11 Aralık 2012 Salı

9.SINIFLAR 2-6 ÜNİTE


 SUBJECT PRONOUNS
(ŞAHIS ZAMİRLERİ)
 

İngilizce’de ilk olarak öğrenilmesi gereken temel kelimeler zamirlerdir. Bu kelimeler Türkçe'de olduğu gibi isimlerini yerine kullanılır ve "zamir" diye adlandırılır. Doğadaki her bir nesnenin mutlaka bu zamirler tarafından bir karşılığı vardır. Cümlenin "öznesi" konumunda başta bulunurlar ve cümle içinde başka bir görevleri yoktur, yerleri asla değiştirilemez.

I ……. Ben

You … Sen,Siz

He ……. Erkekler için O

She ……Bayanlar için O

It ……. İnsan harici varlıklar için O

We …… Biz

They …
Onlar

İngilizce cümle yapısını incelediğimizde her zaman
Subject (Özne) - Verb (Eylem) - Object (Nesne) ana formülüyle karşılaşırız. Bu formülde zamirler her zaman "S" konumundadır.

EXAMPLES

I am a teacher (Ben bir öğretmenim)
She is ill
(O -kız- hastadır).
They are playing football.
(Onlar futbol oynuyorlar.)
We are studying English.
(Biz İngilizce çalışıyoruz.)

 

Formun Üstü

1. The weather ………..very nice today.

2. I ……….not tired.

3. This ball ………..very heavy.

4. The dogs …………hungry. Let's feed them.

5. Look! Carol …………at home.

6. This castle ………..very old.

7. My brother and I ……….good football players.

8. Ann is at the supermarket and her children …………at school.

9. I ………..a student. My sister ………..a teacher.

10.My hands …………cold.

11.Canada ………a big country.

12.Ann …………a nice girl.

13.How ………….you?

14.They …………at school.

15.Can I have an apple? Yes, here you……….

 

Articles (a, an, the)


● A/AN

A-an isimlerin önüne gelir ve onların bütün benzerleri içinden “ herhangi bir “ tanesi olduğunu belirtmeye yarar. Örneğin bir keçi sürüsünden hiç ayrım yapmadan bir tanesini seçelim. Bu seçtiğimiz keçi herhangi bir özelliği olmayan, bütün benzerleri içinden sadece herhangi biridir. Veya bir şey not almak için karşımızdan bir kalem istediğimizde, herhangi bir kalem istiyoruzdur. İngilizce’de isimleri kullanma ihtiyacı hissettiğimizde mutlaka onları genelleştiren ( herhangi bir anlamı veren ) bazı eklere ihtiyaç duyulur ve bu ekler İngilizce gramerinde “ Article ” diye adlandırılır.

İsimler sessiz bir harf ile başlıyorsa önüne (a), sesli bir harf ile başlıyorsa (an) getirilir.

Examples;

- a pencil (bir kalem)

- a book (bir kitap)

- a teacher (bir öğretmen)

- an apple (bir elma)

- an engineer (bir mühendis)

- an inspector (bir müfettiş)

“ a ve an “ sadece isimlerin önüne gelir, sıfat veya fiilerin önüne kesinlikle gelmez. Ayrıca a veya an gelen isimler mutlaka tekil olmalıdır, çoğul isimler article almaz.

- a house

- an animal

- a go (yanlış, çünkü go bir fiildir)

Sesli ve sessiz harf kavramı İngilizce’de kelimelerin yazılışı değil okunuşuyla ilgilidir. Örneğin "university" kelimesinin ilk harfi sesli olduğu halde okunuşu "yunivörsiti" şeklinde olduğu için başına a gelir. Veya "hour" kelimesinin ilk harfi sessiz olduğu halde "aır" şeklinde okunduğundan kelimenin başına an gelmesi gerekir.

- a university

- an hour

İngilizce’de sayılamayan isimlerin önüne "a" veya "an" gelmez. İngilizce’deki sayılabilen ve sayılamıyan kelimelerin mantığı Türkçe’ye göre terstir. Örneğin Türkçe’de "bir bardak veya bir şişe su anlamında "bir su" diyebildiğimiz halde, İngilizce’de böyle bir kullanım yoktur.

- a water (bir su olmaz)

- a weather (bir hava olmaz)

 

 

 

 

 


İngilizce Possessive Adjectives; İngilizce İyelik sıfatları


İngilizce possessive adjectives konusu Türkçe İyelik sıfatları - İyelik eki konusuna karşılık gelir. Sahip olma durumlarını belirtmede kullanılırlar. İsimlerden önce kullanılırlar.

Aşağıdaki örnek cümle ve türkçelerini inceleyelim:

·         That's my daughter.

Şu benim kızım.

·         Is this your book?

Bu senin kitabın mı?

·         This is her office.

Bu onun ofisi.

·         I've got their phone number.

Telefon numaralarını unuttum.

Aşağıdaki tabloda konu bütünlüğü açısından kişi-şahıs zamirleri ile iyelik sıfatları bir arada verildi.

Kişi Zamirleri
Possessive Adjectives-İyelik Sıfatları
I - Ben
My - Benim
You - Sen
Your - Senin
He - O (Erkek)
His - Onun
She - O (Dişi)
Her - Onun
It - O (Cansız, Cinssiz)
Its - Onun
We - Biz
Our - Bizim
You - Siz
Your - Sizin
They - Onlar
Their - Onların

 

-->"my, your, her, his, its, our, their" tekil ya da çoğul kullanımlarda değişime uğramadan aynen kalır.
·         Here's my book.

Kitabım burada.

·         Here are my books.

Kitapların burada.

Örnek Cümleler ve Türkçeleri:

·         Alison is doing her homework.

Alison ödevini yapıyor. (onun ödevini)

 

·         Do you live with your parents?

Ailenle mi yaşıyorsun? (senin ailen)

 

·         We love our new house.

Yeni evimizi seviyoruz. (bizim yeni evimiz)

 

·         He's in his office.

Ofisinde. (onun ofisinde)

 

·         The children are with their grandmother.

Çocuklar büyük anneleriyle beraberler. (onların büyük anneleri)

 

·         I like my new job.

Yeni işimi seviyorum. (benim yeni işimi)

 

·         Amsterdam is famous for its canals.

Amsterdam kanallarıyla meşhurdur. (onun kanalları)

 

·         She's with her boyfriend.

Erkek arkadaşıyla birlikte. (onun erkek arkadaşı)

 

·         They haven't got their umbrellas.

Şemsiyeleri yok. (onların şemsiyeleri)

 

·         She's in her bedroom.

Yatak odasında. (onun yatak odasında)

 

·         He's looking for his shoes.

Ayakkabılarını arıyor. (onun ayakkabıları)

)PUT IN “I-he-she-you-it-her-his-my-your-its-our- their.”

 

1)   This is my dog. ____________________ name is Rafi.

2)   A: Who’s that?

      B:___________ is my English teacher.______________ name is Mr Bricks.

3)   Beatrice is from Canada but __________ isn’t Canadian. __________ is English.

4)   A: Is your friend American?

      B: No, ________ isn’t . ___________ name is Selin and __________ is from Turkey.

5)   Fatih: Hello, my name is Fatih. What is ____________ name?

     Jane: ________ name is Jane.

 

POSSESSIVE “S”

*Possessive “s” de bize sahiplik bildirir.Mesela;annemin adı derken oradaki “-nın,-nın” ekini verebilmek için biz possessive “s” kullanmalıyız.Şimdi örneklerle daha iyi anlayalım.

  • My mother’s name is Mary.(Benim annemin ismi Mary dir.)
  • Rob’s brother is an engineer.(Robun erkek kardeşi bir mühendistir.)
  • His father’s car is very expensive.(Onun babasının arabası çok pahalıdır.)

*Bu konuda dikkat etmemiz gereken önemli bir yer, ‘s’ gelerek çoğul yapılmış kelimelerimize iyelik ekini nasıl getireceğimizdir.

  • The girl’s clothes are very beautiful.
  • The girls’ clothes are very beautiful.

*İki cümle arasındaki fark sizce ne olabilir?Bir tanesinde kesme “s” den önceyken diğerinde neden “s” den sonra olmuş olabilir?Cevabı aslında basit.Birinci cümlemizde bir tek kız var ve onun elbiselerinden bahsediyoruz.İkinci cümlede ise kızlar var ve onların elbiselerinden bahsediyoruz.Yani;öznem “s” eki getirilerek çoğul yapılmışsa,özneye iyelik eki getirip daha sonra kesme işareti koyuyoruz.

  • The girl’s clothes are very beautiful.(Kızın elbiseleri çok güzeldir.)
  • The girls’ clothes are very beautiful.(Kızların elbiseleri çok güzeldir.)

*Karıştırmamız gereken bir yer daha var.o da, irregular plurallarımızdır.Bunlar “s” ile çoğul yapılmadığı için possessive “s” normal tekillere nasıl geliyorsa aynı şekilde gelecektir.Örneklerle daha anlaşılır olacaktır.

  • A person’ idea         —————–  people’s ideas
  • The man’s glasses    —————–  men’s glasses
  • woman’s work        —————–  women’s work
  • her child’s bike       —————–  her children’s bikes

 

have got / has got (sahip olma)


have/has got Türkçe’de sahip olmak anlamındadır. Sahip olduğunuz bir şeyi ifade etmek için kullanılır. Aşağıda şahıslara göre nasıl kullanıldığını gösteren tablo verilmiştir.

POSITIVE (OLUMLU)
NEGATIVE (OLUMSUZ)
QUESTION (SORU)
I have got a car.
I haven’t got a car.
Have I got a car?
You have got a car.
You haven’t got a car.
Have you got a car?
He has got a car.
He hasn’t got a car.
Has he got a car?
She has got a car.
She hasn’t got a car.
Has she got a car?
It has got a car.
It hasn’t got a car.
Has it got a car?
We have got a car.
We haven’t got a car.
Have we got a car?
They have got a car.
They haven’t got a car.
Have they got a car?

● DİKKAT!

- I have got a car. (Bir arabam var.)

Türkçe’ye çevirirken genelde "Bir arabaya sahibim" şeklinde çevirmeyiz. İki dil arasındaki bu farklılık bazen İngilizceyi yeni öğrenenler için sorun teşkil edebilir.

"Benim iki kızkardeşim var" cümlesini İngilizce’ye çevirmek isteyen bir kişi, "var" kelimesine aldanarak "there is/are" kalıbını kullanabilir ve tabi ki yanlış olur. O yüzden cümlenin sahiplik anlamı içerip içermediğine bakılmalıdır.

- She has got two sisters. (Onun iki kızkardeşi var veya o iki kızkardeşe sahiptir)
- We have got many pens.
(Bizim çok kalemimiz var veya biz çok kaleme sahibiz)

► Have/has got veya sadece have/has

Sahip olmak kavramı İngilizce’de iki değişik şekilde ifade edilebilir. Değişik metinlerde farklı kullanımlara rastlayabiliriz. Özellikle İngiltere’de kullanılan İngilizce’de "have/has got" daha sık kullanılır.

- I have got a sister. (Bir kızkardeşim var.)
- I have a sister.
(Bir kızkardeşim var.)

Bu iki cümle arasında anlam olarak fark yoktur. Ancak olumsuz ve sorularda durum aynı değildir. Aşağıda iki farklı şekilde kurulmuş cümlelerin olumsuz ve soru yapılış şekillerini inceleyiniz.

(+) I have got a book.
(-) I haven’t got a book.
(?) Have I got a book?


(+) I have a book.
(-) I don’t have a book.
(?) Do I have a book?


► Yanlış Kullanımlar

İki farklı kullanım birbiriyle karıştırılırsa gramatik açıdan hatalı olur. Yani soru ne şekilde sorulduysa, cevabın da aynı şekilde verilmesi gerekir.

A: Have you got a pencil?
B: No, I haven’t.
(doğru)

No, I don’t.
(yanlış)

A: Do you have any money?
B: No, I don’t.
(doğru)

No, I haven’t.
(yanlış)

► Deyimsel Kullanımlar

Have ve has in deyim gibi değişik şekillerde kullanılış biçimleri vardır. Bu kullanış biçiminde sahip olmak anlamı yoktur ve kesinlikle have got / has got kalıbıyla kullanılamaz.

- I usually have breakfast at seven. (Genellikle saat yedide kahvaltı ederim.)

- He is having a bath now. (Şimdi banyo yapıyor.)

- You’ll have trouble with that boy. (Şu çocukla başın derde girecek.)

EMİR CÜMLELERİ

IMPERATIVE (Go, Don't go)


1- These are imperatives: Bunlar emir cümleleridir.
Go. Help. Come. Wait.
We use the imperatives like this:
Emir cümlerini bu şekilde kullanırız:
Come in! Have a cup of tea.
Turn left at the post office.
Don't touch! It's hot.

Note that sometimes the imperatives are one word, but often we give more information:
Dikkat ediniz emir cümleleri bazen tek bir kelimedir fakat genelde biz daha fazla bilgi veririz.
Help!
Help me!
Help me with my suitcase.

We can say
please after an imperative to be more polite:
Daha nazik olmak için emir cümlerinin sonunda Please kullanırız.
Help me with my suitcase, please.
Hurry up, please. We're late.
Come here, please.
Listen to me, please.

2- We use
Do not or Don't like this: Olumsuz emir cümlelerini bu şekilde kullanırız.
Don't be late.
Don't forget your books!
Don't wait for me.

We normally use the short form Don't

3- We use the imperative:
Emir cümlerini kullanırız:

·  to give instructions: Talimatlar vermek için
Turn right at he corner.
Don't forget your passport.

·  to give warnings: Uyarılar vermek için
Look out! There's a car coming.
Be careful! That box is too heavy.

·  To give advice: Öğüt vermek için
Have a rest. You look tired.
Take a coat. It's cold today.
Don't see that film. It's terrible!

·  to ask people to do things: İnsanlardan birşey yapmalarını istemek için
Come in please, and sit down.
Listen to this song. It's wonderful.
Pass the butter, please.

·  to make offers: Teklifler yapmak için
Have another orange juice.
Make yourself a cup of coffee.

·  to 'wish' things: Birşeyler dilemek için
Have a good trip!
Have a nice holiday!

EXERCISES (ALIŞTIRMALAR)


A. Test. Boşluğa hangi emir cümleri gelmelidir?

Formun Üstü

1. ........... for me. I'm not coming tonight.
ADon't forget BDon't wait CDon't listen to me DDon't be late
2. ............. an umbrella with you. It's raining.
AOpen BCome CPass DTake
3. ........... a rest. You look tired.
ACatch BTake CHave DCome
4................ at the end of the road.
ATurn left BCome in CHelp me! DStop the car!
5. ............. to take your passport.
ADon't listen BDon't be late CDon't forget DDon't listen
6.............. There's a cat in the road.
ADon't be late! BStop the car! CTurn right! DOpen the door!
7. ............. to my party, please.
ADon't wait BDon't listen CPass DCome
8. ............. the salt, please.
ATake BPass CCatch DCome
9. ............. The bus leaves at 9 o'clock.
ADon't be late! BStop the car! CHelp me! DDon't talk!
10. ............. the first train in the morning.
AHave BTurn left CCatch DOpen

Formun Altı

 

 

zero (oh) 1 one 2 two 3 three 4 four 5 five 6 six 7 seven 8 eight 9 nine
10 ten 11 eleven 12 twelve 13 thirteen 14 fourteen 15 fifteen 16 sixteen 17 seventeen 18 eighteen 19 nineteen
20 twenty 21 twenty one 22 twenty two 23 twenty three 24 twenty four 25 twenty five 26 twenty six 27 twenty seven 28 twenty eight 29 twenty nine
30 thirty 40 forty 50 fifty 60 sixty 70 seventy 80 eighty 90 ninety 100 one hundred 200 two hundred 1 000 one thousand 1 000 000 one million
--> --> -->
 

-0 için zero veya oh denebilir. -11-19 arasındaki sayıların söylenişleri özeldir, ezberlenmelidir. -10'un katları olan sayılar ezberlenmelidir. Daha sonra küsuratları söylenir.

