hoşlanır.)
Sevmediğimiz şeyleri belirtirken aşağıdaki yapıları
kullanabiliriz.
1- She doesn’t like doing the washing up. (O bulaşık
yıkamayı sevmez. )
2-
I hate making mistakes. (Hata yapmaktan nefret ederim.)
3-
They don’t like inviting friends. (Arkadaşlarını davet etmeyi sevmezler.)
4-
I can’t stand boring people. ( Sıkıcı insanlara tahammül edemem.)
5-
I dislike buying presents. (Hediye almaktan hoşlanmam.)
NOT:
Hoşlanmayı veya sevmemeyi anlatan yapılardan sonra isimle
devam edebiliriz.
Örnek:
I like problems.
Ya
da bir eylemle devam edebiliriz. Bu durumda hangi yapıyı seçmiş olursak olalım
eyleme -ing takısı getirilmelidir.
Örnek:
I like solving problems.
NEED
Normal
bir fiil olarak kullanıldığında bütün diğer fiillerin uyduğu kurallara göre
kullanılır. Verdiği anlam "ihtiyacı
olmak" tır.
- I need your
help. Yardımına Ihtiyacım var.
- He needs some
hot water. Biraz sıcak suya ihtiyacı var.
- They need
better equipment. Daha iyi malzemeye ihtiyaçları var.
- Gloria needs
new dresses. Gloria'nın yeni elbiselere ihtiyacı var.
- Do you need any
money? Hiç paraya ihtiyacın var mı?
- We don't need
your advice. Öğüdünüze ihtiyacımız yok.
- She didn't need
the car then. O zaman otomobile ihtiyacı yoktu.
- Did he need' a
typepwriter? Daktiloya ihtiyacı var mıydı?
- Will they need
a map? Bir haritaya ihtiyaçları olacak mı?
- You will need a
boat. Bir kayığa ihtiyacınız olacak.
- How many
workors wilI you need? Kaç işçiye ihtiyacınız olacak?
He
needed a lot of milk for his children. Çocukları için çok süte ihtiyacı vardı
Could, would, should,
might
İngilizce'de "Could, Would, Should, Might " yardımcı fiilleri, "Can, Will, Shall ve Must" yardımcı fiillerinin "past"(geçmiş) halidir.
"Could" yardımcı fiilinin kullanımı:
I can do. Yapabilirim.
I could do. Yapabilirdim. (Yapabildim.)
You could do. Yapabilirdin. (Yapabildin.)
He could do. Yapabilirdi. (Yapabildi.)
We could do. Yapabilirdik. (Yapabildik.)
You could do. Yapabilirdiniz. (Yapabildiniz.)
They could do. Yapabilirdiler. (Yapabildiler.)
He could speak English very well.
O, çok iyi İngilizce konuşabilirdi.
O, çok iyi İngilizce konuşabilirdi.
We could get back there by five o’clock.
Saat beşe kadar oraya dönebilirdik.
Saat beşe kadar oraya dönebilirdik.
Soru şekli yapılırken “could” öznenin başına getirilir.
Could l do? Yapabilir miydim? (Yapabildim mi?)
Could you do? Yapabilir miydin? (Yapabildin mi?)
Could he do? Yapabilir miydi? (Yapabildi mi)
Could we do? Yapabilir miydik? (Yapabildik mi?)
Could you do? Yapabilir miydiniz? (Yapabildiniz mi?)
Could they do? Yapabilir miydiler? (Yapabildiler mi?)
Could you do? Yapabilir miydin? (Yapabildin mi?)
Could he do? Yapabilir miydi? (Yapabildi mi)
Could we do? Yapabilir miydik? (Yapabildik mi?)
Could you do? Yapabilir miydiniz? (Yapabildiniz mi?)
Could they do? Yapabilir miydiler? (Yapabildiler mi?)
Could you open the door please?
Lütfen kapıyı açabilir miydiniz? (Lütfen kapıyı açabilir misiniz?)
Parantez içindeki kısımlarda görüldüğü gibi, “Could” yardımcı fiili
ile yapılan cümleler Türkçe’ye çevrilirken, şimdiki zaman gibi düşünülerek
çevrilir.
İngilizce’de bu çeşit cümleler bir kalıptır, genellikle birisinden
birşey istenirken kullanılır ve nezaket ifade ederler.
Could l leave this bag here?
Bu çantayı burada bırakabilir miydim? (Bu çantayı burada bırakabilir miyim?)
Bu çantayı burada bırakabilir miydim? (Bu çantayı burada bırakabilir miyim?)
Olumsuz (Negative) yapılırken de “Could”dan sonra
“not” getirilir.
I could not do. Yapamazdım. (Yapamadım.)
You could not do. Yapamazdın. (Yapamadın.)
He could not do. Yapamazdı. (Yapamadı.)
She could not do. Yapamazdı. (Yapamadı.)
It could not do. Yapamazdı. (Yapamadı.)
We could not do. Yapamazdık. (Yapamadık.)
You could not do. Yapamazdınız. (Yapamadınız.)