 

32 eighty two
99 ninety nine
55 fifty five
45 forty five
67 sixty seven
82 eighty two

 

-100'ün katlarını ifade etmek için önce 1 ile 9 arasındaki sayılar kullanılır. Daha sonra "hundred" kelimesi kullanılır. Daha sonra "and" kelimesi kullanılır. Daha sonra da küsurat söylenir.

 

152 one hundred and fifty two
256 two hundred and fifty six
666 six hundred and sixty six
312 three hundred and twelve
896 six hundred and ninety six
519 five hundred and nineteen

 

Büyük Sayılar

-1000'in katlarını ifade etmek için önce 1 ile 999 arasındaki sayı söylenir, daha sonra thousand kelimesi kullanılır. Daha sonra da küsurat söylenir. Gerektiği zaman "hundred" kelimesinden sonra "and" demeyi de unutmayalım

 

2 010
two thousand and ten
2 578
two thousand five hundred and seventy eight
6 789
six thousand seven hundred and eighty seven
8 017
eight thousand and seventeen
1 986
one thousand nine hundred and eighty six
9 920
nine thousand nine hundred and twenty
31 982
thirty one thousand nine hundred and eighty two
10 001
ten thousand and one
875 627
eight hundred and seventy five thousand six hundred and twenty seven
702 080
seven hundred and two thousand and eighty

 

Genel olarak yöntem Türkçemizdeki kullanıma çok benziyor. Dikkat edilmesi gereken noktalar: -yüz, bin ve milyonları ifade edeceğimiz zaman "one" yerine "a" de kullanabilir.

 

112 A hundred and twelve
1022 a thousand and twenty two

 

-Yüzden büyük sayıları söylerken, küsuratın son iki basamağından önce "and" kelimesi söylenir.

 

-Ayrıca, günlük kullanımda bazen 10 000 den küçük sayıları söylerken, thousand kelimesini kullanılmadan 100 ün katları olarak ifade edilebiliyor.

 

6 500 six thousand five hundred
yerine
sixty five hundred

 

Bu kural özellikle 100 ün tam katı olan sayılarda ve genelde de paradan bahsederken kullanılıyor.

 

7 500$ That car costs seventy five hundred dollars

 

1 000 000
one million
1 000 000 000
one billion
1 000 000 000 000
one trillion
 
987 654 321 123 456
nine hundred and eighty seven trillion, six hundred and fifty four billion, three hundred and twenty one million, one hundred and twenty three thousand, four hundred and fifty six

 

Ondalıklar

-Ondalık sayılar nasıl söylenir? bunun için en kolay yöntem: tam sayıyı söyledikten sonra "point" deyip, ondalığın devamını olduğu gibi okumak.

 

852,69
eight hundred and fifty nine point sixty nine

 

Sıra Sayılar


 

1st
first
2nd
second
3rd
third
4th
fourth
5th
fifth
6th
sixth
7th
seventh
8th
eighth
9th
ninth
10th
tenth
 
11th
eleventh
20th
twentieth
12th
twelfth
21st
twenty first
13th
thirteenth
22nd
twenty second
14th
fourteenth
23rd
twenty third
15th
fifteenth
24th
twenty fourth
16th
sixteenth
25th
twenty fifth
17th
seventeenth
66th
sixty sixth
18th
eighteenth
89th
seventy eighth
19th
nineteenth
78th
eighty ninth
 
30th
thirtieth
80th
eightieth
40th
fortieth
90th
ninetieth
50th
fiftieth
100th
hundredth
60th
sixtieth
1 000th
thousandth
70th
seventieth
10 000th
ten thousandth

 

İngilizce olarak sıra sayıları belirtmek istersek, 1 (ve 1 ile biten sayılara [81 gibi]) sayısına "st", 2 sayısına "nd" 3 sayısına "rd" ekleriz. Diğer sıra sayılar sonlarına "th" eklenerek oluşturulur. Bu eklerin "üstsimge" olarak yazılması gerekir.

 

Ordinal Numbers

 

Hepimiz İngilizce de 1 den başlayıp 100 e kadar saymasını biliyoruz. Buna ek olarak bu konumuzda da “sıra sayı sıfatlarını” yani “ordinal numbers” göreceğiz. Biz sıra sayı sıfatlarını yaparken genelde, sonlarına “th” getiriyoruz ama birinci, ikinci ve üçüncü derken bu böyle olmuyor. Bazı sayılarımızda da yazım değişiklikleri meydana gelebiliyor. Bunlara dikkat etmemiz gereklidir. En açık şekilde anlayabilmek için aşağıdaki tabloyu inceleyelim.



 

1
st
first
11
th
eleventh
21
st
twenty-first
40
th
fortieth
2
nd
second
12
th
twelfth
22
nd
twenty-second
50
th
fiftieth
3
rd
third
13
th
thirteenth
23
rd
twenty-third
60
th
sixtieth
4
th
fourth
14
th
fourteenth
24
th
twenty-fourth
70
th
seventieth
5
th
fifth
15
th
fifteenth
25
th
twenty-fifth
80
th
eightieth
6
th
sixth
16
th
sixteenth
26
th
twenty-sixth
90
th
ninetieth
7
th
seventh
17
th
seventeenth
27
th
twenty-seventh
100
th
one hundredth
8
th
eighth
18
th
eighteenth
28
th
twenty-eighth
1,000
th
one thousandth
9
th
ninth
19
th
nineteenth
29
th
twenty-ninth
 
 
 
10
th
tenth
20
th
twentieth
30
th
thirtieth
 
 
 

 

Sayı sıfatlarının, birinci ikinci ve üçüncü hariç sonuna “-th” getirilerek yapıldığından bahsetmiştik. Aşağıda verilen birkaç sıra sıfatının sonuna “-th” eki gelmesine rağmen yazılışlarında küçük değişiklikler olduğunu fark edeceksiniz. Şimdi lütfen aşağıdaki örneği inceleyiniz.

 


PRESENT SIMPLE TENSE(GENİŞ ZAMAN)


Günlük davranışlarımızı veya evvelden beri sürekli olarak yaptığımız, yapmayı alışkanlık haline getirdiğimiz davranışları ifade etmek için kullandığımız bir tense (zaman) dir. Türkçe’de “Geniş Zaman” anlamındadır. “giderim, gelirim, yaparım, vb” şeklinde tercüme edilir.

Olumlu Cümle Yapısı:


Simple Present Tense’de olumlu cümlede yardımcı fiil kullanılmaz. Eğer kullanacağımız özne (I, you, we, they)’den birisi ise bunlardan sonra fiilin birinci hali kullanılır.

I / you / we / they + verb (fiil 1. halde) + Object(Nesne)

I play football everyday.

They go on a picnic every weekend.




Olumsuz Cümle Yapısı
:


Simple Present Tense’de olumlu cümlede yardımcı fiil kullanılmaz. Fakat bir cümleyi olumsuz yapmak için yardımcı fiile ihtiyacımız vardır. Çünkü bir cümleyi olumsuz yapmak için o cümlenin yardımcı fiiline olumsuzluk eki olan “not” eklenir. Bundan dolayı eğer kullanacağımız özne (I, you, we, they)’den birisi ise bunlardan sonra “do” yardımcı fiili kullanılır ve buna “not” olumsuzluk eki eklenerek cümle olumsuz yapılır. Fiilin yine birinci hali kullanılır.

I / you / we / they + do not (don’t) + Verb(1) + Object

I don’t play football everyday.

They don’t go on a picnic every weekend.

 

 

 

 

 

                 

Soru Cümle Yapısı
:


Bir cümleyi soru yapmak için yine yardımcı fiile ihtiyacımız olduğundan bu yapıda da yardımcı fiil olan “do” yu kullanacağız. Bir cümleyi soru yapmak için yardımcı fiil özneden önce kullanılır. Simple present tense’de de “do” yardımcı fiilini özneden önce kullanacağız. Ve yine fiilin birinci hali kullanılır.

Do + I / you / we / they + Verb (1) + Object + ?

Do I play football everyday?

Do they go on a picnic every weekend?

**** Buraya kadar kullandığımız öznelere dikkat ederseniz hiç 3. tekil şahıs kullanmadık. Ama eğer kullanacağımız özne 3. tekil şahıs ya da he, she, it‘den birisi ise bunlardan sonra fiilin sonuna (-s) eklenir. Fiillere (-s) ekleme kuralları isimlere (-s) ekleme kuralları ile aynıdır ve hatırlamak için bu sayfanın sonundaki kısa tekrarına bakabilirsiniz.


 
3.TEKİL ŞAHIS


Olumlu cümle Yapısı:


He / she / it + Verb(-s) + Object

He plays football everyday.

She watches Tv every afternoon.

It runs very fast.

Olumsuz Cümle Yapısı:


Olumsuz ve soru cümlelerinde yardımcı fiilin sonuna (-es) eklenir (do + es = does ) ve bu durumda yani olumsuz ve soru cümlelerinde, yani ” does” kullanıldığı durumlarda artık fiile –s eklenmez ve birinci hali kullanılır.

He doesn’t play football everyday.

She doesn’t watch Tv every afternoon.

It doesn’t run very fast.

Soru Cümle Yapısı:


Does He play football everyday?

Does She watch Tv every afternoon?

Does It doesn’t run very fast?

SIMPLE PRESENT TENSE’in KULLANIĞI DURUMLAR:


a. Tekrarlaya geldiğimiz eylemleri veya alışkanlıkları ifade etmek için kullanılır.

I get up at 7 o’clock every morning.

My father usually watches the news in the evenings.

b. Sürekli (uzun süre için geçerli) durumları bildiren ifadelerde kullanılır.

He lives Denizli.

People speak English and French in Canada.

c. Her zaman geçerli genel veya doğal bir gerçeğin ifadesi için kullanılır.

Water boils at about 100 degrees.

 

 

d. Present Simple Tense a ayrıca sabit bir programa veya bir tarifeye bağlı gelecekteki olayları ifade etmek için de kullanılır.

The next train leaves at 7.00.

The film starts at 9:30tonight.

e. Spor müsabakası anlatımlarında, hikâyelemelerde de kullanılabilir.

İlhan shoots and goal!.. Turkey wins the match!

The little prince gets on his horse and rides away.But the evil king follows him…

f. Gündelik dilde bir şey yapmayı tarif ederken de kullanılabilir.

First, you put some oil. Then you break the eggs…

ÖNEMLİ NOT:


1. Always, usually, generaly, often, sometimes, seldom, rarely, hardly ever, never; every day, every morning, every year, every…; in the evenings, on Mondays, at the weekend…

vb. gibi sıklık bildiren kelimelerle present simple yaygın kullanılır.

He often goes swimming.

We usually have a barbuce in the evenings.

2. Who, what veya which özne durumunda olduğu zaman do/does kullanılmaz.

Who lives in this house?

3. (to) be fiilinin present simple şekli am, is, are’ dır.

He is a doctor.

I am from Denizli.

4.Vurgulama amacıyla do/ does yardımcı fiili olumlu ifadelerde de kullanılabilir.

He does read strange stories.

I do want a help, please.

5. Like, know, want gibi bir durum ifade eden fiillerle şimdiki bir durum için present simple kullanırız.

I don’t like this tea.

6.Üçüncü tekil şahıslarla yapılan olumlu cümlelerde fiillerin çoğu -s alır: works, plays, reads.

Sonu -ss, -sh, -ch, -z veya -o ile biten fiillere -es eklenir:

kisses, watches, wishes, goes.”

Sessiz harf + y” ile biten fiillerde -y, -i’ ye dönüşür.

study-studies, worry-worries vb.


Hello, My name is John. I am a teacher. I work in a big school. My wife wakes me up everyday at at 6 o'clock. I get up, get dressed and eat my breakfast in half an hour. Then, I drive my kids to their schools. Then I go to my school. The first lesson always starts at 7 o'clock in my school. I work 6 hours every work day. I spend my weekends with my family. We sometimes go and visit our friends. I love my family and I like my job.

Bu paragrafı, şu anda kadar öğrendiklerimizi pekiştirmek için şimdi de başka birinin ağzından yazalım

 

The man's name is John. He is a teacher. He works in a big school. His wife wakes him up everyday at 6 o'clock. He gets up and gets dressed and eats his breakfast in half an hour. Then he drives his kids to their schools. Then he goes to his school. The first lesson always starts at 7 o'clock in his school. He works 6 hours every work day. He spends his weekends with his family. He sometimes goes and visits his friends. He loves his family and he likes his job

-Read the paragraph and answer the questions:  (5pts)                                                

Brian is a doctor. He looks after sick people. He usually gets up at 6.00 o’clock. Today he is late, it is 6.30 and he is still in bed. He usually goes to work by train but today he is driving to work. He arrives at work at 6.30 every morning but it is 7.30 now and he is still driving. It’s 12.00 o’clock now. He always has his lunch at 12.00 but today he isn’t having lunch at 12.00, he is looking after his sick patients. It is half past seven now, Brian is watching TV. He usually watches TV at half past seven because his favourite programme starts at half past seven. Brian has his dinner at 8.30 everyday and he is having dinner now.  It is 24.00 now Brian is going to bed. He always goes to bed at 24.00.

1.   What does Brian do?                           :..........................................................................

 

2.   What time does he usually get up?                  :.................................................................................

 

3.   What time does he arrive at work every day? :......................................................................................

 

4.   Why is he driving to work today?                   : ......................................................................................

 

5.   How does he usually go to work?                     :..............................................................................................

ANSWER THESE QUESTIONS

 

 

1. How do you feel when you fail the class?

……………………………………………………….

2. How does your mother cook?

……………………………………………………….

3. What do you do when you switch off the TV?

……………………………………………………….

4. Where do you go when you wear nice clothes?

……………………………………………………….

5. How do you spend your free time?

……………………………………………………….

6. What is your mother like?

……………………………………………………….

7. Where do you save your money?

……………………………………………………….

8. What do you hate doing?

……………………………………………………….

9. What do you use for cooking?

……………………………………………………….

10. Where does a bus stop?

……………………………………………………….

11. Do you generally put your pets out at nights, why or why not?

……………………………………………………….

12. How often do you go shopping?

……………………………………………………….

13. What do you want to be, why?

……………………………………………………….

14. What do your parents do at your birthday?

……………………………………………………

15. Which lessons are you bad at, why?

……………………………………………………….

                                                                                     (15x2=30pts.)

G. Use do, does, am, is or are.

 

  1. ………. the people in the room?
  2. Those students ………… not study very hard.
  3. ………… Denis like animals?
  4. These girls ………….. students here.
  5. We ………… not have a lot of friends.
  6. Mr. Black ………… not busy today.
  7. Selina ………… not know the correct answer.
  8. They …………not here now.
  9. ………… that a hat on the sofa?

………… Mrs. Brown come from Germany?            


(GENİŞ ZAMANLA İLGİLİ ALIŞTIRMALAR)

Geniş zaman sürekli devam eden, tekrarlanan işleri anlatır.

I work : Çalışırım

You work : Çalışırsın.(sen)

He works : Çalışır.(erkekler için)

She Works: Çalışır.(bayanlar için)

It Works: : Çalışır. (cansız ve hayvan için)

We work : Çalışırız.

You work : Çalışırsınız.(siz)

They work: Çalışırlar.

 

 

3. tekil şahıslarda fiilin -S takısına dikkat ederek aşağıdaki fiilleri uygun halde yazın.

  1. She (read)………….books every day.
  2. They (come )……………..to school by minibus .
  3. Canan (work)…………….very hard at home.
  4. I (like)……………….to sit at the seaside in Alanya.
  5. We always (do) …………..the exercises very carefully.
  6. Elif never (cook) ……………meals to us at home.
  7. Some students (drive) ……………..very fast at school campus.
  8. He (speak)……………..two languages ; English and French .
  9. We (watch) …………..good films on tv every day.
  10. Furkan ( play) ……………computer games at home,he likes Sims Game.
  11. Harun (go) …………….to bed at 9 every night.
  12. Enes (play)…………..the piano very well.
  13. She (do) ……….all the work alone.
  14. Even best students (make ) ……………..mistakes in final exams
  15. He usually (get) ………….high marks in exams.
  16. The bus (leave) ……………….at 5 o’clock .
  17. The class (begin)……………at 8:15
  18. We (do) ……………a lot of favors to the poor .
  19. They (speak)……………..Turkish well because they (live)………..in Turkey.