They could not do. Yapamazdılar. (Yapamadılar.)
You could not do. Yapamazdın. (Yapamadın.)
He could not do. Yapamazdı. (Yapamadı.)
She could not do. Yapamazdı. (Yapamadı.)
It could not do. Yapamazdı. (Yapamadı.)
We could not do. Yapamazdık. (Yapamadık.)
You could not do. Yapamazdınız. (Yapamadınız.)
They could not do. Yapamazdılar. (Yapamadılar.)
I couldn’t dance very well.
Ben iyi dans edemezdim.
“I couldn’t”, “I could not”ın kısaltılmış şeklidir.
Ayşe couldn’t go to school for five days.
Ayşe beş gün okula gidemedi.
Ayşe beş gün okula gidemedi.
Olumsuz soru şekli ise şöyle olur,
Couldn’t he get another job?
O, başka bir iş bulamadı mı?
O, başka bir iş bulamadı mı?
Couldn’t you come a little earlier?
Biraz daha erken gelemez miydini
Biraz daha erken gelemez miydini
WOULD - SHOULD
“Will” yardımcı fiilinin geçmiş şekli“would”dur.
“Shall” yardımcı fiilinin geçmiş şekli ise “should”dur.
I will go. Ben gideceğim.
I would go. Ben gidecektim. (gitseydim, giderdim.)
You would go. Sen gidecektin. (gitseydin giderdin.)
Soru şekli yapılırken “would” öznenin başına getirilir.
Would l go? Ben gidecek miydim? (gitse miydim, gider
miydim?)
Would you go? Sen gidecek miydin? (gitse miydin, gider miydin?)
Olumsuz şekli yapılırken de “would”dan sonra “not” eki getirilir.
I would not go. Ben gitmeyecektim. (gitmeseydim,
gitmezdim)
You would not go. Sen gitmeyecektin. (gitmeseydin, gitmezdin)
“I wouldn’t”, “I would not”ın kısaltılmış şeklidir.
Birinci şahıslarda genellikle “will” yerine “shall”
ve onun geçmiş şekli olan“should” kullanılır. Fakat “will” ve
“would”da kullanılabilir.
He would be here at five o’clock.
O, saat beşte burada olacaktı.
Would she wait for me on the corner?
O, beni köşede mi bekleyecekti?
O, beni köşede mi bekleyecekti?
I would see him the next day.
Ertesi gün onu görecektim.
Ertesi gün onu görecektim.
Ayşe wouldn’t leave me.
Ayşe beni terk etmeyecekti. (etmeseydi)
Ayşe beni terk etmeyecekti. (etmeseydi)
Cümlenin anlamına göre her iki anlamdan birini verir.
Soru sorarken şimdiki zamanda da “will” yerine genellikle “would” kullanılır ve böylece daha kibar bir ifade olur.
Would you please give him this letter?
Lütfen bu mektubu ona verir miydiniz?
Lütfen bu mektubu ona verir miydiniz?
Would you mind carrying the suitcase?
Bavulu taşımak zahmetine katlanır mıydınız?
Bavulu taşımak zahmetine katlanır mıydınız?
(Aynı kibarlık ifadesine Türkçede de rastlıyoruz.)
Would you like a cup of coffee?
Bir fincan kahve ister misiniz?
Bir fincan kahve ister misiniz?
(Anlamına geliyor. Eğer kelime kelime aynen çevirecek olursak “Bir
fincan kahveden hoşlanır mıydınız?” diye çevirmemiz gerekirdi.)
Would you like? Cümlesi kalıplaşmıştır ve
birisine birşey ikram etmek için kullanılır.
Düz cümlelerde de kibarlık ifade etmek üzere “want” yerine “would
like” kullanılır.
I would like to see Mr. Smith.
Bay Smith’i görmek istiyordum. (istiyorum)
Bay Smith’i görmek istiyordum. (istiyorum)
You shouldn’t tell lies.
Yalan söylemeyecektiniz. (söylememeliydiniz)
Yalan söylemeyecektiniz. (söylememeliydiniz)
You should pay your debts.
Borçlarınızı ödeyecektiniz. (ödemeliydiniz)
Borçlarınızı ödeyecektiniz. (ödemeliydiniz)
MIGHT
“May”
yardımcı
fiilinin geçmiş zamanı “might”dır.
I may go. Ben gidebilirim.
I might go. Ben gidebilirdim.
You might go. Sen gidebilirdin.
Soru şekli yapılırken“might” öznenin başına getirilir.
Might l go? Gidebilir miydim?
Might you go? Gidebilir miydin?
Olumsuz şekli yapılırken “might”tan sonra “not” eki
getirilir.
I might not go. Gidemezdim.
You might not go. Gidemezdin.
“May” yardımcı fiilinin iki anlamı vardır.
1- İzin anlamı
2- Olasılık anlamı
2- Olasılık anlamı
Might l use your phone?
Telefonunuzu kullanabilir miyim? (Telefonunuzu kullanabilir miyim?) izin anlamını taşıyor.