 

VOCABULARY: like:sevmek, speak:konuşmak, drive: araba sürmek, watch: seyretmek, play:oynamak ,çalmak, do:yapmak,make:yapmak,get:almak,language:dil,cook:pişirmek

 

 

H) Fill in the blanks with the correct form of the verbs in brackets

 

*      Mark _________ (wake) Henry up at seven o´clock.

*      Does Mark _________ (get up) immediately?

*      Ann _________ (go) to the bathroom and _________ (wash) her face.

*      _________ she _________ ( prepare) breakfast for her and her brother?

*      Everyday Ann _________ (take) her dog for a walk in the park.

*      _________ they _________ (go) for a walk in the park near their house?

*      Ann´s grandmother sometimes _________ (get) lost in London.

 

                H) Write these sentences again and use the adverbs in brackets.

*      Mark stays at home (usually)

*      ______________________________________________

*      Fred watches TV. (every evening)

*      ______________________________________________

*      Ann listens to the radio ( often)

*      ______________________________________________

*      Mary visits her cousins ( sometimes)

*      ______________________________________________

*      Robin helps his brother with his homework ( never)

*      ______________________________________________

*      Peter plays tennis with her friends (twice a week)

*      ­______________________________________________

*      British students ride their bikes to college. (always)

*      ______________________________________________

*      Margaret and I study together. (every Wednesday)

*      ______________________________________________

*      I do my homework after dinner. (rarely)

*      ______________________________________________

*      I listen to music with my mother. ( seldom)

*      ______________________________________________

 

 

I)                    Complete these sentences according to your own opinion (affirmative or negative)

 

 

*      Every day I ___________( have) breakfast at home before going to school.

*      I usually ___________(visit) my friends at weekends.

*      I ___________(bake) a cake for dessert on Saturdays.

*      Every Wednesday I ­___________(go) home earlier.

*      On Fridays I ___________(swim) in the health center.

*      I always ___________(sleep) eight hours.

*      I ___________(like) orange juice.

*      I___________(be) in good shape.

*      I___________(work) very hard every day.

*      I ___________(remember) the things I see during my holidays.

 

 

 

CAN

Can bir yardımcı fiildir, modal yardımcı fiilidir. Can, bir şeyin mümkün olup olmadığı ya da birisinin birşeyi yapma becerisinin olup olmadığını anlatırken kullanılır. Rica, istek, izin gibi durumlarda da can kullanılabilir. Örnek kullanım alanları:
Olasılık, ihtimal, kabliyet ve yeteneklerden bahsederken.
İstekte bulunurken.
İzin verme ve isteme durumlarında can kullanılır.
Can’in Genel Yapısı
Özne + can + esas fiil
Özne yardımcı fiil esas fiil
+ I can play football.
- He cannot play football.
can’t
? Can you play football?

Yukarıdaki örnek cümlelerde şunlara dikkat edelim:
“Can” de herhangi bir dğeişiklik yok.
Esas fiil de yalın halde.
Can in Kullanımı ve örnek cümleler.
Can: Olasılık, ihtimal, kabiliyet ve yeteneklerin anlatıldığı durumlarda kullanılır. Örnek cümeler:
He can drive a motorbike.
Motosiklet sürebilir.
Adam can speak French.
Adam Fıransızca konuşabilir.
I cannot see you. (I can’t see you.)
Seni göremiyorum.
Can: İstek, Rica ve emir cümlelerinde kullanılır.Örnek cümeler:
Can i have a glass of water, please?
Bir bardak su alabilirmiyim lütfen?
Can you go there for a while.
Bir süre için oraya gidermisin.
Can you be quiet!.
Sessiz olurmusun lütfen.
Can: İzin durumlarında kullanılır. Örnek cümeler:
Can i borrow your dictionary?
Sözlüğünü ödünç alabilirmiyim?
Can i close the window?
Pencereyi kapatabilirmiyim

A.    Read the text and answer the questions.

 

                                                       WINTER

              Winter is my favourite season because everywhere is white and there is snow all around us. There aren’t any flowers or leaves on the trees but snow is wonderful.

              It is very cold outside in winter. You can go out, but you must wear thick clothes.

You must wear a coat, a hat, gloves, and boots. You can feel cold but very happy in winter because you can play with snow or make a snowman with a carrot nose. On the other hand, you can go to mountains and you can ski. You must be careful because you can fall down and break your arm or leg. Sometimes the roads can be icy and you must walk carefully.

                Days are short, but nights are long in winter. You can sit and watch TV or read books next to a warm fire. Be careful. You mustn’t touch your finger to the stove because you can burn your finger.

                 You must eat fruit and vegetables and drink hot tea because the weather is cold and you can be ill easily.

1. What kind of activities can people do outside in winter?       …………………………….

2. Can you wear a T- shirt in winter?                                        …………………………….

3. What can people do at nights in winter?                                …………………………….

4. Why mustn’t you touch the stove?                                        …………………………….

5. What kind of things can you eat in winter?                          …………………………….

 

 

 

 

 

PRESENT CONTINUOUS TENSE

ŞİMDİKİ ZAMAN ( DEVAM EDEN )


Present Continuous Tense, Türkçemizdeki Şimdiki Zaman’ın hemen hemen aynı karşılığıdır. Biraz farklı kullanımları vardır.

Bu zamanın kurallar haricinde dikkat edilmesi gereken husus şudur.

Kullanılan be yardımcı fiili, yani şahıslara göre am, is, are kelimeleri cümle içerisinde kelime olarak içbir mana ifade etmezler. Bunların tek vazifeleri yardımcılıktır. İçinde bulunduğu cümlenin zamanını tayin ederler.

1. Structure : Yapı


I
am ( ‘m )
going.
Gidiyorum.
He
She
It
Ahmet
Ayşe
The cat
is ( ’s )
Gidiyor. ( O erkek gidiyor. )
Gidiyor. ( O kız gidiyor. )
Gidiyor. ( O cansız veya hayvan gidiyor. )
Ahmet gidiyor.
Ayşe gidiyor.
Kedi gidiyor.
We
You
They
Ali and Kemal
The children
are ( ‘re )
Gidiyoruz.
Gidiyorsun. Gidiyorsunuz.
Gidiyorlar.
Ali and Kemal gidiyor.
Çocuklar gidiyor.





2. Negative : Olumsuz
Olumsuz yaparken


I
am not
going.
Gitmiyorum.
He
She
It
is not (isn’t )
Gitmiyor.
We
You
They
are not ( aren’t )
Gitmiyor / uz / sun(sunuz) / lar.


3. Question : Soru

Soru yaparken


Am
I
going.
Gitmiyor muyum?
Is
he
she
it
Gitmiyor mu?
Are
we
you
they
Gitmiyor / mu / yuz / sun(sunuz) / lar mı?

 

 

Olumsuz soru yaparken

Am
I
not Aren’t
I
going?
Gitmiyor muyum?
Is
he
she
it
not Isn’t
he
she
it
Gitmiyor mu?
Are
we
you
they
not Aren’t
we
you
they
Gitmiyor muyuz / musun(uz) / lar mı?


4. Spelling of -ing : -ing ekinin yazılışı


Görüldüğü gibi, fiillerin bu zaman içerisinde kullanılabilmesi için ing takısı almaları lazımdır. Fiiller ing takısı alırlarken uyulması gereken kurallar şunlardır.

Fiillerin ekserisine -ing takısı eklenirken bir değişiklik olmaz.

Sonu e harfi ile biten fiillerde -e düşer.
come coming
live living
leave leaving


Ancak e den önce sesli bir harf varsa e düşmez.

Sonu l harfi ile biten fiillerin l den önce tek sesli olanlarında l çift olur.

towel towelling
enamel enamelling
travel travelling


Ancak Amerikan İngilizcesinde bu fiiller tek l ile yazılır.

toweling, enameling, traveling

l den önce birden fazla sesli harf varsa l çift olmaz.

sail sailing
heal healing
pool pooling


Sonu tek bir sessiz harfle biten ve tek sesli harfi olan tek heceli fiillerde son sessiz harf çift olur.

run running
sit sitting
stop stopping
ship shipping
fit fitting
beg begging


Bu şekillerdeki fiillerden sonu x, w ve y ile bitenlerde çiftleme olmaz.

sew sewing
saw sawing
bow bowing
box boxing
fix fixing
tax taxing
say saying
buy buying
toy toying


Birden fazla heceli fiillerden son hecesinde tek sesli harf bulunan ve tek sessiz harfle biten ve de okunurken vurgusu bu son hecede olan fiillerde son sessiz harf çift olur.

en’trap/ en’trapping
be’get/ be’getting
be’set /be’setting
pre’fer /pre’ferring
ad’mit/ ad’mitting


Ancak sonu p ile biten bu tip fiillerde vurgu son hecede olmasa bile p harfi çift olur.
kidnap _________ kidnapping


Yine aynı haldeki fiillerden sonu x, w ve y ile bitenlerde çiftleme olmaz.

re’new/ re’newing
en’joy/ en’joying
emp’loy/ emp’loying
affix/ affixing
al’low /al’lowing


Sonu -ie ile biten fiillerde -ie düşer ve yerine -y gelir.

tie tying
untie untying
lie lying


Sonu ic ile biten fiillere is k eklenir.

panic panicking
picnic picnicking


5. Present Continuous Tense ile cümle örnekleri

I am writing a letter. Ben mektup yazıyorum.
They are wrestling. Onlar güreşiyor.
The boy is reading a story. Çocuk hikaye okuyor.
She is washing the dishes. O bulaşıkları yıkıyor.
They aren’t sleeping. Onlar uyumuyor.
He isn’t waiting for you. O seni bekliyor.
The man isn’t running. Adam koşmuyor.
Are you listening to the radio? Radyo mu dinliyorsunuz?
Is he painting the door? O kapıyı mı boyuyor?
What are you eating? Ne yiyorsunuz?
Where are you going? Nereye gidiyorsunuz?


6. Usage : Kullanıldığı yerler


Konuşma anında devam etmekte olan işlerin anlatılması. ( Türkçede de aynı durumda kullanım vardır. )

I am listening to the radio. Radyo dinliyorum.
They are playing football. Onlar futbol oynuyorlar.
He is writing a letter now. Şimdi mektup yazıyor.
My father is praying. Babam namaz kılıyor.


Konuşma anında yapılıyor olmasa bile o sıralarda yapılan işlerin anlatılması. ( Yine aynı kullanım Türkçede vardır.)

The man is painting our house. But he is drinking tea now. Adam evimizi boyuyor. Fakat şimdi çay içiyor.

Burada görüldüğü gibi adam konuşma anında boya yapmıyor, ama çayını bitirdikten sonra veya belki yarın boyamaya devam edecek.

Buna benzer iki misal daha görelim.

My brother is writing a book about roses. Kardeşim güller hakkında kitap yazıyor.

Our neighbours are renewing their windows. Komşularımız pencerelerini yeniliyorlar.

Bu iki olayda da sözün söylendiği an kestedilmemektedir.

Cümleyi söyleyeni veya cümlenin bahsettiği kişi ya da nesneyi yakından ilgilendiren zaman dilimlerinde olan olaylarda kullanılır. Bu kullanım da Türkçede mevcuttur.

He is studying very hard this year. He wants to pass the university exam. Bu yıl çok sıkı çalışıyor. Üniversite imtihanını kazanmak istiyor.

I am working in thet factory this summer to save money for school. Okula para biriktirmek için bu yaz o fabrikada çalışıyorum.

Bu iki cümlede görüldüğü gibi çok geniş bir zaman diliminde şimdiki zaman kullanılmaktadır.

Sabit olmayan, değişken olayların ifade edilmesinde

Everybody is growing old. Herkes yaşlanıyor.

Bu cümlede kastedilmek istenen mana yaşlanmanın herkesi içine aldığı değil, herkesin gün be gün yaşının artmasıdır.

Inflation is increasing. Enflasyon artıyor.

Bu iki cümlede de görüldüğü gibi bir değişiklik söz konusudur.

Always, continually, constantly ( daima, sürekli, hep ) gibi kelimelerle sık sık yapılan ve can sıkıcı olan işlerin anlatılmasında kullanılır.

Bu kullanımda da Türkçede rastlanmaktadır.

My husband is always reading. Kocam daima okuyor.

Burada kocasının okuma işinin aşırı oluşunu anlatmak istiyor. Bu cümlede kocasının “elinden kitap düşmüyor” manasını anlıyoruz. Bu tabiki cümleyi söyleyen kadının fikridir.

That boy is constantly speaking. O çocuk sürekli konuşuyor.

Bu cümlede yine cümleyi söyleyen kişiye göre çocuğun yerli yersiz konuşmakta, gevezelik etmekte olduğunu anlıyoruz.

I am continually breaking plates. Durmadan tabak kırıyorum.

Bu cümlede de cümleyi söyleyen kişinin belki talihsizliğine, belki sakarlığına sitem eder gibi bir hal içinde olduğunu sezebiliyoruz.

İçinde bulunduğumuz ana yakın olan gelecek zamana ait kesinlik kazanmış, her türlü ayarlamaları yapılmış olayların anlatılmasında. Bu kullanıma “gelecek için şimdiki zaman” denmektedir ve Türkçemizde buna benzer ifadelere rastlanmaktadır.

I am having dinner with the president this evening. Bu akşam başkanla yemek yiyorum.

Bu cümlede görüldüğü gibi bahsedilen zaman ( this evening ) konuşma anına göre gelecekte olan bir zamandır. Bu cümlede kesinlik kazanmış bir gelecek zaman olayını anlıyoruz.

We are playing football this Sunday. Bu pazar futbol oynuyoruz.

Yine bu cümlede de “oynayacağız” yerine “oynuyoruz” tabiri kullanılıyor, zira kesinlik kazanmış bir durum vardır.

Normalde gazete, radyo ve televizyon gibi kitle haberleşme araçlarında will / shall ile anlatılan resmi makamlara ve devlet erkanına ait plan ve programlar ( bunlar geleceğe ait olanlardır), halk arasında konuşma dilinde bahsedilirken bu zaman kullanılır.

The Minister of Education is opening a technical school in our city tomorrow afternoon. Yarın öğleden sonra Milli Eğitim Bakanı şehrimizde bir teknik okul açıyor.

Bu halk arasında söylenen bir sözdür.

7. Continuous ile kullanılmayan fiiller

Bu konuda dikkat edilmesi gereken husus şudur:

Türkçe mantığı ile hiçbir alakası olmayan bir mantık vardır. Bu mantık bazı fiillerin continuous halleri içerisinde kullanılmayışlarıdır.

Bu bahsi geçen fiiller continuous zamanlarda kullanılmaz.

Bunlar geniş zaman gibi kullanılır ama verdikleri mana şimdiki zamandır.

Türkçede bu tip fiillerde dahi biz -iyor takısını kullanabiliriz.

Bu fiillerin listesini ünitenin sonunda bulabilirsiniz. Ancak bazı fiiller mana değişikliğine göre bazen continuous olarak kullanılıyor, bazen de kullanılmıyorlar.

Bu fiilleri anlamak güç değildir. İnsanın kendi iradesii kullanarak, arzu, istek ve niyeti istikametinde yapabileceği işleri anlatmada kullandığı fiiller continuous olarak kullanılır.

I am playing football. Futbol oynuyorum.
I am writing a letter. Mektup yazıyorum.


Bu iki cümlede görüldüğü gibi oynamak ve yazmak insan iradesiyle yapabildiği işlerdir.

Ancak insanın iradesi dışında, elinde olmayarak gerçekleşen işleri anlatmada kullandığı fiiller continuous tenselerde kullanılmaz.

Bu fiiller genellikle hissiyat, duygu, düşünce ve mantık hislerini ifade etmede kullanılan fiillerdir.

I sea a car. Bir araba görüyorum.

I hear something. Bir şey duyuyorum.

Bu iki cümlede görüldüğü gibi duymak ve görmek insanın iradesi dışında gerçekleşen işlerdir. İnsan istese de istemese de duyar ve görür. Bunlar kendi elinde değildir. Bu yüzden hear ( duymak ) manasında olduğu zaman ve see ( görmek ) manasında olduğu zaman continuous tense lerde kullanılmaz.

Fakat bu iki fiil insan iradesi ile yapılabilecek olayları anlatmada kullanıldığı zaman continuous olarak kullanılabilir.

The judge is hearing the case. Hakim davayı dinliyor.

Bu cümlede görüldüğü gibi hear dinlemek manasında kullanılmıştır ve dinlemek hakimin iradesiyle yaptığı bir iştir.

I am seeing Mehmet tomorrow. Yarın Mehmet’i görüyorum.

Bu cümlede see her ne kadar Türçmezde görmek gibi tercüme edilse de buluşmak manasında kullanılmaktadır. Dolayısıyla see buluşmak manasında olunca continuous olarak kullanılıyor.

They are seeing about the old house. Eski evin icabına bakıyorlar.

The mechanic is seeing to my car. Tamirci arabama bakıyor. Yani tamir ediyor.

Bu cümlelerdeki mana değişikliğine da dikkat etmek lazım.

Continuous olarak kullanılmayan fiiller present continuous manasını simple present ile söylenerek verirler. Yukarıda anlatılan fiil türlerine birkaç örnek verelim.

She is thinking of her mother. Annesini düşünüyor.
She thinks she is the boss here. Buranın patronu olduğunu sanıyor.


The blind man is feeling the book. Kör adam kitabı yokluyor.
He feels that the house is shaking. Evin sallandığı hissine kapılıyor, zannediyor.


The queen is smelling a rose. Kraliçe gül kokluyor.
I smell gas in the kitchen. Mutfakta burnuma gaz kokusu geliyor.


She is expecting a call from her husband. Kocasından telefon bekliyor.
She expects he is all right. Sağlık durumunun ( kocasının ) yerinde olduğunu ümit ediyor, sanıyor.


The house is appearing among trees. Ev ağaçların arasında görünüyor.
The house appears comfortable. Evi rahat görünüyor. Yani görünüşünden öyle anlaşılıyor, gibi geliyor.


A cat is holding a mouse in its mouth. Bir kedi ağzında kedi tutuyor.
This bus holds sixty passengers. Bu otobüs altmış yolcu alır mı?


Why are you keeping that book? Niçin o kitabı saklıyorsun?
Why does he keep waiting? Niçin bekleyip duruyor?


Yukarıdaki misallerde görüldüğü gibi ikinci cümlelerde present continuous değil simple present kullanıyoruz.

Bir de bazı fiiller vardır ki, gerek insan iradesiyle ve gerekse insan iradesi dışında gerçekleşen olayları anlatmada kullanılsın, continuous olarak kullanılmazlar. Bu fiiller arasında mülkiyet yani sahiplik bildiren fiiller daha çok dikkat çekerler.

He owes me a lot of money. Bana çok ( para ) borcu var.

This book belongs to my father. Bu kitap babama aittir.

My uncle owns this house. Amcam bu eve sahiptir.

Bu cümlelerde görüldüğü gibi irade dahilinde olabilecek işler bile present continuous ile anlatılmıyor.

Normalde insan iradesi dışında gerçekleşen durumları ifade etmek için kullanılan like, love, hate, loathe gibi fiiller de normalde continuous zamanlarda kullanılmaz.

feel fiili insanın hal ve keyfini ifade eden sıfatlarla kullanıldığı zaman continuous olarak kullanılırlar.

I am feeling happy. Kendimi mutlu hissediyorum.
He is feeling ill. Kendini hasta hissediyor.
They are feeling angry. Kızgınlar, bir şeylere canları sıkılıyor.


 

THERE IS / THERE ARE

"There is" (der iz) ve "there are" (der ar) kelimeleri "vardır" anlamına gelir. Fakat "Have - Has"de olduğu gibi "sahiplik" bildirmezler sadece bir şeyin (bir yerde) "var" olduğunu, "mevcut" olduğunu bildirirler. "There is" tekil isimlerle birlikte; "there are" ise çoğul isimlerle birlikte kullanılır.

Örnek:

There is a table in this room. (Bu odada bir masa var)

There are two tables in this room. (Bu odada iki masa var)

There is an officer in this office. (Bu büroda bir memur var)

There are ten workers in this factory. (Bu fabrikada on işçi var)


Bu cümleler olumsuz yapılırsa “be”ye "not" eklenir.Örnek:

There is not a table in this room. (Bu odada bir masa yok)

There are not two tables in this room. (Bu odada iki masa yok)

There is not an officer in this office. (Bu büroda bir memur yok)

There are not ten workers in this factory. (Bu fabrikada on işçi yok)

Bu cümleler soru yapılırsa “be”i özneden önce kullanılır.

Örnek:

Is there a table in this room? (Bu odada bir masa var mı?)

Are there two tables in this room? (Bu odada iki masa var mı?)

Is there an officer in this office? (Bu büroda bir memur var mı?)

Are there ten workers in this factory? (Bu fabrikada on işçi var mı?)

Bu yapıda “be”nin tekil (is) ya da çoğul (are) olarak yazılması “be”den sonra gelen kelimenin "tekil" ya da "çoğul" olmasına göre şekillenir.

Örnek:
There is a table and four chairs in this room.

There are four chairs and a table in this room.

Görüldüğü gibi “a table” tekil olduğu için birinci cümlede “is”, “four chairs” çoğul olduğu için ikinci cümlede “are” kullanıldı.
There is - there are yapısında “be” de zamana göre “be - am - is - are - was - were - been” şekillerinden birine girer.


Örnekler:
There is a table in this room. (Simple Present)

There was a table in this room an hour ago. (Simple Past)

There has been a woman at the door for three hours. (Present Perfect)

There had been a good film on TV before I left. (Past Perfect)

There will be a new building here next year. (Future Tense)

Look! There is going to be an accident! (Near Future)

There must be someone at home. (Modal)

SOME/ANY

"some" kelimesi Türkçe'de "biraz/birkaç" anlamına gelir ve olumlu cümlelerde kullanılır

Examples:

I'm going to buy some eggs (Birkaç tane yumurta alacağım )

There is some ice in the fridge (Buzdolabında biraz buz var )

We made some mistakes (Bazı yanlışlar yaptık )

She said something (Birşey söyledi )

I met someone (Birisiyle tanıştım )

"any" kelimesi Türkçe'de hiç anlamına gelir ve negatif cümlelerde kullanılır

Examples:

I'm not going to buy any eggs (Hiç yumurta almayacağım )

There isn't any ice in the fridge (Buzdolabında hiç buz yok )

They didn't make any mistakes (Hiç hata yapmadılar )

She didn't say anything (Hiçbirşey söylemedi )

I didn't meet anybody (Kimseyle tanışmadım )

SORU CÜMLELERİNDE "SOME" VE "ANY"

Soru cümlelerinin çoğunda (istisnalar vardır) "any" kullanılır

- Is there any ice in the fridge? (Buzdolabında hiç buz var mı?)

- Did they make any mistakes? (Onlar hiç hata yaptılar mı?)

- Are you doing anything this evening? (Bu akşam birşey yapıyor musun?)

İnsanlara birşey teklif ederken veya birşey önerirken kullandığımız soru cümlelerinde "any" değil, "some" kullanılır Bu cümleler kalıp olarak soru cümlesi olsa da anlam bakımından ele alındığında gerçek soru değildir, tekliftir

Examples:

- Would you like some milk? (Biraz süt ister misiniz)

Bu cümle yapı olarak soru cümlesi olsa da bilgi alma amaçlı sorulan gerçek bir soru değildir, bir tekliftir

- Would you like something to drink? (İçecek birşey ister miydiniz?)

- Can I have some bread? (Biraz ekmek alabilir miyim?)

 


 


A LOT OF, A LITTLE, A FEW, MUCH, MANY


a lot of
lots of
a great deal of
plenty of
çok,  bir çok
many
much
çok, bir çok
a little
little
az, biraz
a few
few
az, birkaç

1. A lot of; lots of; plenty of


a lot of ( en yaygın olanıdır ), lots of, plenty of hem sayılabilen isimlerle ve hem de sayılamayan isimlerle kullanılırlar. Sayılabilen isimlerle kullanıldıkları zaman isimler daima çoğul olur. Sayılamayan isimlerle kullanıldıkları zaman sayılamayan isimlerin çoğulu olmadığı için tekilmiş gibi muamele görür.

Bunlar en yaygın şekliyle olumlu cüümlelerde kullanılırlar. Olumlu bir cevap umulduğu durumlarda bunların soru cümlelerinde kullanıldıkları da görülmektedir.

A great deal of ; sadece sayılamayan isimlerle kullanılır.

There are a lot of pens in my bag. Çantanda birçok kalem var.
There is a lot of milk in the bucket. Kovada çok süt var.


She wants a lot of money but her husband doesn’t have any. O çok para istiyor fakat kocasında hiç yok.

My mother bought a lot of apples at the market yesterday. Annem dün pazardan bir sürü elma aldı.

Your bag is very large. Do you have a lof of books in it?  Çantan çok büyük içinde çok kitabın mı var?

Is there a lot of sugar in your glass? Bardağında çok şeker var mı?

2. Many


Many daima sayılabilen isimlerle kullanılır ve isimler daima çoğul olur. Many çoğunlukla soru cümlelerinde ve olumsuz cümlelerde kullanılır.

I haven’t written many letters today. Bugün çok mektup yazmadım.

Does she want many dresses? Çok elbise istiyor mu?

There aren’t many pnotos in my album. Albümümde çok fotoğraf yok.

Didn’t you need many workers while you were building this house? Bu evi inşa ederken çok işçiye ihtiyacın olmadı mı?

Many, resmi İngilizcede ve cümle başlarında olumlu cümlelerde de kullanılabilir.

Many people agree with you, sir. Birçok insan sizinle aynı fikirde bayım.

The Minister of Tourism declared that many tourists visited the country this summer. Turizm Bakanı geçen yıl ülkeyi birçok turistin gezdiğini bildirdi.

Günlük konuşmalarda ekseriyetle kendisinden önce too, so, a great, a good gibi kelimeler kullanıldığı zaman many olumlu cümlelerde kullanılabilir.

There were too many people outside the building on the day of the murder. Cinayet gününde evin dışında aşırı derecede çok insan vardı.

I bought my wife so many dresses thet she couldn’t  decide which to wear first. Karıma o kadar çok elbise aldım ki önce hangisini giyeceğine karar veremedi.

You need to read a great many books if you want to learn English. İngilizce öğrenmek istiyorsan bayağı  çok kitap okuman gerekir.

3. Much


Much, daima sayılamayan isimlerle kullanılır ve sayılamayan isimlerin çoğulu olmayacağı için isimler daima tekil olurlar. Much çoğunlukla soru cümlelerinde ve olumsuz cümlelerde kullanılır.

I haven’t written much information about this flower in my book. Kitabımda bu çiçek hakkında çok bilgi yazmadım.

Does she want much money? Çok para istiyor mu?

Didn’t you need much cement while you were building this house? Bu binayı inşa ederken çok çimentoya ihtiyacın olmadı mı?

Resmi İngilizcede özne şeklinde much, olumlu cümlelerde kullanılır.

Much money will be spent on food next century. Gelecek asırda yiyeceğe çok para harcanacak.

Much time has passed since the government abolished this law. Hükümet bu karara kaldıralı beri çok zaman geçti.

Günlük konuşmalarda kendisinden önce too ve so kelimeleri geldiğinde olumlu cümlelerde much kullanılabilir.

The man drank too much wine and died instantly. Adam çok fazla şarap içti ve anında öldü.

Camels drink so much water before a long travel that they con go for days without drinking any water. Develer uzun bir yolculuğa çıkmadan o kadar çok su içerler ki, su içmeden günlerce yol alabilirler.

4. A few, few, very few, quite a few


A few ve few daima sayılabilen isimlerle kullanılır ve isimler daima çoğul olur.

There are a few men at the bus-stop. Otobüs durağında birkaç ( az ) adam var.

I have seen few camels so far. Şimdiye kadar az deve gördüm.

Few ile a few arasında fark vardır.

a few ___________ cümleyi söyleyenin nazarında ( birkaç, az )  manasındadır.
few _____________ cümleyi söyleyenin nazarında ( yok denecek kadar az ) manasındadır.


I have a few books in my bookcase. Kitaplığımda birkaç kitap var.

Cümleyi söyleyene göre birkaç kitap vardır ve sayısı azdır.

I have few books in my book case. Kitaplığımda az kitap var.

Cümleyi söyleyene göre kitap vardır fakat yok gibidir. Yani var sayılmaz.

Very few ise ( çok az ) demektir ve sayılabilen isimlerle kullanılır.

They bought very few things. Çok az şey satın aldılar.

We saw very few people there. Orada çok az insan gördük.

Very few yerine only a few da kullanılabilir.

They bought only a few things. Çok az şey satın aldılar.

We saw only a few people there. Orada çok az insan gördük.

Quite a few ise ( oldukça çok, epey )  anlamına gelir ve yine sayılabilen isimlerle kullanılır.

There were quite a lot of people in front of the hotel. Otelin önünde epey insan vardı.

I bought quite a lot of books last month. Geçen ay oldukça çok kitap satın aldım.

5. A little, very little


A little ve little daima sayılamayan isimlerle kullanılır ve sayılamayan isimler çoğul olamayacağı için daima tekil olur.

There is a little milk in the bottle. Şişede biraz süt var.

I have drunk little water this morning. Bu sabah az su içtim.

Little ile a little arasında fark vardır. A little cümleyi söyleyene göre ( biraz, az ) manasındadır. Little cümleyi söyleyene göre ( yok denecek kadar az ) manasındadır.

I have a little money.  Biraz param var.

Cümleyi söyleyene göre onun az miktarda parası vardır.

I have little money. Az param var.

Cümleyi söyleyene göre onun yok denecek kadar az parası vardır. Bu cümlede “var sayılmaz ama, biraz var” manası anlaşılmalıdır.

Very little ( çok az ) anlamına  gelir ve sayılamayan isimlerle kullanılır.

He drank very little milk. O çok az süt içti.

There is very little butter in the fridge. Buzdolabında çok az tereyağı var.

Very little yerine, only a little da kullanılabilir.

He drank only a little milk. O çok az süt içti.

There is only a little butter in the fridge. Buzdolabında çok az tereyağı var


HOW MUCH:


*Çok yerde kullanacağımız, sürekli karşımıza çıkacak olan bir yapıdır.“Ne kadar” anlamındadır.Diyelim ki; bir markette  pirinç, şeker , tuz gibi gıda maddeleri satıyoruz ve müşteriye ne kadar istediğini sormamız gerekiyor ya da kek yapacağız ve arkadaşımıza ne kadar süt var diye soruyoruz. İşte bu gibi durumlarda biz “how much” kalıbımızı kullanıyoruz. Dikkat ettiysek eğer örnekleri verirken hep sayılamayan nesnelerden verdim çünkü “how much” yapısı sayılamayan isimlerle kullanılır.Örneklerle daha iyi anlayalım.

-How much sugar is there in the bowl? (Kasede ne kadar şeker var)

There is some sugar (Biraz şeker vardır.) 

-How much flour do you want? (Ne kadar un istersin?)

One kilo.(Bir kilo)  

-How much salt is there on the table?(Masanın üzerinde ne kadar tuz vardır?)

Some. (Biraz.)

How much” sayılamaz isimlerle kullanılır; “ne kadar” anlamına gelir.

How much + Countable Noun (Sayılabilir İsim) + Auxiliary Verb (Yardımcı Fiil) + Subject (Özne) + Verb (Temel Fiil) + Other Participles (Cümlenin Diğer Öğeleri)

How much water do you need? - Ne kadar suya ihtiyacınız var?
How much milk do the kids drink? - Çocuklar ne kadar süt içiyor?




H
OW MUCH and HOW MANY(ÖZET)

(Miktar soruları)

İngilizcede miktar  öğrenmek için iki çeşit soru kalıbı kullanılır; 

how much ve how many.

Kullanılış yerleri farklı olan bu iki kalıbı inceleyelim.

1) Sayılamayan isimlerin (uncountable nouns)miktarını öğrenmek için soru cümlelerinde how much kullanılır. Türkçedeki “ne kadar? sorusunun karşılığıdır.

            How much bread have we got? (Ne kadar ekmeğimiz var?)