Telefonunuzu kullanabilir miyim? (Telefonunuzu kullanabilir miyim?) izin anlamını taşıyor.
He might be late that night.
O, o gece geç kalabilirdi. Olasılık anlamı taşıyor.
O, o gece geç kalabilirdi. Olasılık anlamı taşıyor.
Ayrıca dilek ifade etmek için de “might” kullanılır.
You
might tell me the truth.
Bana doğruyu söyleyebilirdiniz. (Bana doğruyu söyleyiniz.)
Bana doğruyu söyleyebilirdiniz. (Bana doğruyu söyleyiniz.)
Would Like Nedir?
Would Like : Birinden kibarca bir şey istemek veya teklif ikram etmek için
kullanılır. Bütün özneler için kullanımı aynıdır.
Kısa
yazılışı : Öznelerden sonra “-d like to
” getirilirek yapılır.
Olumsuz
Yazılışı : “Would not like &
Wouldn’t like” şeklindedir.
***********************************************************************************
I’
d like to = I would like= I want to = İstiyorum
She’
d like to = She would like= She wants to = İstiyor
We’
d like to = We would like= We want to = İstiyoruz
They’
d like to = They would like= They want to = İstiyorlar
Örnek
Cümleler ;
I
would like to go to cinema.
Sinemaya gitmek istiyorum.
Sinemaya gitmek istiyorum.
I
would like to drink tea.
Çay içmek istiyorum.
Çay içmek istiyorum.
Would you like to
come to party?
Partiye gelmek ister misiniz?
Partiye gelmek ister misiniz?
Would
you like to drink anything?
Bişey içmek ister misiniz?
Bişey içmek ister misiniz?
What
would you like ?
Ne istersiniz?
Ne istersiniz?
He
would like to go home now.
O şimdi eve gitmek istiyor.
O şimdi eve gitmek istiyor.
We
would like to help you.
Biz sana yardım etmek istiyoruz.
Biz sana yardım etmek istiyoruz.
Would you like to have a coffee?
Bir çay almak ister misiniz?
Bir çay almak ister misiniz?
Wouldn’t
you like to have a coffee?
Bir çay almak istemez misini
Bir çay almak istemez misini
İstek göstermek için kullanılan bir çekimsiz
fiildir. Eğer istenen şey bir eylem değilse TO kullanılmaz.
I would like some coffee please. (Biraz kahve rica
edeyim.)
-Eğer istenen şey bir eylemi yerine getirmek ise TO
kullanılır ve hep olduğu gibi, ardından fiilin yalın biçimi gelir.
I would like to meet them. (Onlarla tanışmak isterim.)
-Would like çoğu kez yazıda olsun, konuşmada olsun özneyle kaynaştırılır.
I'd like to go.
He'd like to eat
We'd like to see.
-Soru cümlelerinde would
öznenin önüne geçer.
-Olumsuz cümlede would ve not
kaynaştırılır.
I wouldn't like to go there. (Oraya gitmek istemezdim
doğrusu.)
-Soru sözcüklü soru cümlesinde ise:
What would you like to drink? (Ne içmek isterdiniz?)
How would you like to go? (Nasıl gitmek
istersiniz/isterdiniz?)
SIMPLE PAST TENSE
GEÇMİŞ ZAMAN
Bu zamanın kullanımında dikkat edilmesi gereken en büyük husus, fiillerin ikinci hallerinin kullanılmasıdır. Türkçemizde böyle bir kullanım olmadığı için bizlere biraz garip gelebilir. Fiillerin ikinci hallerinin gelme meselesi zamanın yapısı verildikten sonra izah edilecektir.
1. Structure : Yapı
I
He She It Ahmet Ayşe The cat We You They Ali and Kemal The children |
went ( 2. hal)
|
Gittim.
Gitti. ( O erkek gitti. ) Gitti. ( O kız gitti. ) Gitti. ( O cansız veya hayvan gitti. ) Ahmet gitti. Ayşe gitti. Kedi gitti. Gittik. Gittin. / Gittiniz. Gittiler. Ali ve Kemal gittiler. Çocuklar gittiler. |
Olumsuz yaparken
I
He She It We You They |
did not ( didn’t ) go.
|
Gitme / di / dim / dik / din(iz) / diler.
|
Soru yaparken
Did
|
I
he she it we you they |
go?
|
Git / ti mi / tim mi / tik mi / tin(iz) mi / tiler mi?
|
Olumsuz soru yaparken
Did
|
I
he she it we you they |
not Didn’t
|
I
he she it we you they |
go?
|
Gitme /di mi / dim mi / dik mi / din(iz) mi / diler mi?
|
Kısa cevaplar
Yes, I did ve No, I didn’t şeklindedir.
2. Regular and
irregular verbs: Düzenli ve düzensiz fiiller
Biraz önce söylediğimiz gibi Simple Past Tense’de fiillerin 2. hali kullanılmaktadır. Ancak fiillerin ikinci hali sadece düz cümlede kullanılır. Olumsuz ve soru cümlelerinde fillerin birinci halleri kullanılır.
İngilizce’de fiiller iki gurupta toplanırlar.
Bunlar düzenli ( regular ) ve düzensiz ( irregular ) fiiller ( verbs ) diye adlandırılır.
Düzensiz fiiller ( irregular verbs ) lerin aynen ezberlenmesi lazımdır. Bu fiilleri liste halinde hemen hemen bütün sözlüklerin başında veya sonunda bulmak mümkündür. Hatta sözlüklerde kelime izahı yapılırken de bu hallerin parantez içerisinde verildiği görülebilir.
Fiillerin 2.
ve 3. halleri için tıklayın..
3. Spelling of
-ed : -ed ekinin yazılışı
Düzenli fiilleri 2. hale koymak için “d”, “ed” veya “ied” gelmektedir. Bunlar ise belirli kurallara tabidirler. Şimdi bunları görelim.
Fiillerin çoğuna “-ed” eklenir.
open opened
start started
act acted
Sonu e harfi ile biten fiillere sadece “d” eklenir.
hate hated
live lived
arrive arrived
Sonu “l” harfi ile biten fiillerin “l” den önce tek sesli harf olanlarında “l” çift yazılır. Ancak Amerikan İngilizcesinde böyle bir kural yoktur.
towel towelled
travel traveled
Amerikan İngilizcesinde bu kelimeler toweled ve traveled şeklinde yazılır.
Fakat “l” harfinden önce birden fazla sesli harf varsa “l” çift olmaz.
sail sailed
heal healed
pool pooled
Sonu tek bir sessiz harfle biten ve tek sesli harfi bulunan fiillerde sonda bulunan sessiz harf çift olur.
rob robbed
tar tarred
ship spipped
fit fitted
beg begged
Ancak bu şekildeki fiillerin sonu “x”, “w”, ve “y” ile bitenlerinde çiftleme olmaz.
sew sewed
fix fixed
play played
Birden fazla heceli fillerden son hecesinde tek sesli harf bulunan ve tek sessiz harfle biten ve de okunurken vurgusu bu son hecede olan fillerde son sessiz harf çift olur.
en’trap en’trapped
pre’fer pre’fered
ad’mit ad’mitted
Fakat aynı durumdaki fiillerden sonu “x”, “w” ve “y” ile bitenlerinde çiftleme olmaz.
re’new re’newed
emp’loy emp’loyed
af’fix affixed
Sonu “y” harfi ile biten ve “y” den önce sessiz harf bulunan fiillerde “y” düşer ve bu tip fiillere “ied” eklenir.
try tried
cry cried
marry married
4. Pronunciation
of -ed : -ed ekinin okunuşu
Geçmiş zamanda düz cümlede düzenli fiillerin sonuna eklenen ve bazı isimlerin sonuna eklenip onları sıfat getiren “-ed” ekinin üç ayrı okunuşu vardır.
İngilizceyi yeni öğrenenler bu eki ıd veya id şeklinde okuma eğilimindedirler. Oysa bu ekin ıd veya id şeklinde okunuşu çok sınırlıdır.
Okunuşunun sonu t, d ile biten fiillere -ed eklendiğinde bu ek -id veya -ıd şeklinde okunur.
Örnekler
need / nid / needed / ni:did
post / poust / posted / poustid
Okunuşunun sonu k, s, ç, ş, f, p ile biten kelimelere -ed eklendiğinde -ed eki t şeklinde okunur.
Örnekler
kick / kik / kicked / kikt
finish / finiş / finished / finişt
laugh / la:f / laughed / la:ft
watch / woç / watched / woçt
Okunuşunun sonu m, n, b, g, c, l, v, z, r ve sesli harfler ile biten kelimeler -ed eki eklendiğinde -ed eki d şeklinde okunur.
Örnekler
live / liv lived/ livd
listen / lisın listened / lisınd
rub / rab rubbed / rabd
raise / reyz raised / reyzd
climb / klaym climbed / klaymd
5. Usage :
Kullanıldığı yerler
- Konuşulan anla kıyaslandığı zaman geçmişte
kalmış, bitmiş, tamamlanmış olayların anlatılmasında kullanılır.
Dikkat edilmesi gereken en önemli husus, bu zaman kullanımında geçmiş zamana ait bir zaman tabirinin verilmesidir. Zaman tabiri verilmese bile geçmişte kaldığına dair belirtilerin olmasıdır. Yine geçmişte kalmış bir zaman diliminde olan olayların anlatılmasında da bu yapı kullanılır.
My firend bought his house last year. Arkadaşım evini geçen yıl aldı.
They came to this city ten years ago. Bu şehre on yıl önce geldiler.
She slept until her friends came. Arkadaşları gelinceye kadar uyudu.
The game started at ten o’clock. Oyun saat onda başladı.
When did they leave the town? Kasabadan ne zaman ayrıldılar?
My grandfather worked here for five years. Dedem burada beş yıl çalıştı.
God created the heavens and the earth is six days. Allah gökleri ve yeri altı günde yarattı.
How long did the journey take? Yolculuk ne kadar zaman aldı?