        How much cheese is there? (Ne kadar peynir var)

2) Sayılabilen isimlerin (countable nouns) miktarını öğrenmek için soru cümlelerinde how many kullanılır. Türkçedeki “kaç tane? sorusunun karşılığıdır.

            How many apples have we got? (Kaç tane elmamız var?)

How many eggs are there? (Kaç tane yumurta var?)

 Examples :

How much 

1) How much bread do you eat?

2) How much milk does he want?

3) How much time have they got?

4) How much water does she drink ?

5) How much money do they need?

6) How much coffee is there in the jar?

7) How much butter is there on the plate?

How many

1) How many books have you got? 

2) How many friends have you got?

3) How many oranges do we need?

4) How many days are there in a week?

5) How many bananas are there in the fridge?

6) How many brothers and sisters have you got?

7) How many pencils are there in your pencil box


Countable and uncountable nouns
Sayılabilen ve sayılamayan isimler


Countable nouns in the singular take the article a or an and can be plural.
Sayılabilen isimlerin tekilleri 'a','an' tanımlayıcılarından birisini alır ve çoğul olabilir.

For example:
Örneğin:

I bought an apple.
Bir elma satın aldım.

I bought some apples.
Birkaç elma satın aldım.

Countable nouns
Sayılabilen isimler
Noun
İsim
Dog
Köpek
Apple
Elma
Car
Araba
Umbrella
Şemsiye
Bardak
Countable
Sayılabilir
A dog.
Bir köpek.
You can count dogs.
Köpekleri saya-bilirsiniz.
An apple.
Bir elma.
You can count apples.
Elmaları saya-bilirsiniz.
A car.
Bir araba.
You can count cars.
Arabaları saya-bilirsiniz.
An umbrella.
Bir şemsiye.
You can count umbrellas.
Şemsiyeleri saya-bilirsiniz.
A glass.
Bir bardak.
You can count glasses.
Bardakları saya-bilirsiniz.
Question
Soru
How many dogs are there?
Kaç köpek var?
How many apples are there?
Kaç elma var?
How many cars are there?.
Kaç araba var?
How many umbrellas are there?
Kaç şemsiye var?
How many glasses are there?
Kaç bardak var?
Answer
Cevap
There's one dog.
Bir köpek var.
There are two apples.
İki elma var.
There are three cars.
Üç araba var.
There are four umbrellas.
Dört şemsiye var.
There are five glasses.
Beş bardak var.

Uncountable nouns do not take an article and do not have a plural form.
Sayılamayan isimler tanımlayıcı almazlar ve çoğul şekilleri yoktur.

Examples
Örnekler

I bought sugar.
Şeker satın aldım.

I bought some sugar.
Biraz şeker satın aldım.

Uncountable nouns
Sayılamayan İsimler
Noun
İsim
Sugar
Şeker
Jewellery
Mücevher
Cheese
Peynir
Uncountable
Sayılamaz
You can't count sugar.
Şekeri sayamazsınız.
You can't count jewellery.
Mücevheratı sayamazsınız.
You can't count cheese.
Peyniri sayamazsınız.
Question
Soru
How much sugar is in the bowl?
Kasede ne kadar şeker var?
How much jewellery is there?
Ne kadar mücevherat var?
How much cheese is there?
Ne kadar peynir var?
Answer
Cevap
There is some sugar in the bowl.
Kasenin içinde bir miktar şeker var.
There is some jewellery.
Bir miktar mücevherat var.
There is some cheese.
Bir miktar peynir var.

 

Uncountable nouns
Sayılamayan İsimler
Noun
İsim
Wine
Şarap
Furniture
Mobilya
Money
Para
Uncountable
Sayılamaz
You can't count wine.
Şarabı sayamazsınız.
You can't count furniture.
Mobilyayı sayamazsınız.
You can't count money.
Parayı sayamazsınız.
Question
Soru
How much sugar is there in the bottle?
Şişede ne kadar şarap var?
How much furniture is there?
Ne kadar mobilya var?
How much money is in the bag?
Çantada ne kadar para var?
Answer
Cevap
There is some wine in the bottle.
Şişede bir miktar şarap var.
There is some furniture.
Bir miktar mobilya var.
There is some money in the bag.
Çantada bir miktar para var.

İngilizcede İsimler - Nouns


Özne
+ Fiil Takımı
+ Nesne
+Hal Zarfı
+ Yer Zarfı
+ Zaman Zarfı
İSİM
 
İSİM
 
İsim (Yer Adı)
İsim (Gün,hafta vb)


İngilizcede cins isimler (common nouns) SAYILABİLEN (countable) ve sayılamayan (uncountable) olarak ayrılmaktadır.


SAYILABİLEN İSİMLER

Tekil ve çoğul biçimleri olan nicelikleri sayılarla belirtilen isimlerdir..

Tekil İsimler:

Sayılabilen tekil bir isimden ilk kez söz edilirken önüne "belirsiz bir tane" anlamına gelen "a" veya "an"  kullanılır.
a book, an orange, a pencil, a table, an apple


Çoğul İsimler:


A -
Cins isimlerin büyük bir çoğunluğu -s takısı eklenerek çoğul yapılabilir. Bunlara Düzenli isimler denir.

a car - cars
a book - books
an orange - oranges
a table - tables

-s takısı eklenirken sözcüğün söylenişini yumuşatmak amacıyla yazılışında bazı değişiklikler yapılabilir..

1.
-ch / -sh / -s / -z /  -x / harfleriyle biten sözcüklere -es takısı eklenerek yeni bir hece eklenmiş olur.

-match - matches 
-trench - trenches 
-watch  - watches
-bus - buses
-glass - glasses
-dish - dishes
-box - boxes
buzz - buzzes


2. Sözcüğün son harfi
-y ise ve ondan önceki harf sessiz bir harf ise -y harfi kalkar ve -ies eklenir.

story -  stories
baby - babies 
city  -  cities


3. Sözcüğün sonu
-f veya -fe ile bitiyorsa; bunlar kalkar ve yerine -ves eklenir.

theif - theives
wife - wives
leaf - leaves
knife - knives


4. Son harfi
-o ile biten sözcükler -es alır, ama yeni bir hece oluşturmazlar.

hero - heroes
tomato - tomatoes
potato - potatoes





B -
Çoğul Biçimi Düzensiz Olan İsimler..

Bu isimler için herhangibir kural yoktur, çoğul isimleri tekil isimlerinden tamamen  farklı da olabilir, çoğul şekilleri tekil isimlerin aynısı da olabilir.


Tekil
Çoğul
Anlamı
Child
Children
Çocuklar
Foot
Feet
Ayaklar
Goose
Geese
Kazlar
Louse
Lice
Bitler
Man
Men
Adamlar
Mouse
Mice
Fareler
Mr.
Messrs.
Baylar
Ox
Oxen
Anlamı
That
Those
Şunlar
tooth
Teeth
Dişler
woman
Women
Kadınlar
Sheep
Sheep
Koyunlar
Fish
Fish
Balıklar


C.
Son harfleri -ch veya -sh olan Millet İsimleri çoğul eki almadan çoğuldur..

Biritish
Dutch
English
Finnish
Flemish
Irish
Polish
Scotch
Spanish
Swedish
Welsh


D.
Sıfatların önüne "the" getirilerek türetilen isimler yalnızca çoğul olarak kullanılır.

The good. (İyiler)
The rich. (Zenginler)
The disabled. (Özürlüler)
The dead. (Ölüler)
The wounded (Yaralılar)


E.
İki Parçadan oluşan eşyalar her zaman çoğul olarak kullanılır.
Türkçeye çevrilmiş halleri her zaman çoğul değildir..


Çoğul
Anlamı
(blue) jeans
Kot pantolon
breeches
Külotlu Çorap
pants
Pantolon
shorts
Şort
slacks
bol pantolon
trousers
pantolon
coveralls
tulum
overalls
iş elbisesi
pyjamas
pijama
braces
askı
suspenders
pantolon askısı
binoculars
dürbün
glasses
gözlük
spectacles
gözlük
clippers
tel makası, kıskaçlı tırnak kesme makinesi
pincers
kıskaç
pliers
kerpeten
scissors
makas
shears
bahçıvan makası
tongs
maşa
tweezers
cımbız
shoes
ayakkabı


Bu tip isimlerden bahsedilirken tekil olduklarını belirtmek için
a pair of (bir çift), yada sayısını söyleyeceksek, three pairs of (üç çift) ifadeleri kullanılır.

Örnek: There is  a pair of scissors on the desk..
(Masanın üstünde bir makas var.)


F.
Her zaman çoğul olarak kullanılan (tekili olmayan) bazı isimler vardır.
En Önemlileri şunlardır..


Çoğul
Anlamı
aborgines
Kot pantolon
archives
Arşiv
auspices
Himaye,Koruma
belongings
Eşya, ayniyat
cattle
Sığır, davar
clothes
Elbise
contents
İçerik
dregs
Tortu, posa, çöküntü
eaves
Saçak, Çıkıntı
environs
Çevre, Civar
goods
Eşya, Mal, Taşınmaz Mal
quarters
Kışla, Askeri Daire
manners
Tavır davranış
morals
Ahlak, Töre
police
Polis
people
İnsanlar
remains
Kalıntı, harabe
riches
Zenginlik, servet
savings
Tasarruf, Birikim
surroundings
Çevre, muhit
thanks
Teşekkürler
the outdoors
Dışarı, Açık Hava
the outskirts
Kıyı, dolay
victuals
yiyecek, erzak
wages
ücret, maaş

PREPOSITIONS OF PLACE

Yer ve Yön Belirten Edatlar)

Yer ya da konum belirtmek için kullanılan edatlar şunlardır:

at (-de, -da)
beside (yanında, kenarında)
above (tam üstünde, yukarısında)
between (arasında-genellikle)

among (arasında-ikiden çok
in (içinde)
nesneler için)
behind (gerisinde, arkasında)
in back of (gerisinde, arkasında)
below (altında, aşağısında)
in front of (önünde)
beneath (altında, altına)
inside (içinde)
near (yakın, yakınında)
over (tam üstünde, yukarısından)
next to (yanında, kenarında)
throughout (her yerinde, her tarafında)
on (üstünde)
under (altında, altına)
on top of (üstünde, tepesinde)
underneath (altında, altına)
opposite (karşısında)
outside (dışında, dışarısında)

Who is that student sitting beside Linda? (Linda?nın yanında oturan öğrenci kim?)

What is the difference between an instructor text and a student text? (Öğretmen ders kitabı ile öğrenci
ders kitabı arasında ne fark var?)

He also has a few famous footballers among his friends. (Onun arkadaşları arasında birkaç tane
ünlü futbolcu da vardır.)

She wore a fur coat with nothing underneath.(Altında bir şey olmadan bir kürk ceket giydi.)
The disease spread throughout the country. (Hastalık ülkenin her yerine yayıldı.)

When I last saw him, he was sitting under the bridge. (Onu son gördüğümde, köprünün altında
oturuyordu.)

We couldn?t read the notice on the board because a lot of students were standing in front of it. (İlan tahtasındaki duyuruyu okuyamadık
çünkü tahtanın önünde birçok öğrenci
duruyordu.)

Bir hareketin yönünü belirtmek için kullanılan edatlar şunlardır:

around (etrafında)
on (üstüne)
as far as (-e kadar)
onto (üstüne)
away from (uzakta)
out (of) (dışına)
down (aşağı doğru)
past (geçmek, geçtikten sonra)
from (-den, -dan)
through (içinden)
in (içine)
to (doğru, kadar)
into (içine)
toward(s) (doğru)
off (dışına)
up (üstüne)

The train is going through a tunnel. (Tren bir tünelden geçiyor.)
We are going as far as Alanya this summer. (Bu yaz Alanya?ya kadar gideceğiz.)
Do not take any chairs out of the lab. (Laboratuardan dışarı hiç sandalye çıkarmayın.)
They walked past the theater, and turned right. (Onlar tiyatronun yanından geçtiler ve sağa
döndüler.)

She was walking toward(s) the village (Onu gördüğümde, köye doğru yürüyordu.)
when I saw her.

Prepositions of Place (Yer Edatları)

 
Preposition of Place
 Turkish
 Example
 Turkish Meaning
 
 in
 içinde
 The man is in the car.
Adam arabanın içinde
 
 on
 üstünde
 The picture is on the wall.
 Resim duvarın üstünde.
 
 at
 -de/-da
 The child is at the bus-stop.
 Çocuk otobüs durağında.
 
 in front of
 önünde
 The teacher is in front of the blackboard.
 Öğretmen tahtanın önünde.
 
 in back of
 arkasında
 The chair is in back of the table.
 Sandalye masanın arkasında.
 
 behind
 arkasında
 The chair is behind the table.
 Sandalye masanın arkasında.
 
 opposite
 karşısında
 Market is opposite the cinema.
 Market, sinemanın karşısında.
 
 next to
 yanında
 Almer is next to the Park.
 Almer, parkın yanında.
 
 near
 yanında
 The Mosque is near the park.
 Cami parkın yanında.
 
 by
 yanında
 The Mosque is by the park.
 Cami parkın yanında.
 
 close to
 yakınında
 The Mosque is close to the park.
 Cami parkın yakınında.
 
 over
 üzerinde, yukarısında
 The air-plane is over the clouds.
 Uçak, bulutların üzerinde.
 
 above
 yukarısında
 The air-plane is above the clouds.
 Uçak, bulutların üzerinde.
 
 below
 aşağısında
 The cloud is below the sky.
 Bulut, gökyüzünün aşağısında.
 
 under
 altında
 The cat is under the table.
 Kedi, masanın altında.
 
 beneath
 altında
 The fish is beneath the water.
 Balık, suyun altında.
 
 among
 arasında (çok şeyin)
 The monkey is among the trees.
 Maymun ağaçların arasında.
 
 between
 arasında (iki şeyin)
 The table is between the door and the window.
 Masa, kapının ve pencerenin arasında.
 
 to the left of
 solunda
 Almer is to the left of the park.
 Almer, parkın solunda.
 
 on the left
 solda
 Almer is on the left.
 Almer, solda.
 
 to the right of
 sağında
 The man is on the right of the car.
 Adam, arabanın sağında.
 
 on the right
 sağda
 The man is on the right.
 Adam, sağda.
 
 on the bottom of
 tabanında
 The fish is on the bottom of the sea.
 Balık, denizin tabanında.
 
 on top of
 tepesinde
 The snow is on top of the mountain.
 Kar, dağın tepesinde.

Başka şekilde cümle kuruluşları da mümkündür.

The park is next to the hotel.   (Park otelin yanındadır.)

There is a park next to the hotel.  (Parkın yanında bir otel var.)

There are two chairs behind the table. (Masanın arkasında iki adet sandalye var.)

 

Giving Direction

Ayşe : Excuse me, is there a market near here?

Ali     : Yes, there is.

Ayşe : How can I get to the Market?

Ali     : Go along the street. Turn right on the İstasyon Caddesi.

            The market is next the cinema. It is opposite Medrese.

 Ayşe: Thank you.

Ali     : You're welcome.

Likes/Dislikes

 

Türkçe’de severim veya sevmem kelimelerini kullanarak bir şeyi beğenip beğenmediğimizi belirtirken İngilizce ’de sevdiğimiz veya hoşumuza giden şeyleri belirtmek için ‘like’ veya ‘love’ kelimelerini, sevmediğimiz şeyleri belirtmek için ise ‘don’t like’ veya ‘hate’ kelimelerini kullanırız. Bu tür cümlelerin yapısı aşağıdaki gibidir.

Cümle Yapısı = Özne + like/love/don’t like/hate + Nesne veya İsimfiil

Sevdiğimiz şeyleri söylerken ‘like’ ve ‘love’ kelimelerinden sonra nesneyi yazarız. Eğer sevdiğimiz şey bir eylem ise sonuna –ing takısı getirilir. Sevdiğimiz şeyleri söylemek için kullanılabilecek örnek cümleleri inceleyelim.

Örnek:
I love you. = Seni seviyorum.
We like reading magazine. = Magazin okumayı seviyoruz.
They like eating hamburger. = Hamburger yemeyi seviyorlar.

Sevmediğimiz şeyleri söylerken ‘don’t like’ ve ‘hate’ kelimelerinden sonra nesneyi yazarız. Eğer sevmediğimiz şey bir eylem ise sonuna –ing takısı getirilir. Sevmediğimiz şeyleri söylemek için kullanılabilecek örnek cümleleri inceleyelim.

Örnek:
I hate Susan Susan’dan nefret ederim.
We don’t like rain. = Yağmuru sevmiyoruz.
I hate going out alone. = Dışarı tek başıma çıkmaktan nefret ediyorum.

Like, love, hate gibi kelimeleri üçüncü tekil şahıs için kullanırken bu sözcükler –s takısı alır. Don’t like kelimesini kullanırken de üçüncü tekil şahıs için doesn’t like şekline dönüştürmemiz gerekir.

Örnek:
She likes walking under the trees. = O (kız) ağaçların altında yürümeyi sever.
He doesn’t like rock music. = O (erkek) rock müziği sevmez.
She hates milk. = O (kız) sütten nefret eder.

 

Sevdiğimiz şeyleri belirtirken aşağıdaki yapıları kullanabiliriz.

1- I’m crazy about watching cartoons. ( Çizgi film izlemeye bayılıyorum.)

2- I enjoy doing puzzles. ( Yapboz yapmaktan keyif alıyorum.)

3- She is interested in rock music. (O rock müziğe ilgi duyar.)

4- I’m fond of shopping. (Alışveriş yapmaya düşkünüm.)

5- He loves collecting stamps. (O pul toplamayı sever.)

6- They like travelling. ( Onlar seyahat etmekyen hoşlanır.)

Sevmediğimiz şeyleri belirtirken aşağıdaki yapıları kullanabiliriz.

1- She doesn’t like doing the washing up. (O bulaşık yıkamayı sevmez. )

2- I hate making mistakes. (Hata yapmaktan nefret ederim.)

3- They don’t like inviting friends. (Arkadaşlarını davet etmeyi sevmezler.)

4- I can’t stand boring people. ( Sıkıcı insanlara tahammül edemem.)

5- I dislike buying presents. (Hediye almaktan hoşlanmam.)

NOT:

Hoşlanmayı veya sevmemeyi anlatan yapılardan sonra isimle devam edebiliriz.

Örnek: I like problems.

Ya da bir eylemle devam edebiliriz. Bu durumda hangi yapıyı seçmiş olursak olalım eyleme -ing takısı getirilmelidir.

Örnek: I like solving problems.

 


NEED

Normal bir fiil olarak kullanıldığında bütün diğer fiillerin uyduğu kurallara göre kullanılır. Verdiği anlam "ihtiyacı olmak" tır.

  • I need your help. Yardımına Ihtiyacım var.
  • He needs some hot water. Biraz sıcak suya ihtiyacı var.
  • They need better equipment. Daha iyi malzemeye ihtiyaçları var.
  • Gloria needs new dresses. Gloria'nın yeni elbiselere ihtiyacı var.
  • Do you need any money? Hiç paraya ihtiyacın var mı?
  • We don't need your advice. Öğüdünüze ihtiyacımız yok.
  • She didn't need the car then. O zaman otomobile ihtiyacı yoktu.
  • Did he need' a typepwriter? Daktiloya ihtiyacı var mıydı?
  • Will they need a map? Bir haritaya ihtiyaçları olacak mı?
  • You will need a boat. Bir kayığa ihtiyacınız olacak.
  • How many workors wilI you need? Kaç işçiye ihtiyacınız olacak?

He needed a lot of milk for his children. Çocukları için çok süte ihtiyacı vardı


Could, would, should, might



İngilizce'de "Could, Would, Should, Might " yardımcı fiilleri, "Can, Will, Shall ve Must" yardımcı fiillerinin "past"(geçmiş) halidir.

"Could"
yardımcı fiilinin kullanımı:

I can do. Yapabilirim.


I could do. Yapabilirdim. (Yapabildim.)



You could do.
Yapabilirdin. (Yapabildin.)
He could do.
Yapabilirdi. (Yapabildi.)

We could do. Yapabilirdik. (Yapabildik.)
You could do.
Yapabilirdiniz. (Yapabildiniz.)
They could do.
Yapabilirdiler. (Yapabildiler.)

He could speak English very well.
O, çok iyi İngilizce konuşabilirdi.

We could get back there by five o’clock.
Saat beşe kadar oraya dönebilirdik.


Soru şekli yapılırken “could” öznenin başına getirilir.

Could l do? Yapabilir miydim? (Yapabildim mi?)
Could you do?
Yapabilir miydin? (Yapabildin mi?)

Could he do? Yapabilir miydi? (Yapabildi mi)
Could we do? Yapabilir miydik? (Yapabildik mi?)
Could you do?
Yapabilir miydiniz? (Yapabildiniz mi?)
Could they do?
Yapabilir miydiler? (Yapabildiler mi?)


Could you open the door please?
Lütfen kapıyı açabilir miydiniz? (Lütfen kapıyı açabilir misiniz?)

Parantez içindeki kısımlarda görüldüğü gibi, “Could” yardımcı fiili ile yapılan cümleler Türkçe’ye çevrilirken, şimdiki zaman gibi düşünülerek çevrilir.

İngilizce’de bu çeşit cümleler bir kalıptır, genellikle birisinden birşey istenirken kullanılır ve nezaket ifade ederler.

Could l leave this bag here?
Bu çantayı burada bırakabilir miydim? (Bu çantayı burada bırakabilir miyim?)

Olumsuz (Negative) yapılırken de “Could”dan sonra “not” getirilir.

I could not do. Yapamazdım. (Yapamadım.)
You could not do.
Yapamazdın. (Yapamadın.)
He could not do.
Yapamazdı. (Yapamadı.)
She could not do.
Yapamazdı. (Yapamadı.)
It could not do.
Yapamazdı. (Yapamadı.)
We could not do.
Yapamazdık. (Yapamadık.)
You could not do.
Yapamazdınız. (Yapamadınız.)
They could not do.
Yapamazdılar. (Yapamadılar.)


I couldn’t dance very well.
Ben iyi dans edemezdim.

“I couldn’t”, “I could not”ın kısaltılmış şeklidir.

Ayşe couldn’t go to school for five days.
Ayşe beş gün okula gidemedi.

Olumsuz soru şekli ise şöyle olur,

Couldn’t he get another job?
O, başka bir iş bulamadı mı?

Couldn’t you come a little earlier?
Biraz daha erken gelemez miydini

WOULD - SHOULD


“Will” yardımcı fiilinin geçmiş şekli“would”dur.

“Shall” yardımcı fiilinin geçmiş şekli ise “should”dur.

I will go. Ben gideceğim.


I would go. Ben gidecektim. (gitseydim, giderdim.)


You would go.
Sen gidecektin. (gitseydin giderdin.)


Soru şekli yapılırken “would” öznenin başına getirilir.

Would l go? Ben gidecek miydim? (gitse miydim, gider miydim?)


Would you go?
Sen gidecek miydin? (gitse miydin, gider miydin?)


Olumsuz şekli yapılırken de “would”dan sonra “not” eki getirilir.

I would not go. Ben gitmeyecektim. (gitmeseydim, gitmezdim)


You would not go. Sen gitmeyecektin. (gitmeseydin, gitmezdin)

“I wouldn’t”, “I would not”ın kısaltılmış şeklidir.

Birinci şahıslarda genellikle “will” yerine “shall” ve onun geçmiş şekli olan“should” kullanılır. Fakat “will” ve “would”da kullanılabilir.


He would be here at five o’clock.
O, saat beşte burada olacaktı.

Would she wait for me on the corner?
O, beni köşede mi bekleyecekti?

I would see him the next day.
Ertesi gün onu görecektim.

Ayşe wouldn’t leave me.
Ayşe beni terk etmeyecekti. (etmeseydi)

Cümlenin anlamına göre her iki anlamdan birini verir.


Soru sorarken şimdiki zamanda da “will” yerine genellikle “would” kullanılır ve böylece daha kibar bir ifade olur.

Would you please give him this letter?
Lütfen bu mektubu ona verir miydiniz?

Would you mind carrying the suitcase?
Bavulu taşımak zahmetine katlanır mıydınız?

(Aynı kibarlık ifadesine Türkçede de rastlıyoruz.)

Would you like a cup of coffee?
Bir fincan kahve ister misiniz?

(Anlamına geliyor. Eğer kelime kelime aynen çevirecek olursak “Bir fincan kahveden hoşlanır mıydınız?” diye çevirmemiz gerekirdi.)

Would you like? Cümlesi kalıplaşmıştır ve birisine birşey ikram etmek için kullanılır.

Düz cümlelerde de kibarlık ifade etmek üzere “want” yerine “would like” kullanılır.

I would like to see Mr. Smith.
Bay Smith’i görmek istiyordum. (istiyorum)

You shouldn’t tell lies.
Yalan söylemeyecektiniz. (söylememeliydiniz)

You should pay your debts.
Borçlarınızı ödeyecektiniz. (ödemeliydiniz)

MIGHT


“May” yardımcı fiilinin geçmiş zamanı “might”dır.

I may go. Ben gidebilirim.


I might go. Ben gidebilirdim.


You might go.
Sen gidebilirdin.

Soru şekli yapılırken“might” öznenin başına getirilir.

Might l go? Gidebilir miydim?


Might you go? Gidebilir miydin?

Olumsuz şekli yapılırken “might”tan sonra “not” eki getirilir.

I might not go. Gidemezdim.


You might not go. Gidemezdin.

“May” yardımcı fiilinin iki anlamı vardır.

1- İzin anlamı
2- Olasılık anlamı

Might l use your phone?
Telefonunuzu kullanabilir miyim? (Telefonunuzu kullanabilir miyim?) izin anlamını taşıyor.

He might be late that night.
O, o gece geç kalabilirdi. Olasılık anlamı taşıyor.

Ayrıca dilek ifade etmek için de “might” kullanılır.

You might tell me the truth.
Bana doğruyu söyleyebilirdiniz. (Bana doğruyu söyleyiniz.)

Would Like Nedir?

Would Like : Birinden kibarca bir şey istemek veya teklif ikram etmek için kullanılır. Bütün özneler için kullanımı aynıdır.

Kısa yazılışı : Öznelerden sonra “-d like to ” getirilirek yapılır.

Olumsuz Yazılışı : “Would not like & Wouldn’t like” şeklindedir.

***********************************************************************************

I’ d like to = I would like= I want to = İstiyorum

She’ d like to = She would like= She wants to = İstiyor

We’ d like to = We would like= We want to = İstiyoruz

They’ d like to = They would like= They want to = İstiyorlar

Örnek Cümleler ;

I would like to go to cinema.
Sinemaya gitmek istiyorum.

I would like to drink tea.
Çay içmek istiyorum.

Would you like to come to party?
Partiye gelmek ister misiniz?

Would you like to drink anything?
Bişey içmek ister misiniz?

What would you like ?
Ne istersiniz?

He would like to go home now.
O şimdi eve gitmek istiyor.

We would like to help you.
Biz sana yardım etmek istiyoruz.

Would you like to have a coffee?
Bir çay almak ister misiniz?

Wouldn’t you like to have a coffee?
Bir çay almak istemez misini

İstek göstermek için kullanılan bir çekimsiz fiildir. Eğer istenen şey bir eylem değilse TO kullanılmaz.

I would like some coffee please. (Biraz kahve rica edeyim.)

-Eğer istenen şey bir eylemi yerine getirmek ise TO kullanılır ve hep olduğu gibi, ardından fiilin yalın biçimi gelir.

I would like to meet them. (Onlarla tanışmak isterim.)

-Would like çoğu kez yazıda olsun, konuşmada olsun özneyle kaynaştırılır.

I'd like to go.

He'd like to eat

We'd like to see.

-Soru cümlelerinde would öznenin önüne geçer.

Would you like to sit down? (Oturmak (bilgi yelpazesi.net) ister misiniz?)

-Olumsuz cümlede would ve not kaynaştırılır.

I wouldn't like to go there. (Oraya gitmek istemezdim doğrusu.)

-Soru sözcüklü soru cümlesinde ise:

What would you like to drink? (Ne içmek isterdiniz?)

How would you like to go? (Nasıl gitmek istersiniz/isterdiniz?)

 


SIMPLE PAST TENSE

GEÇMİŞ ZAMAN


Bu zamanın kullanımında dikkat edilmesi gereken en büyük husus, fiillerin ikinci hallerinin kullanılmasıdır. Türkçemizde böyle bir kullanım olmadığı için bizlere biraz garip gelebilir. Fiillerin ikinci hallerinin gelme meselesi zamanın yapısı verildikten sonra izah edilecektir.

1. Structure : Yapı

I
He
She
It
Ahmet
Ayşe
The cat
We
You
They
Ali and Kemal
The children
went ( 2. hal)
Gittim.
Gitti. ( O erkek gitti. )
Gitti. ( O kız gitti. )
Gitti. ( O cansız veya hayvan gitti. )
Ahmet gitti.
Ayşe gitti.
Kedi gitti.
Gittik.
Gittin. / Gittiniz.
Gittiler.
Ali ve Kemal gittiler.
Çocuklar gittiler.

Olumsuz yaparken

I
He
She
It
We
You
They
did not ( didn’t ) go.
Gitme / di / dim / dik / din(iz) / diler.

Soru yaparken

Did
I
he
she
it
we
you
they
go?
Git / ti mi / tim mi / tik mi / tin(iz) mi / tiler mi?

Olumsuz soru yaparken

Did
I
he
she
it
we
you
they
not Didn’t
I
he
she
it
we
you
they
go?
Gitme /di mi / dim mi / dik mi / din(iz) mi / diler mi?

Kısa cevaplar
Yes, I did ve No, I didn’t şeklindedir.


2. Regular and irregular verbs: Düzenli ve düzensiz fiiller


Biraz önce söylediğimiz gibi Simple Past Tense’de fiillerin 2. hali kullanılmaktadır. Ancak fiillerin ikinci hali sadece düz cümlede kullanılır. Olumsuz ve soru cümlelerinde fillerin birinci halleri kullanılır.

İngilizce’de fiiller iki gurupta toplanırlar.

Bunlar düzenli ( regular ) ve düzensiz ( irregular ) fiiller ( verbs ) diye adlandırılır.

Düzensiz fiiller ( irregular verbs ) lerin aynen ezberlenmesi lazımdır. Bu fiilleri liste halinde hemen hemen bütün sözlüklerin başında veya sonunda bulmak mümkündür. Hatta sözlüklerde kelime izahı yapılırken de bu hallerin parantez içerisinde verildiği görülebilir.

Fiillerin 2. ve 3. halleri için tıklayın..


3. Spelling of -ed : -ed ekinin yazılışı


Düzenli fiilleri 2. hale koymak için “d”, “ed” veya “ied” gelmektedir. Bunlar ise belirli kurallara tabidirler. Şimdi bunları görelim.

Fiillerin çoğuna “-ed” eklenir.
open opened
start started
act acted


Sonu e harfi ile biten fiillere sadece “d” eklenir.
hate hated
live lived
arrive arrived


Sonu “l” harfi ile biten fiillerin “l” den önce tek sesli harf olanlarında “l” çift yazılır. Ancak Amerikan İngilizcesinde böyle bir kural yoktur.
towel towelled
travel traveled


Amerikan İngilizcesinde bu kelimeler toweled ve traveled şeklinde yazılır.

Fakat “l” harfinden önce birden fazla sesli harf varsa “l” çift olmaz.
sail sailed
heal healed
pool pooled


Sonu tek bir sessiz harfle biten ve tek sesli harfi bulunan fiillerde sonda bulunan sessiz harf çift olur.

rob robbed
tar tarred
ship spipped
fit fitted
beg begged


Ancak bu şekildeki fiillerin sonu “x”, “w”, ve “y” ile bitenlerinde çiftleme olmaz.

sew sewed
fix fixed
play played


Birden fazla heceli fillerden son hecesinde tek sesli harf bulunan ve tek sessiz harfle biten ve de okunurken vurgusu bu son hecede olan fillerde son sessiz harf çift olur.

en’trap en’trapped
pre’fer pre’fered
ad’mit ad’mitted


Fakat aynı durumdaki fiillerden sonu “x”, “w” ve “y” ile bitenlerinde çiftleme olmaz.

re’new re’newed
emp’loy emp’loyed
af’fix affixed


Sonu “y” harfi ile biten ve “y” den önce sessiz harf bulunan fiillerde “y” düşer ve bu tip fiillere “ied” eklenir.

try tried
cry cried
marry married


4. Pronunciation of -ed : -ed ekinin okunuşu


Geçmiş zamanda düz cümlede düzenli fiillerin sonuna eklenen ve bazı isimlerin sonuna eklenip onları sıfat getiren “-ed” ekinin üç ayrı okunuşu vardır.