What id you do before you went to bed? Yatmadan önce ne yaptın?
What did you do stay when you were a student? Talebeyken nerede kaldın?
They stayed at a hotel for a long time. Uzun müddet otelde kaldılar.
They didn’t get up early this morning? Onlar bu sabah erken kalkmadı.
- Türkçemizde geçmiş zamanın rivayeti gibi
çevrilen, geçmişteki olayların hikaye edilmelerinde ve geçmiş zamandaki
alışkanlıkların anlatılmasında kullanılır. Bazen Türkçemize Mişli Geçmiş
Zaman gibi de çevrildiği olur.
His grandfather gave this watch to his father. Bu saati babasına dedesi vermiş.
That man never drank when he was a boy. Şu adam çocukken hiç içki içmezdi.
Caliph Omar was a just statesman. He always said “The poor and rich are equal. The real superiority is the piety.” Halife Ömer bir devlet adamıydı. O daima ” Fakir ile zengin eşittir. Gerçek üstünlük takvadadır ( dindarlıktadır) ” derdi.
We had some food and some tea before we went to bed when we were in the village. Biz köydeyken yatmadan önce bir şeyler yer ve içerdik.
It was a sunny day. All the children swam in the lake, the woman prepared the meal and the men talked under the trees. Güneşli bir gündü. Bütün çocuklar gölde yüzüyordu, kadınlar yemek pişiriyordu ve erkekler ağaçların altında sohbet ediyordu.
He cried when his step-son left him. Because he liked him a lot. Üvey oğlu kendisini terkettiğinde ağladı çünkü onu çok sevmişti.
6. Examples –
Örnek Cümleler
Şimdi de Simple Past Tense’ten cümle örnekleri verelim.
The man washed his car. Adam arabasını yıkadı.
We posted the letters. Mektupları postaladık.
They bought a new house. Yeni bir ev satın aldılar.
She ate two sandwiches. O iki sandviç yedi.
Did the man wash his car? Adam arabasını yıkadı mı?
Did you post the letters? Mektupları postaladınız mı?
Did they buy a new house? Yeni bir ev satın aldılar mı?
Did she eat two sandwiches? O iki sandviç yedi mi?
The man didn’t wash his car. Adam arabasını yıkamadı.
We didn’t post the letter. Mektupları postalamadık.
They didn’t buy a new house. Yeni bir ev satın almadılar.
What did you do last night? Dün gece ne yaptın?
How did you lose your passport? Pasaportunu nasıl kaybettin?
ADJECTIVES –
ADVERBS ( SIFATLAR – ZARFLAR )
1. Adjectives :
Sıfatlar
İsimleri niteleyen kelimeler sıfat ( adjective ) dir.
a beautiful picture - güzel bir resim
the strong horse – güçlü at
Bu cümlelerde picture ( resim ) ve horse ( at ) kelimeleri isimdir. Beautiful ( güzel ) ve strong ( güçlü ) kelimeleri ise sıfattır. Görüldüğü gibi beautiful kelimesi picture kelimesini, strong kelimesi ise horse kelimesini nitelemektedir.
Zamirler ismin yerine kullanılan kelimeler oldukları için sıfatlar tarafından nitelenebilirler.
He is strong, handsome, rich and humble. Güçlü, yakışıklı, zengin ve alçak gönüllüdür.
They are old but excellent. Eski fakat ve mükemmeldirler.
Bu cümlelerde sıfatlar zamirleri nitelemektedirler.
- Türkçede olduğu gibi İngilizcede
de sıfatlar, niteledikleri isimlerden önce gelirler. Tekil, çoğul
farketmez.
a good man iyi bir adam
good men iyi adamlar
a beautiful rose güzel bir gül
- Bir isimden önce birden fazla sıfat
gelebilir. Sıfatların araları virgül ile
ayrılabilir veya virgülsüz de yazılabilir.
a big fat man büyük şişman bir adam
the thin, tall woman uzun, ince kadın
- Renk bildiren iki sıfat arka arkaya geldiği zaman
aralarına “and” konur. İkiden fazla
renk arka arkaya gelince son iki rengin arasına ‘and’ konur.
the yellow and red uniform Sarı kırmızı üniforma
a white, blue and green tent. beyaz, mavi ve yeşil ( karışımı ) çadır
- Bir isimden önce birden fazla
nitelik sıfatı gelmesi icab ettiği zaman, her zaman olmasa da çoğunlukla
dikkat edilen bir sıra vardır. Genel
nitelikler özel niteliklerden önce gelir. Aşağıda belirtilen sıra takip
edilir, ama bu istisnası olmayan kesin bir kural değildir. Bazen sıralama
değişebilir.
Genel mana + büyüklük, küçüklük +
yaş, eskilik, yenilik + renk + ait olduğu belde + neden yapıldığı
a beautiful large brand - new yellow British golden spoon.
( güzel, büyük, yepyeni, sarı, İngiliz yapısı, altın bir kaşık )
an old Turkish woman Yaşlı bir Türk kadını
a nice woolen sweater Güzel bir yün kazak
- Sıfatlar genel olarak isimleri
nitelemekle beraber bazen fiilleri de nitelerler.
Bu fiiller sınırlıdır : be / get / become / seem
/ appear / look / smell / sound / taste / feel.
Be quiet. Don’t be noisy. Sessiz ol. Gürültücü olma.
The cat is getting wet in the rain. Kedi yağmurda ıslanıyor.
Last night he became ill. Dün gece hasta oldu.
Your coffee tastes wonderful. Kahveniz mükemmel ( lezzeti var ).
The fish smells bad. Bu balık kötü kokuyor.
You look happy today. Bugün mutlu görünüyorsun.
- İngilizcede sıfatların çoğu hem isimlerden
önce gelip sıfat tamlaması yaparlar hem de be, seem, look gibi fiillerden
sonra yüklem olarak gelirler.
Örnekler
a fat man şişman bir adam
The man is fat. Adam şişmandır.
easy questions kolay sorular
The questions are easy. Sorular kolaydır.
a sad boy. üzgün bir çocuk
The boy looks sad. Çocuk üzgün görünüyor.
2. Predicative adjectives
Bazı sıfatlar ise sadece predicative ( yüklem ) olarak kullanılırlar. Bu sıfatları isimlerin önüne getiremeyiz. Bu sıfatlardan en çok kullanılanları şunlardır.
asleep, awake, alike, afraid, alive, alone, ashamed, glad, pleased, sorry, upset, elder.
The man is asleep. ( Adam uykuda ) diyebiliriz. Ama asleep man diyemeyiz.
3. Attributive
adjectives
Bir de bunların tam tersi olarak yani attributive ( niteleyici ) olarak kullanılan ancak predicative ( yüklem ) olarak kullanılamayan sıfatlar vardır. Bunlar şu sıfatlardır.
chief, main, principal, sheer, utter, mere, only, sole, total
His shoop is on the main street. ( Onun dükkanı ana caddededir ) diyebiliriz. Ama “The street is main” diyemeyiz.
4. Adverbs –
Zarflar
Fiilleri niteleyen kelimeler zarf ( adverb ) dir.
I always drive carefully. Daima dikkatli araba kullanırım.
They are speaking angrily. Kızgın kızgın konuşuyorlar.
Bu iki cümlede görüldüğü gibi carefully ( dikkatli bir şekilde ) kelimesi drive ( araba kullanmak ) kelimesini niteliyor, angrily ( kızgın bir şekilde ) kelimesi ise speak ( konuşmak ) kelimesini niteliyor. Hem drive ve hem de speak fiildirler ve onları niteleyen carefully ve angrily is zarftırlar.
I am terribly sorry. Son derece üzgünüm.
The prices are unbelievably low. Fiyatlar inanılmaz derecede düşük.
Bu iki cümlede sorry ( üzgün ) ve low ( düşük ) kelimeleri sıfattır. Kendilerini niteleyen terribly ( son derece ) ve unbelievably ( inanılmaz derecede ) kelimeleri zarftır.
The fat man jumped over the wall surprisingly easily. Şişman adam duvarın üzerinden şaşırtıcı bir kolaylıkla atladı.
The lady speaks very fast. Bayan çok hızlı konuşur.
Bu iki cümlede de easily ve fast zarftır. Bunlar fiilleri niteler. Fakat easily ve fast kelimeleri de yine kendileri gibi zarf olan surprisingly ve very tarafından nitelenirler.
5. Relationships
between Adjectives and Adverbs
Sıfatlar ve
zarflar arasındaki ilişkiler
Çoğunlukla sıfatların ( adjectives ) sonlarına ( -ly ) takısı getirilerek zarf ( adverb ) elde edilir.
He is a brave boy. Cesur bir çocuktur.
He fights bravely. Cesurca kavga eder.
Bu cümlelerde görüldüğü gibi brave sıfattır ve sonuna -ly getirilerek zarf elde edilmektedir. Aşağıdaki kelimelerde de aynı durum söz konusudur.
adjectives
|
adverbs
|
happy
|
happily
|
sad
|
sadly
|
slow
|
slowly
|
quick
|
quickly
|
bad
|
badly
|
Fakat yukarıda bahsedilen kural her zaman geçerli değildir. Dikkat edilmesi ve de ezberlenerek öğrenilmesi gereken istisnai sıfat – zarf durumları vardır.
good ( adjective ) un adverb hali well dir.
Our teacher is a good teacher. Öğretmenimiz iyi bir öğretmendir.
He teaches well. İyi öğretir.