İngilizceyi yeni öğrenenler bu eki ıd veya id şeklinde okuma eğilimindedirler. Oysa bu ekin ıd veya id şeklinde okunuşu çok sınırlıdır.

Okunuşunun sonu t, d ile biten fiillere -ed eklendiğinde bu ek -id veya -ıd şeklinde okunur.

Örnekler

need / nid / needed / ni:did
post / poust / posted / poustid


Okunuşunun sonu k, s, ç, ş, f, p ile biten kelimelere -ed eklendiğinde -ed eki t şeklinde okunur.

Örnekler

kick / kik / kicked / kikt
finish / finiş / finished / finişt
laugh / la:f / laughed / la:ft
watch / woç / watched / woçt


Okunuşunun sonu m, n, b, g, c, l, v, z, r ve sesli harfler ile biten kelimeler -ed eki eklendiğinde -ed eki d şeklinde okunur.

Örnekler

live / liv lived/ livd
listen / lisın listened / lisınd
rub / rab rubbed / rabd
raise / reyz raised / reyzd
climb / klaym climbed / klaymd


5. Usage : Kullanıldığı yerler


  • Konuşulan anla kıyaslandığı zaman geçmişte kalmış, bitmiş, tamamlanmış olayların anlatılmasında kullanılır.

Dikkat edilmesi gereken en önemli husus, bu zaman kullanımında geçmiş zamana ait bir zaman tabirinin verilmesidir. Zaman tabiri verilmese bile geçmişte kaldığına dair belirtilerin olmasıdır. Yine geçmişte kalmış bir zaman diliminde olan olayların anlatılmasında da bu yapı kullanılır.

My firend bought his house last year. Arkadaşım evini geçen yıl aldı.

They came to this city ten years ago. Bu şehre on yıl önce geldiler.

She slept until her friends came. Arkadaşları gelinceye kadar uyudu.

The game started at ten o’clock. Oyun saat onda başladı.

When did they leave the town? Kasabadan ne zaman ayrıldılar?

My grandfather worked here for five years. Dedem burada beş yıl çalıştı.

God created the heavens and the earth is six days. Allah gökleri ve yeri altı günde yarattı.

How long did the journey take? Yolculuk ne kadar zaman aldı?

What id you do before you went to bed? Yatmadan önce ne yaptın?

What did you do stay when you were a student? Talebeyken nerede kaldın?

They stayed at a hotel for a long time. Uzun müddet otelde kaldılar.

They didn’t get up early this morning?
Onlar bu sabah erken kalkmadı.


  • Türkçemizde geçmiş zamanın rivayeti gibi çevrilen, geçmişteki olayların hikaye edilmelerinde ve geçmiş zamandaki alışkanlıkların anlatılmasında kullanılır. Bazen Türkçemize Mişli Geçmiş Zaman gibi de çevrildiği olur.

His grandfather gave this watch to his father. Bu saati babasına dedesi vermiş.

That man never drank when he was a boy
. Şu adam çocukken hiç içki içmezdi.


Caliph Omar was a just statesman. He always said “The poor and rich are equal. The real superiority is the piety.” Halife Ömer bir devlet adamıydı. O daima ” Fakir ile zengin eşittir. Gerçek üstünlük takvadadır ( dindarlıktadır) ” derdi.

We had some food and some tea before we went to bed when we were in the village. Biz köydeyken yatmadan önce bir şeyler yer ve içerdik.

It was a sunny day. All the children swam in the lake, the woman prepared the meal and the men talked under the trees. Güneşli bir gündü. Bütün çocuklar gölde yüzüyordu, kadınlar yemek pişiriyordu ve erkekler ağaçların altında sohbet ediyordu.

He cried when his step-son left him. Because he liked him a lot.
Üvey oğlu kendisini terkettiğinde ağladı çünkü onu çok sevmişti.


6. Examples – Örnek Cümleler


Şimdi de Simple Past Tense’ten cümle örnekleri verelim.

The man washed his car. Adam arabasını yıkadı.

We posted the letters. Mektupları postaladık.

They bought a new house. Yeni bir ev satın aldılar.

She ate two sandwiches. O iki sandviç yedi.

Did the man wash his car? Adam arabasını yıkadı mı?

Did you post the letters? Mektupları postaladınız mı?

Did they buy a new house? Yeni bir ev satın aldılar mı?

Did she eat two sandwiches? O iki sandviç yedi mi?

The man didn’t wash his car. Adam arabasını yıkamadı.

We didn’t post the letter. Mektupları postalamadık.

They didn’t buy a new house. Yeni bir ev satın almadılar.

What did you do last night? Dün gece ne yaptın?

How did you lose your passport? Pasaportunu nasıl kaybettin?





ADJECTIVES – ADVERBS      ( SIFATLAR – ZARFLAR )


1. Adjectives : Sıfatlar


İsimleri niteleyen kelimeler sıfat ( adjective ) dir.

a beautiful picture -  güzel bir resim
the
strong horse – güçlü at


Bu cümlelerde picture ( resim ) ve horse ( at ) kelimeleri isimdir. Beautiful ( güzel ) ve strong ( güçlü ) kelimeleri ise sıfattır. Görüldüğü gibi beautiful kelimesi picture kelimesini, strong kelimesi ise horse kelimesini nitelemektedir.

Zamirler ismin yerine kullanılan kelimeler oldukları için sıfatlar tarafından nitelenebilirler.


He is strong, handsome, rich and humble. Güçlü, yakışıklı, zengin ve alçak gönüllüdür.

They are old but excellent. Eski fakat ve mükemmeldirler.

Bu cümlelerde sıfatlar zamirleri nitelemektedirler.

  • Türkçede olduğu gibi İngilizcede de sıfatlar, niteledikleri isimlerden önce gelirler. Tekil, çoğul farketmez.

a good man iyi bir adam
good
men
iyi adamlar
a
beautiful rose güzel bir gül


  • Bir isimden önce birden fazla sıfat gelebilir. Sıfatların araları virgül ile ayrılabilir veya virgülsüz de yazılabilir.

a big fat man büyük şişman bir adam
the
thin, tall woman uzun, ince kadın


  • Renk bildiren iki sıfat arka arkaya geldiği zaman aralarına “and” konur. İkiden fazla renk arka arkaya gelince son iki rengin arasına ‘and’ konur.

the yellow and red uniform Sarı kırmızı üniforma
a
white, blue and green tent. beyaz, mavi ve yeşil ( karışımı ) çadır


  • Bir isimden önce birden fazla nitelik sıfatı gelmesi icab ettiği zaman, her zaman olmasa da çoğunlukla dikkat edilen bir sıra vardır. Genel nitelikler özel niteliklerden önce gelir. Aşağıda belirtilen sıra takip edilir, ama bu istisnası olmayan kesin bir kural değildir. Bazen sıralama değişebilir.

Genel mana + büyüklük, küçüklük + yaş, eskilik, yenilik + renk + ait olduğu belde + neden yapıldığı


a beautiful large brand - new yellow British golden spoon.
( güzel, büyük, yepyeni, sarı, İngiliz yapısı, altın bir kaşık )


an old Turkish woman Yaşlı bir Türk kadını
a
nice woolen sweater Güzel bir yün kazak


  • Sıfatlar genel olarak isimleri nitelemekle beraber bazen fiilleri de nitelerler. Bu fiiller sınırlıdır : be / get / become / seem / appear / look / smell / sound / taste / feel.

Be quiet. Don’t be noisy. Sessiz ol. Gürültücü olma.
The cat is getting
wet in the rain.
Kedi yağmurda ıslanıyor.
Last night he became
ill.
Dün gece hasta oldu.
Your coffee tastes
wonderful.
Kahveniz mükemmel ( lezzeti var ).
The fish smells
bad.
Bu  balık kötü kokuyor.
You look
happy today. Bugün mutlu görünüyorsun.


  • İngilizcede sıfatların çoğu hem isimlerden önce gelip sıfat tamlaması yaparlar hem de be, seem, look gibi fiillerden sonra yüklem olarak gelirler.

Örnekler
a
fat man şişman bir adam
The man is
fat.
Adam şişmandır.
easy
questions
kolay sorular
The questions are
easy.
Sorular kolaydır.
a
sad boy.
üzgün bir çocuk
The boy looks
sad. Çocuk üzgün görünüyor.


2. Predicative adjectives


Bazı sıfatlar ise sadece predicative ( yüklem ) olarak kullanılırlar. Bu sıfatları isimlerin önüne getiremeyiz. Bu sıfatlardan en çok kullanılanları şunlardır.

asleep, awake, alike, afraid, alive, alone, ashamed, glad, pleased, sorry, upset, elder.

The man is asleep. ( Adam uykuda ) diyebiliriz. Ama asleep man diyemeyiz.

3. Attributive adjectives


Bir de bunların tam tersi olarak yani attributive ( niteleyici ) olarak kullanılan ancak predicative ( yüklem ) olarak kullanılamayan sıfatlar vardır. Bunlar şu sıfatlardır.

chief, main, principal, sheer, utter, mere, only, sole, total

His shoop is on the main street. ( Onun dükkanı ana caddededir ) diyebiliriz. Ama “The street is main” diyemeyiz.

4. Adverbs – Zarflar


Fiilleri niteleyen kelimeler zarf ( adverb ) dir.

I always drive carefully. Daima dikkatli araba kullanırım.
They are speaking
angrily. Kızgın kızgın konuşuyorlar.


Bu iki cümlede görüldüğü gibi carefully ( dikkatli bir şekilde ) kelimesi drive ( araba kullanmak ) kelimesini niteliyor, angrily ( kızgın bir şekilde ) kelimesi ise speak ( konuşmak ) kelimesini niteliyor. Hem drive ve hem de speak fiildirler ve onları niteleyen carefully ve angrily is zarftırlar.

I am terribly sorry. Son derece üzgünüm.
The prices are
unbelievably low. Fiyatlar inanılmaz derecede düşük.


Bu iki cümlede sorry ( üzgün ) ve low ( düşük ) kelimeleri sıfattır. Kendilerini niteleyen terribly ( son derece ) ve unbelievably ( inanılmaz derecede ) kelimeleri zarftır.

The fat man jumped over the wall surprisingly easily. Şişman adam duvarın üzerinden şaşırtıcı bir kolaylıkla atladı.

The lady speaks very fast. Bayan çok hızlı konuşur.

Bu iki cümlede de easily ve fast zarftır. Bunlar fiilleri niteler. Fakat easily ve fast kelimeleri de yine kendileri gibi zarf olan surprisingly ve very tarafından nitelenirler.

5. Relationships between Adjectives and Adverbs


Sıfatlar ve zarflar arasındaki ilişkiler


Çoğunlukla sıfatların ( adjectives ) sonlarına ( -ly ) takısı getirilerek zarf ( adverb ) elde edilir.

He is a brave boy. Cesur bir çocuktur.
He fights
bravely. Cesurca kavga eder.


Bu cümlelerde görüldüğü gibi brave sıfattır ve sonuna -ly getirilerek zarf elde edilmektedir. Aşağıdaki kelimelerde de aynı durum söz konusudur.

adjectives
adverbs
happy
happily
sad
sadly
slow
slowly
quick
quickly
bad
badly

Fakat yukarıda bahsedilen kural her zaman geçerli değildir. Dikkat edilmesi ve de ezberlenerek öğrenilmesi gereken istisnai sıfat – zarf durumları vardır.

good ( adjective ) un adverb hali well dir.

Our teacher is a good teacher. Öğretmenimiz iyi bir öğretmendir.
He teaches
well. İyi öğretir.


Birinci cümlede “good” ismi nitelerken well fiili nitelendiriyor. Normal kurala göre goodly olması lazım, fakat tamamen farklı bir şekilde well oluyor. Bazı kelimeler ise hem sıfat olarak ve hem de zarf olarak kullanılabilirler. Bunların tamamen ezberlenmesi lazımdır.

adjectives

adverbs

fast
fast
hard
hard
early
early
late
late
high
high
low
low
near
near
far
far
deep
deep
much
much
little
little
direct
direct
wrong
wrong
enough
enough
pretty
pretty
straight
straight
kindly
kindly


Yukarıda belirtilenlerin dışında da hem sıfat hem zarf olarak kullanılabilen kelimeler vardır, ancak en yaygın olanlar yukarıda verilenlerdir.


I want a fast car. Hızlı bir araba istiyorum.
My car must go
fast. Arabam hızlı gitmeli.


There is a bus-stop near my house. Evimin yakınında bir otobüs durağı var.
The bus goes
near my house. Otobüs evimin yakınından geçer.


Deep rivers are dangerous. Derin nehirler tehlikelidir.
Don’t dive very
deep. Fazla derine dalma.


The traffic sign is wrong. Levha yanlış.
People will get it
wrong. İnsanlar onu yanlış algılayacaklar.


The wall around the garden is high. Bahçenin etrafındaki duvar yüksek.
The trees near it grow
high too. Yanındaki ağaçlar da yükseliyor ( yüksek büyüyor )


  • Genelde -ly ile biten kelimeler adverb ( zarf ) olur. Fakat -ly ile biten sıfatlar da vardır. Bunların kindly ( nazikçe ) haricindekilerin adverb ( zarf ) hali yoktur. Bu tip sıfatlara birkaç örnek verelim:

lovely, lively, lonely, lowly, likely, elderly, timely, silly

Bunların adverb ( zarf  ) hali manasını verecek şekilde kullanmak icap eden durumlarda, bu manalara yakın başka adverb ( zarf ) lar kullanılır ya da zarf cümleciği şeklinde anlatılır.

All my friends are friendly. Arkadaşlarımın hepsi candandır.
They behave
in a friendly way. Candan davranırlar. ( Canayakın bir şekilde davranırlar )


A new rise in salaries are likely. The government will probably give a rise in salaries. Maaşlarda yeni bir artış muhtemel. Yeni hükümet muhtemelen maaşlara zam yapacak.

Yukarıdaki cümlelerde görüldüğü gibi friendly sıfattır ve zarf hali in a friendly way şeklinde anlatılmıştır. Ve “likely” sıfattır ve zarf hali “probably” olarak anlatılmıştır.

  • Tabi hemen şunu da belirtmek lazımdır. Bazı sıfatlar -ly alınca; adverb ( zarf ) olurlar. Fakat bunlar sıfat oldukları zamanki manayı zarf oldukları zaman vermez daha değişik mana verirler.

Mesela;
high yüksek demektir fakat highly yüksek(çe) değil oldukça, ziyadesiyle manasında kullanılmaktadır. Low alçak demektir. Fakat lowly alçak(ça) değil alçak gönüllülükle demektir.


İşte bunun gibi sıfat manası ile zarf manası birbirinden değişik şekillerde mana veren kelimeler vardır ve bunlar dikkate alınmalıdır. Bunların kuralları yoktur. İstisnai durum arzederler ve ezberlenmeyi icap ettirirler. Bunlar genelde aşağıdaki kelimeledir.

adjective

adverb

high: yüksek
highly: ziyadesiyle
low: alçak
lowly : tevazuyla
near: yakın
nearly: neredeyse
late: geç
lately: son zamanlarda
hard: zor, güç
hardly: ancak, güç, bela
direct: direkt, dosdoğru
directly: dobra dobra, açıkça
warm:sıcak
warmly:samimiyetle
hot:sıcak
hotly: iştiyakla, canı gönülden
cool: soğuk
coolly : soğuk davranarak
cold:soğuk
coldly: samimiyet vermeksizin
present: hali hazırda
presently: derhal, hemen
short: kısa
shortly: hemen, özet olarak kısaca
scarce: nadir, ender
scarcely: zar zor
bare: çıplak, kıraç
barely: ancak, güç bela
sure: emin, kesin
surely: kesinlikle, emniyetle

Comparatives of Adjectives and Adverbs (Sıfatların ve Zarfların Karşılaştırması)

 

Karşılaştırmalar (comparatives), iki nesneyi karşılaştırırken kullanılır. Genelde bir heceli ya da bazı iki heceli sıfatlardan sonra “daha” anlamına gelen “-er” eki ilave edilir, sonra “-den” anlamına gelen “than” kelimesi kullanılır.