Birinci cümlede “good” ismi nitelerken well fiili nitelendiriyor. Normal kurala göre goodly olması lazım, fakat tamamen farklı bir şekilde well oluyor. Bazı kelimeler ise hem sıfat olarak ve hem de zarf olarak kullanılabilirler. Bunların tamamen ezberlenmesi lazımdır.
adjectives
|
adverbs
|
fast
|
fast
|
hard
|
hard
|
early
|
early
|
late
|
late
|
high
|
high
|
low
|
low
|
near
|
near
|
far
|
far
|
deep
|
deep
|
much
|
much
|
little
|
little
|
direct
|
direct
|
wrong
|
wrong
|
enough
|
enough
|
pretty
|
pretty
|
straight
|
straight
|
kindly
|
kindly
|
Yukarıda belirtilenlerin dışında da hem sıfat hem zarf olarak kullanılabilen kelimeler vardır, ancak en yaygın olanlar yukarıda verilenlerdir.
I want a fast car. Hızlı bir araba istiyorum.
My car must go fast. Arabam hızlı gitmeli.
There is a bus-stop near my house. Evimin yakınında bir otobüs durağı var.
The bus goes near my house. Otobüs evimin yakınından geçer.
Deep rivers are dangerous. Derin nehirler tehlikelidir.
Don’t dive very deep. Fazla derine dalma.
The traffic sign is wrong. Levha yanlış.
People will get it wrong. İnsanlar onu yanlış algılayacaklar.
The wall around the garden is high. Bahçenin etrafındaki duvar yüksek.
The trees near it grow high too. Yanındaki ağaçlar da yükseliyor ( yüksek büyüyor )
- Genelde -ly ile
biten kelimeler adverb ( zarf ) olur. Fakat
-ly ile biten
sıfatlar da vardır. Bunların kindly (
nazikçe ) haricindekilerin adverb ( zarf ) hali yoktur. Bu tip
sıfatlara birkaç örnek verelim:
lovely, lively, lonely, lowly, likely, elderly, timely, silly
Bunların adverb ( zarf ) hali manasını verecek şekilde kullanmak icap eden durumlarda, bu manalara yakın başka adverb ( zarf ) lar kullanılır ya da zarf cümleciği şeklinde anlatılır.
All my friends are friendly. Arkadaşlarımın hepsi candandır.
They behave in a friendly way. Candan davranırlar. ( Canayakın bir şekilde davranırlar )
A new rise in salaries are likely. The government will probably give a rise in salaries. Maaşlarda yeni bir artış muhtemel. Yeni hükümet muhtemelen maaşlara zam yapacak.
Yukarıdaki cümlelerde görüldüğü gibi friendly sıfattır ve zarf hali in a friendly way şeklinde anlatılmıştır. Ve “likely” sıfattır ve zarf hali “probably” olarak anlatılmıştır.
- Tabi hemen şunu da belirtmek lazımdır.
Bazı sıfatlar -ly alınca; adverb ( zarf ) olurlar. Fakat bunlar sıfat
oldukları zamanki manayı zarf oldukları zaman vermez daha değişik mana
verirler.
Mesela;
high yüksek demektir fakat highly yüksek(çe) değil oldukça, ziyadesiyle manasında kullanılmaktadır. Low alçak demektir. Fakat lowly alçak(ça) değil alçak gönüllülükle demektir.
İşte bunun gibi sıfat manası ile zarf manası birbirinden değişik şekillerde mana veren kelimeler vardır ve bunlar dikkate alınmalıdır. Bunların kuralları yoktur. İstisnai durum arzederler ve ezberlenmeyi icap ettirirler. Bunlar genelde aşağıdaki kelimeledir.
adjective |
adverb |
high: yüksek
|
highly: ziyadesiyle
|
low: alçak
|
lowly : tevazuyla
|
near: yakın
|
nearly: neredeyse
|
late: geç
|
lately: son zamanlarda
|
hard: zor, güç
|
hardly: ancak, güç, bela
|
direct: direkt, dosdoğru
|
directly: dobra dobra, açıkça
|
warm:sıcak
|
warmly:samimiyetle
|
hot:sıcak
|
hotly: iştiyakla, canı gönülden
|
cool: soğuk
|
coolly : soğuk davranarak
|
cold:soğuk
|
coldly: samimiyet vermeksizin
|
present: hali hazırda
|
presently: derhal, hemen
|
short: kısa
|
shortly: hemen, özet olarak kısaca
|
scarce: nadir, ender
|
scarcely: zar zor
|
bare: çıplak, kıraç
|
barely: ancak, güç bela
|
sure: emin, kesin
|
surely: kesinlikle, emniyetle
|
Comparatives of Adjectives and Adverbs
(Sıfatların ve Zarfların Karşılaştırması)
Karşılaştırmalar (comparatives), iki
nesneyi karşılaştırırken kullanılır. Genelde bir heceli ya da bazı iki heceli
sıfatlardan sonra “daha” anlamına gelen “-er” eki ilave edilir, sonra “-den”
anlamına gelen “than” kelimesi kullanılır.
short
dirty
narrow
weak
slow
long
old
|
+er
|
shorter
dirtier
narrower
weaker
slower
longer
older
|
than
|
Sesli harften sonra bir sessiz harfle
biten bazı sıfatlarda sondaki sessiz harf iki defa yazılır ve “-er than”
eklenir.