 

·          My father is older than my mother[A1] . --(AŞAĞIDA TÜRKÇE AÇIKLAMALARININ SIRA NOSU)            

 

short
dirty
narrow
weak
slow
long
old
+er
shorter
dirtier
narrower
weaker
slower
longer
older
than

 

Sesli harften sonra bir sessiz harfle biten bazı sıfatlarda sondaki sessiz harf iki defa yazılır ve “-er than” eklenir.

 

·          Turkey is bigger than Greece. (Türkiye Yunanistan’dan büyüktür.)

 

wet
big
sad
hot
wetter
bigger
sadder
hotter
than

 

Sonu “-y” ile biten kelimelerde “-y” düşer yerine “-i” gelir ve “-er than” eklenir.

 

·          My bag is heavier than your bag.[A2]                 

 

happy
heavy
rainy
windy
thirsty
hungry
+ier
happier
heavier
rainier
windier
thirstier
hungrier
than

         


Sonu “-e” ile biten kelimelere sadece “-r than” eklenir.

 

·          Your house is larger than my house.[A3]     

 

nice
large
late
wide
blue
+r
nicer
larger
later
wider
bluer
than

 

 

İki veya daha fazla heceli ise “daha fazla” anlamını katmak için “more” kelimesi kullanılır.

 

  • Sedat is more intelligent than me[A4] .
  • İstanbul is more expensive than Ankara[A5] .

 

Sonu “-ed, -ing”  ile bitten sıfatlar her zaman “more” kelimesiyle kullanılır.

  • More crowded         More tiring   

 

more / less, the most / the least  (daha fazla / daha az, en fazla / en az)

 

İki nesne veya şeyi karşılaştırırken sıfat tek heceli ise “-er” eklenir. İki veya daha fazla heceli ise “daha fazla” anlamını katmak için “more” , kulanılır. “daha az” anlamını katmak için “less” kullanılır.” Less” hem kısa hem de uzun sıfatlar için kullanılır.

more
less
 
beautiful
delicious
difficult
different
exciting
expensive
important
than

 

 

·          I think men are less patient than women[A6] 

 

·          The last exam is less difficult than the previous one[A7] .

 

·          Your hair is less oily than mine[A8] 

 

 

 

 

“-ly” ile bitten “adverbs” zarflar more kelimesi ile kullanılır.

 

·          Could you please speak more slowly[A9] 

 

·          The computer will, more patiently than any teacher, pay attention to what the student does.[A10] 

 

 

·          My wife drives more carefully than I do[A11] 

 

Not: “early” kelimesi istisnadır.

 

·          He came earlier.[A12] 

 

“-ly” almayan zarflar (soon,hard, late, fast,) ise “-er” takısı ile birlikte kullanılır.

 

·          The person who works harder than anybody else in this company is Sinem.[A13] 

 

·          Why didn't you tell me sooner?[A14] 

 

·          Light travels faster than sound[A15] 

 

·          She came home later.[A16] 

 

Not: “Often” kelimesi istisnadır.

 

·          I stay here more often these days.[A17] 

 

 

Belirli iki şey arasında bir karşılaştırma yapıyorsak “the” kullanılır.

 

 

·          Of these two cars, I would buy the cheaper one.[A18] 

 

·          Taner is the taller of the two brathers.[A19] 

 

·          Salih is the more intelligent of the twins

 

 

Düzensiz çekimler :

 

Good    Better

Bad     Worse

Far     Farther/ Further

Much   More

Many   More

Little   Less (few – fewer)

 

·          The movie was better than I expected[A20] 

 

·          He speaks English better than İbrahim[A21] 

 

·          The new version is worse than the first version[A22] 

 

·          We need more than that.[A23] 

 

·          People must read more.[A24] 

 

·          We must exercise more and eat less in order to be healthy.[A25] 

 

·          I'm quite tired but I can certainly walk a little further[A26] 

 

·          Count your books. I think you have fewer than me.[A27] 

 

Not: “far” kelimesi “uzak” anlamında “Farther/ Further” şeklinde kullanılabilir. Ancak “more” anlamında sadece “Further” kullanılır. “Farther” kullanılmaz.

 

·          I can certainly walk a little further / farther[A28] 

 

·          For further farther information, call 7890[A29] 

 

 

 

Karşılaştırma yaparken bazı zarflar kullanılarak karşılaştırma derecesini azaltabilir ya da çoğaltabiliriz.

 

 

A little / a bit /slightly / somewhat  (biraz)

 

·          Ankara air is a little cleaner than it used to be 10 years ago.[A30] 

 

·          Tenth Planet is slightly larger than Pluto[A31] 

 

·          He is somewhat more confident than she used to be.[A32] 

 

·          Calling from this card is a bit cheaper than from a land line phone[A33] 

 

 

A lot, a great deal, much, many, far ,considerably,even (çok)

 

·          My exam results are a lot better than I expected[A34] 

 

·          Goin out sounds a great deal more interesting[A35] 

 

·          The result is  much more surprising[A36] 

 

·          Surely there must be many more civilian deaths in the blast.[A37] 

 

·          Being a football player is considerably less fun than we think it is[A38] 

 

·          We may sleep even less than we think[A39] 

 

Rather, no, any

 

·          The new one is rather easier to use.[A40] 

 

·          He has eaten no fewer than four hamburgers[A41] 

 

·          It isn’t any better.[A42] 

 

Comparative adjective veya adverb iki defa tekrarlanarak kullanılabilir. Böyle bir kullanım eylemin sürekli değiştiğini vurgulamaktadır.

 

·          There are so many bad films now and less and less people are going to the movies.[A43] 

 

·          The weather gets warmer and warmer these days[A44] 

 

 

·          Software systems become more and more expensive[A45] 

 

The comparative…the comparative… yapısı iki durumun birbiriyle ilişkili olarak değiştiğini belirtmek için kullanılır.

 

·          The more he drank, the more drunk he became.[a46] 

 

·          The more he insisted he was innocent, the less they seemed to believe him[a47] 

 

·          The sooner we leave, the sooner we'll get there.[a48] 

 

·          The richer a person is, the happier he is[a49] 

 

“Twice, three/four times, … “ gibi yapılardan sonra “-er than” ya da “ more than” kullanılabilir.

 

·          Why is it two or three times more expensive to get a BMW serviced than a Ford?[A50] 

 

·          Cigarettes in Romania are twice cheaper than in Bulgaria[A51] 

 

·          Some 4000 people have died in Afghanistan this year -- four times more than in 2005[A52] 

 

Kişi veya nesnelerin farklı özellikleri karşılaştıralabilir.

 

·          He was more hardworking than clever[A53] 

 

·          It is colder than it was yesterday.[A54] 

 

·          Yesteday, I wrote more letters than I have done today.[A55] 

 

·          Train certainly should be cheaper than it is[A56] 

 

·          I used to play soccer more often when I was young than I do now.[A57] 

 

·          Last year we earned more money than we had expected.[A58] 

 

·          Cigarettes in Romania are twice cheaper than in Bulgaria[A59] 

 



 [A1]Babam annemden daha yaşlı.

 [A2]Benim çantam senin çantandan daha ağırdır.

 [A3]Senin evin benim evimden daha büyüktür.

 [A4]Sedat benden daha zeki.

 [A5]İstanbul Ankara’dan daha pahalı.

 [A6]Sanırım erkekler kadaınlardan daha az sabırlı.

 [A7]Son sınav öncekinden daha az zor.

 [A8]Senin saçın benimkinden daha az yağlı.

 [A9]Daha yavaş konuşabilir misin?

 [A10]Bilgisayar bir öğretmenin yapabileceğinden daha sabırlı olarak öğrencilerin ne yaptığına dikkat edebilir.

 [A11]Eşim benden daha dikkatli araba sürüyor.

 [A12]Daha erken geldi.

 [A13]Bu şirkette herkesten daha sıkı çalışan kişi Sinem’dir.

 [A14]Niye daha önce söylemedin?

 [A15]Işık sesten daha hızlı hareker eder.

 [A16]O, eve daha geç gelir.

 [A17]Bu günlerde burada daha sık kalıyorum.

 [A18]Bu iki arabadan ucuzunu alırdım.

 [A19]Taner iki kardeşin uzunu.

 [A20]Film umduğumdan daha iyiydi.

 [A21]İbrahim’den daha iyi İngilizce konuşur

 [A22]Yeni versiyonu ilk versiyonundan daha kötü.

 [A23]Ondan fazlasına ihtiyacımız var.

 [A24]İnsanlar daha çok okumalı.

 [A25]Sağlıklı olabilmek için daha çok egzersiz yapıp daha az yemelisin

 [A26]Oldukça yorgunum ama biraz daha uzağa yürüyebilirim.

 [A27]Kitaplarını say. Sanırım benden daha azına sahipsin.

 [A28]Biraz daha uzağa yürüyebilirm.

 [A29]Daha fazla bilgi için, 7890

ı arayın.

 [A30]Ankara’nın havası 10 yıl öncesinden biraz daha temiz.

 [A31]Onuncu gezegen Puluton’dan biraz daha büyük.

 [A32]O eskiden olduğundan biraz daha kendineden emin.(kendine güveniyor)

 [A33]Bu kartla aramak normal telefondan aramaktan biraz daha ucuz.

 [A34]Sınav sonuçlarım beklediğinden çok daha iyi.

 [A35]Dışarı çıkmak kulağa çok daha ilginç geliyor.

 [A36]Sonuç çok daha şaşırtıcıydı.

 [A37]Kesinlikle patlamada çok daha fazla sivil ölüm olmalı.

 [A38]Futbolcu olmak düşünüldüğünden çok daha az eğlencelidir.

 [A39]Düşündüğümüzden çok daha az  uyuyabiliriz.

 [A40]Yenisi kullanım için oldukça daha kolay.

 [A41]Dört hamburgerden daha az yemedi.

 [A42]Hiçte daha iyi değil.

 [A43]Şu sıralar çok kötü filmler var ve giderek daha az insan sinemaya gidiyor.

 [A44]Bu günlerde hava daha da ısınıyor.

 [A45]Yazılım sistemleri giderek daha pahalı oluyor.

 [a46]İçtikçe daha da sarhoş oldu.

 [a47]Masum olduğunda ısrar ettikçe, ona daha az inanmış gözüktüler.

 [a48]Ne kadar erken ayrılırsak o kadar erken varırız.

 [a49]Bir insan ne kadar zengin ise o kadar mutludur.

 [A50]Bir BMW yi servise götürmek niye bir Ford’dan iki veya üç kat daha fazla?

 [A51]Romanya’daki sigaralar Bulgaristan’dakinden iki kat daha ucuz.

 [A52]Bu yıl Afganistan’da yaklaşık 4000 kişi öldü --  2005 dekinden dört kat fazla.

 [A53]Akıllı olmasından çok çalışkandı.

 [A54]Hava dün olduğundan daha serin

 [A55]Dün bugün yazdığımdan fazla mektup yazdım.

 [A56]Tren mutlaka şu an olduğuna daha ucuz olmalı

 [A57]Gençken şu an oynadığından daha sık futbol oynardım.

 [A58]Geçen yıl beklediğimizden daha çok para kazandık.

 [A59]Romanya’daki sigaralar Bulgaristan’dakinden iki kat daha ucuz.

 

 

 

SUPERLATIVE (EN ÜSTÜNLÜK)

 

Sıfatların ve zarfların en üstünlük halleri (superlatives), bir nesnenin bir topluluk / grup içindeki en üstün özelliğinden bahseder. Sıfat tek heceli ise “-est” eklenir. Sıfat iki veya daha fazla heceli ise “en fazla” anlamını katmak için “most” kullanılır. Belirli bir nesneden bahsedildiği için sıfatın önünde “the” kullanılmalıdır.

 

 

 

Adjective
Comparative
Superlative
big
bigger
the biggest
heavy
heavier
the heaviest
light
lighter
the lightest
new
newer
the newest
old
older
the oldest
wide
wider
the widest
Pleased
More pleased
The most pleased
Expensive
More expensive
The most expensive

 

·          My father is the oldest person in my family.[A1]    

    

·          This is the newest book in the library[A2] .

                  

·          Sinem is the happiest girl of the class.[A3] 

 

·          BMW is the most expensive car.[A4]         

 

Sıfat iki veya daha fazla heceli ise “en fazla” anlamını katmak için “most”, “en az” anlamını katmak için de “least” kullanılır

 

The
most
least
 
beautiful
delicious
difficult
different
exciting
expensive
important
interesting
terrific
carefully
easily

 

·          She is the most beautiful girl in the school. [A5]    

        

·          This is the least expensive car in the gallery[A6] .

 

·          He drives the most carefully[A7] .

 

·          This method is most commonly used in medicine.[A8] 

 

Sıfat ve zarf biçimi aynı olan kelimeler şöyledir.

 

Early             earlier           the earliest

Late             later             the latest

Hard             harder           the hardest

Fast              faster           the fastest    

                                                       

Düzensiz yapılar:

 

Good /well                better                    the best

Bad/ badly               worse                      the worst

Far                        farther/further                  the farthest/furthest

Much                      more                       the most

Little                      less                        the least

Few                        fewer                     the fewest

 

 

·          He speaks English the best

·          We have fewer books

·          She sings the worst

 

Superlative yapı en az üç öğe olduğu zaman kullanılır. İki öğe olduğu zaman comparative yapı kullanılır.

 

·          Of these two cars, I would buy the cheaper one.[A9] 

·          Of all the fifteen cars here, I would buy the cheapest one.[A10] 

 

·          Taner is the taller of the two brothers.[A11] 

·          Taner is the tallest of the three brothers.[A12] 

 

Superlative yapıyı vurgulamak için “by far, far and away, quite, very ve much” gibi zarflar kullanılabilir.

 

·          They are by far the best students in the class[A13] 

 

·          This is far and away the worst film I have ever seen[A14] 

 

·          She's much the best person for the job[A15] 

 

·          It was quite the most delicious dinner I have ever had.[A16] 

 

·          My son always leaves his homework to the very last moment.[A17] 

 

“Of + sözcük grubu” yapısıyla kullanılır.

 

·          Pele is the best of all footballers .[A18] 

 

·          Today will be the saddest time of my life.[A19] 

 

·          Of all the animals, I like tigers most.[A20] 

 

·          Of all the works Shakespeare wrote, Hamlet is the most widely recognized.[A21] 

 

“most” öncesinde “the” olmadan kullanılırsa “very” anlamına gelir.

 

·          It was a most beautiful morning[A22] 

 

 



 [A1]Babam ailemdeki en yaşlı kişidir.

 [A2]Bu kütüphanedeki en yeni kitaptır.

 [A3]Sinem sınıfın en mutlu kızıdır.

 [A4]BMW en pahalı arabadır.

 [A5]O, okuldaki en güzel kızdır.

 [A6]Bu, galerideki en az pahalı arabadır. (Fiyatı en düşük anlamında)

 [A7]En dikkatli arabayı o sürer.

 [A8]Bu metot tıpta sıklıkla kullanılır.

 [A9]Bu iki arabadan ucuzunu alırdım.

 [A10]Buradaki on beş araba  içinden en ucuzunu alırdım.

 [A11]Taner iki kardeşin uzunu.

 [A12]Taner üç kardeşin en uzunu.

 [A13]Onlar sınıftaki en iyi öğrenciler

 [A14]Şimdiye kadar  gördüğüm en kötü film.

 [A15]O, iş için en iyi kişidir.

 [A16]Şimdiye kadar yediğim en lezzetli yemekti.

 [A17]Oğlum her zaman ödevini en son ana bırakır.

 [A18]Pele bütün futbolcuların içinde en iyisi.

 [A19]Bugün hayatımın en üzücü anı olacak.

 [A20]Bütün hayvanlar içinde en çok kaplanaları severim.

 [A21]Shakspeare’in yazdığı bütün eserleri içinde Hamlet en çok bilinendir.

 [A22]Çok güzel bir sabahtı.