· Turkey is bigger than Greece . (Türkiye Yunanistan’dan
büyüktür.)
wet
big
sad
hot
|
wetter
bigger
sadder
hotter
|
than
|
Sonu “-y” ile biten kelimelerde “-y”
düşer yerine “-i” gelir ve “-er than” eklenir.
happy
heavy
rainy
windy
thirsty
hungry
|
+ier
|
happier
heavier
rainier
windier
thirstier
hungrier
|
than
|
Sonu “-e” ile biten kelimelere sadece “-r than” eklenir.
nice
large
late
wide
blue
|
+r
|
nicer
larger
later
wider
bluer
|
than
|
İki veya daha fazla heceli ise “daha
fazla” anlamını katmak için “more” kelimesi
kullanılır.
Sonu “-ed, -ing” ile bitten sıfatlar her zaman “more” kelimesiyle
kullanılır.
- More crowded More tiring
more / less, the most / the least
(daha fazla / daha az, en fazla / en az)
İki nesne veya şeyi karşılaştırırken
sıfat tek heceli ise “-er” eklenir. İki veya daha fazla heceli ise “daha fazla”
anlamını katmak için “more” , kulanılır. “daha az” anlamını katmak için “less”
kullanılır.” Less”
hem kısa hem de uzun sıfatlar için kullanılır.
more
less
|
beautiful
delicious
difficult
different
exciting
expensive
important
|
than
|
“-ly” ile bitten “adverbs” zarflar more
kelimesi ile kullanılır.
Not: “early” kelimesi istisnadır.
“-ly” almayan zarflar (soon,hard, late,
fast,) ise “-er” takısı ile birlikte kullanılır.
Not: “Often” kelimesi istisnadır.
Belirli iki şey arasında bir karşılaştırma yapıyorsak “the”
kullanılır.
·
Salih is the more intelligent of the twins
Düzensiz çekimler :
Good
Better
Bad
Worse
Far
Farther/ Further
Much
More
Many
More
Little
Less (few – fewer)
Not: “far” kelimesi “uzak” anlamında
“Farther/ Further” şeklinde kullanılabilir. Ancak “more” anlamında sadece
“Further” kullanılır. “Farther” kullanılmaz.
Karşılaştırma yaparken bazı zarflar
kullanılarak karşılaştırma derecesini azaltabilir ya da çoğaltabiliriz.
A little / a bit /slightly / somewhat
(biraz)
A lot, a great deal, much,
many, far ,considerably,even (çok)
Rather, no, any
Comparative adjective
veya adverb iki defa tekrarlanarak kullanılabilir. Böyle bir kullanım eylemin
sürekli değiştiğini vurgulamaktadır.
The comparative…the
comparative… yapısı iki durumun birbiriyle ilişkili olarak değiştiğini
belirtmek için kullanılır.
“Twice, three/four times,
… “ gibi yapılardan sonra “-er than” ya da “ more than” kullanılabilir.
Bilgisayar
bir öğretmenin yapabileceğinden daha sabırlı olarak öğrencilerin ne yaptığına
dikkat edebilir.
ı arayın.
SUPERLATIVE (EN ÜSTÜNLÜK)
Sıfatların ve zarfların en üstünlük
halleri (superlatives), bir nesnenin bir topluluk / grup içindeki en üstün
özelliğinden bahseder. Sıfat tek heceli ise “-est” eklenir. Sıfat iki veya daha
fazla heceli ise “en fazla” anlamını katmak için “most” kullanılır. Belirli bir
nesneden bahsedildiği için sıfatın önünde “the” kullanılmalıdır.
Adjective
|
Comparative
|
Superlative
|
big
|
bigger
|
the biggest
|
heavy
|
heavier
|
the heaviest
|
light
|
lighter
|
the lightest
|
new
|
newer
|
the newest
|
old
|
older
|
the oldest
|
wide
|
wider
|
the widest
|
Pleased
|
More pleased
|
The most pleased
|
Expensive
|
More expensive
|
The most expensive
|
Sıfat iki veya daha fazla heceli ise “en
fazla” anlamını katmak için “most”, “en az” anlamını katmak için de “least”
kullanılır
The
|
most
least
|
beautiful
delicious
difficult
different
exciting
expensive
important
interesting
terrific
carefully
easily
|
Sıfat ve zarf biçimi aynı olan kelimeler
şöyledir.
Early
earlier the
earliest
Late
later
the latest
Hard
harder the hardest
Fast
faster the
fastest
Düzensiz yapılar:
Good
/well
better
the best
Bad/
badly
worse
the worst
Far
farther/further
the farthest/furthest
Much
more
the most
Little
less
the least
Few
fewer
the fewest
·
He speaks English the best
·
We have fewer books
·
She sings the worst
Superlative yapı en az üç
öğe olduğu zaman kullanılır. İki öğe olduğu zaman comparative yapı kullanılır.
Superlative yapıyı
vurgulamak için “by far, far and away, quite, very ve much” gibi zarflar
kullanılabilir.
“Of + sözcük grubu”
yapısıyla kullanılır.
“most” öncesinde “the”
olmadan kullanılırsa “very” anlamına gelir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder